Yeşil dönüşüm için yol haritası

Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından, bu yıl ‘Yeşil Dönüşümün Paradigmaları’ temasıyla dokuzuncusu gerçekleştirilen Yeşil İş Zirvesi’nde bir konuşma yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, artan nüfus, azalan doğal kaynaklar, üretim ve tüketim kalıplarının süregelen yapısının, küresel riskleri çevresel konularda yoğunlaştırdığının altını çizdi. Davos’ta da konunun ele alındığına dikkati çeken Turan, “Önümüzdeki dönemde, tüm düzeylerdeki tartışmalarda daha çok odaklanacağımız konular yeşil ve dijital dönüşümün etkileşim alanları, pandemi, Rusya-Ukrayna savasıyla kırılganlığı iyice belirginleşen küresel tedarik zinciri ve işbirliği kanallarının her düzeyde güçlendirilmesi ihtiyacı olacak” diye konuştu.

YEŞİL DÖNÜŞÜM ÖNCELİKLİ

Sürdürülebilirlik ve yeşil ekonomik olgularının stratejik değerlendirmelerde giderek kilit rol oynadığının altını çizen Turan, TÜSİAD olarak küresel dinamikleri şekillendiren Paris Anlaması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi gelişmeleri planlarına mutlak entegre etmeleri gereken konular olarak gördüklerini ifade etti. Turan, “İklim değişikliğinin etkilerini artan seviyelerde hissediyoruz. Kaynaklarımız kısıtlı. Bu yapı yeşil dönüşümü ve iş modellerinde sürdürülebilirlik modellerini önceliklendirmeyi gerektiriyor. Çalışmalarımız yeşil dönüşümün, kalkınma politikalarımız içinde tercihten ziyade bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. Yol haritaları emisyonların azaltılması, su ve arazi yönetimi, iyi tarım uygulamaları, orman bütünlüğünün sağlanması, enerji dönüşümü ve döngüsellik prensiplerinin içselleştirilmesi gibi çok geniş bir kapsamı ele almalı. Karbon nötr olma ve sürdürülebilirlik amaçlarına odaklanmış politikalar, sadece rekabet gücümüzü korumayacak, yatırım ortamının öngörülebilirliğini ve sürdürülebilir yatırımın ivmelenmesini de sağlayacak” diye konuştu.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KANSER GİBİ

Etkinlikte bir konuşma yapan Carbon Free Group CEO’su Jae Mather, iklim değişikliğini kanser hücrelerinin büyümesine benzeterek, “Etraftan aldığımız sinyalleri göz ardı ediyoruz. Bu da sağlıklı hücreleri öldürüyor” ifadelerini kullandı. Yapılan çalışmaların, ciddi sorunlara işaret ettiğini ve biyoçeşitliliğin yüzde 50’sinin önümüzdeki 100 yılda yok olacağını gösterdiği uyarısı yapan Mather, “Büyük yok oluşun eşiğindeyiz aslında” dedi.

Mather, karbondioksit konsantrasyonundan dolayı 2100 itibarıyla deniz düzeyinin bir metre artacağını, bunun da karaların yüzde 5-10’unun sular altında kalacağı anlamına geldiğine dikkat çekti. Mather, “En kıymetli tarım alanları da suları altında kalarak kaybolacak. Mercan alanları da yüzde 38 küçülecek. Biz 2 dereceye odaklandık ancak, fosil yakıtlar kullanmaya devam edersek 6 derecelik artış olası görünüyor. Önümüzdeki dönemde çok ciddi uç iklim olayları da karşımıza çıkacak. Yani burada, yanan bir ev var ve bunu ciddi olarak ele almamız gerekiyor. Şayet 2 derece olursak, böcek türlerindeki kayıp üç kat, ağaç türlerindeki kayıp iki kat olacak. Dünyanın sürdürülebilir olması için doğanın yaptığı gibi rejenerasyon yapmamız gerekiyor. Ancak fosil yakıtların sağladığı kolay enerjiyi seviyoruz” diye konuştu.

TÜRKİYE TAKSONOMETRİDE ÖNE GEÇEBİLİR

Dünya Bankası Kıdemli Finans Sektörü Uzmanı Etkin Özen ise kaynakların sürdürülebilir yatırımlara kanalize edilmesi perspektifindeki taksonometri konusuna değindi. Avrupa Birliği’nin her ne kadar taksonometreyi uygulasa da, henüz veride karbon gazları dışında sürdürülebilir bir veri seti oluşturulmadığına dikkati çeken Özen, Türkiye’deki gelişmelerin çok da geride kalmadığına işaret ederek, “Türkiye’de finansal sektörün profesyonelliğine, insan gücünün kalitesine baktığınızda, finansal sektör kendini iklim risklerine karşı hazırlıyor ve aksiyon alıyor. Ancak regülasyon ve düzenlemeler, finansal sektörün hızına henüz yetişemiyor. Bu noktada daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsenirse, yeşil finansman, taksanometri konusunda Türkiye öne geçebilir” ifadelerini kullandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir