Aman dikkat, eğer yakalanırsanız, Cannes’da yağmur en çok gazeteciyi ıslatıyor. Kısa süren sağanakların sizin tam da iki film arası koşturmalarınıza denk gelmesi tam bir felaket zira otele gidecek vakit yok, altınızda sizi kurtaracak bir otomobil yok, kuruyacak rahat bir ortam yok. Yanınızda sürekli şemsiye taşımak da zaten dolu çantanızda fazladan bir ağırlık demek. Üstelik o şemsiyeyi bile nasıl kurutacağınız meçhul…
Bu arada otomıbil demişken, yıllardır festivalin resmi otomobili olan Renault bu yıl bayrağı BMW’ye devretmiş, ki bu da ciddi bir değişiklik anlamına geliyor zira daracık Cannes sokaklarında ve çoğu zaman diğer araçlara kapalı ana caddede en çok BMW modelleri çarpıyor göze; az buz reklam değil..
Uzatmayalım, yağmurlu bir akşamda vardığım Cannes’da 75. kez düzenlenen cannes Film Festivali’nde geçirdiğim ilk gecenin ardından sabah ilk iş Emin Alper’in Belirli Bir Bakış bölümünde yarışan son filmi “Kurak Günler”i izlemek üzere şehir merkezine 20 dakika uzaklıktaki Cineum sinemalarına gitmek için otobüse bindim ve ucu ucuna da olsa yetiştim. Yaklaşık 30 kişinin bulunduğu salon belki Festival Saarayı’ndakiler kadar devasa değildi ama projeksiyon kalitesi İstanbul’un en pahalı bazı salonlarına fark atacak denli yüksekti.
EMİN ALPER’İN FİLMİ GÜNCEL MESELELERE DEĞİNİYOR
“Kurak Günler” bugünün Türkiye’sinde tartıştığımız hemen her meseleye değinen ve özellikle finaliyle insanı büyüleyen bir film. Kadına şiddet, yargının yozlaşması, homofobi, siyasi çürümüşlük, kutuplaşma, medyanın kepazeliği… Ne ararsanız var. Kendisi de filmde minik bir rol üstlenen (Hitchcock misali, daha önce de filmlerinde görülmüşlüğü var) Emin Alper’in senaryosunu yazıp yönettiği ve Selahattin Paşalı’nın başrolünü üstlendiği filmde yeni tayin olduğu bir Anadolu kasabasında ucu bürokratik hiyerarşinin en üstlerine kadar uzanan bir yolsuzluk davasını sonuca ulaştırmaya çalışırken çeşitli kumpaslarla karşı karşıya kalan genç bir Cumhuriyet Savcısının yaşadıkları üzerinden çarpıcı bir memleket panoraması çiziliyor.
Ekin Koç, Selin Yeninci, Erol Babaoğlu, Erdem Şenocak, Sinan Demirer ve hiç konuşmasa da filmin en önemli tiplemelerinden birini perdeye taşıyan Eylül Ersöz’ün diğer rolleri üstlendiği “Kurak Günler” muhtemelen Emin Alper’in izleyiciyle en doğrudan buluşan filmi olacak, vizyona girdiğinde.
BAŞKAN’IN YEMEK DAVETİ
Filmin hemen sonrasında yeniden Cannes merkeze dönerek Belediye Başkanı David Lisnard’ın ev sahipliğini üstlendiği basın yemeğine katıldım. Bu sefer yanımda 40 yılı aşkın bir süredir festivali takip eden ve gazetemizde yazılarını keyifle okuduğunuz Mehmet Basutçu da vardı.
Altın Palmiye jürisinin de geldiği ve her bir üyesinin 75. yıla özel bir anı defterini imzaladığı yemek daveti Cannes’a yüksekten bakan tarihi bir kalenin bulunduğu bölgedeydi ve yaklaşık 500 kişilik bir basın grubunu ağırlıyordu.
Akşam saatlerinde yarışma dışı olarak Cannes’da gösterilen “Elvis” filminin galası vardı (yönetmen Baz Luhrmann’ın belindeki altın ve elmaslarla süslü Elvis tokalı kemer görülmeye değrdi doğrusu) ve Tom Hanks başta olmak üzere bir kez daha dünya sinemasının boy gösterdiği kırmızı halı seremonisi festival gündemini belirleyecekti.
Biz ise, yani ıslanmaktan korkan gazeteciler, bir gözümüz ve kulağımız kırmızı halıda olsa da salondan salona koşarak filmleri izlemeye devam ediyorduk.