Vakanivüs, CHP’nin orman katliamına neden olan uygulamasını yazdı

CHP milleti çıldırtınca orman katliamı yaşanmıştı

Vakanüvis

Orman yangınları, Türkiye’nin kanayan yaralarından biri.

Son yangın, Marmaris’te kısmen kontrol altına alınmış olsa da tehlike hala devam ediyor.

Orman yangınlarının/ tahribatının pek çok sebebi var. Ancak tarihimizde halka rağmen sergilenen bir orman uygulaması var ki, ibretlik. Ormancılar, CHP hükümeti iş başındayken, 1945’te yaşanan baştan sona yanlış bu süreci hâlâ “orman katliamı” diye anmakta. Meşhur kanunun tam da bugüne denk gelen 77’nci yıldönümünde, o günlerde yaşananlara bir bakalım…

“Ben yaptım oldu”nun ağır bedeli

Tek parti yönetimi döneminde, önü arkası düşünülmeden alınan bir karar, ülkede bir uçtan bir uca orman kıyımına yol açmıştı. 1945 yılı Haziran ayında Meclis’ten çıkartılan bir yasa, ülkenin orman varlığını ciddi bir tehditle karşı karşıya bırakmıştı.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Meclis’e talimat vererek, ormanla ilgili yeni bir kanun çıkartılmasını istemişti. Yasanın mantığı; “orman köylüsü, orman içinde tarım arazisi, orman kenarındaki tarım arazisi, mera, fidanlık” gibi temel ayrımlara gitmeden, neredeyse ağaçlık her yeri “orman” ilan etme üzerine kurgulanmıştı.

Daha da kötüsü, vatandaşın elinde tapu olsa bile ”orman” ilan edilen bir yer Hazine’ye geçiyor, üstelik vatandaşa yaklaşık bir tazminat veya ederi bedel ödenmiyordu. Dönemin orman mühendisleri, böyle bir uygulamanın orman civarında yaşayan vatandaşları büyük bir sıkıntıya sokacağını, ardından da bu durumdan kurtulmak isteyenlerin tam bir orman tahribatı başlatacağını dile getirmiş ama hükümet yetkililerini ikna edememişlerdi.

Vatandaş, tapulu yerinden jandarma marifetiyle çıkartılıyordu

Halka sorulmadan, alanın meslek örgütleri dinlenmeden, basında tartışılmasına izin verilmeden hazırlanan düzenleme hızla Meclis Genel Kurulu’ndan geçerek kanunlaşmıştı. 4767 sayılı kanun 25 Haziran 1945’te çıktığında, ormanlık alanların çevresinde yaşayan vatandaşlar tam bir infiale kapılmıştı.

Devlet görevlileri hiçbir itirazı kabul etmiyor, vatandaş, yüzlerce yıl geriye doğru giderek sahanın kendi mülkü olduğunu tapusuyla ispat ettiği halde, kanun, “Burası ormandır” dediği için arazisi elinden alınıyordu. Yine yıllardır kullanım hakkı yasal yollarla kazanılmış orman kenarı tarım arazileri ile orman içindeki tarım arazileri de sorgusuz sualsiz halkın elinden alınmaya başlanmıştı. Direnenler, jandarma güçleri tarafından yıllardır işledikleri topraklardan çıkartılıyordu.

Sobasında odun yakan memur, ağaç kesildi diye ceza veriyordu

Dönemin şartlarında odun en temel ısınma kaynağıydı. Devlet daireleri de devlet memurlarının evleri de odun yakılan sobalarla ısınıyordu. Ormanda kesimleri kontrol eden orman memurları da aynı şekilde ısınıyordu.

Yasa çıktı, yangınlar 2, yanan alan 5 kat arttı

Yasanın olumsuz etkileri inanılmaz bir hızla kendisini göstermişti. 1945 yılında, yasa çıktıktan sonraki sadece 6 aylık sürede orman yangınları büyük bir hızla artmıştı. 1946 yılının Haziran ayına gelindiğinde ise tablo korkunçtu:

Sadece bir yıl içinde orman yangını sayısı iki kat, yanan alan büyüklüğü ise beş kat artmıştı. Buna göre, 1944 yılında 536 yangın çıkmışken, tasarının yasalaştığı 1945 yılında bu sayı bin 169’a, 1946 yılında ise bin 23’e ulaşmıştı. Yine, 1944 yılındaki yangınlarda 46 bin 723 hektarlık alan zarar görürken, 1945’te 165 bin 307 hektar, 1946’da da 125 bin 115 hektar alan zarar görmüştü.

Zulüm, yıllar sonra raporlara yansıdı CHP iktidardan düşüp Demokrat Parti iş başına gelince, önce Menderes Hükümetleri, sonrasında ise Demirel Hükümetleri (Adalet Partisi) dönemlerinde hazırlanan kimi raporlarda köylülerin yaşadıkları ayrıntılarıyla anlatılmıştı:

“En eski memleket haritasında ziraat arazisi görünen malikli yer orman olarak nitelenmiş, sahibi işgalci olarak nitelendirilmiştir. Ahmet’e ait tarlanın 112 metre uzağından geçen orman sınır hattı, tarlanın içine çekilmiştir. Orman niteliğini kaybeden yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması gerekirken, uygulama, kadimden beri tarım arazisi olan yerlerin gasp edilerek orman sınırı içine çekilmesi şeklinde yapılmıştır. Ziraat arazisi görünen yerler için mülkiyet hakkı tanınmamıştır. Tapulama mahkemeleri, anlaşmazlığı köylü aleyhine sonuçlandırmaktadır. Orman köylüsü aleyhine keyfilikler sergilenmiştir. Komisyonlar kendilerini mahkeme yerine koymuşlardır. Vatandaşın tarlasında anıt ağaç yaşında palamut meşesi ağacı var diye tarlası orman sayılmış, hakkında da ceza davası açılmıştır. Bir köyde 4000 dönüm tapulu tarım arazisi vardır ve bunun yaklaşık 1200-1300 dönümü hukuka aykırı olarak orman yapılmıştır.”

– Prof. Dr. Akif Kundakçı, “1945’ten Bu Yana Orman Kadastro Uygulamaları ve Toprak Mülkiyeti İlişkileri”, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası 10. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı Bildirileri, Nisan 2005

– Doç. Dr. Refik Baş, “Türkiye’de Orman Yangınlarının Nedenleri, Zararları ve Yangınlara Karşı Alınacak Bazı Önlemler”, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Cilt 27, Sayı 2, Yıl 1977

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir