Kadına karşı şiddet durdurulamazken, çocuklar da bu şiddetten değerli derecede etkileniyor. Annesinin şiddete uğradığını ya da öldürüldüğünü gören çocuklar, ileriki ömürlerinde zorluk çekebiliyorlar. Cumhuriyet, bahse ait çocuk, genç ve erişkin psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci ve Evvel Çocuklar ve Bayanlar Derneği’nden psikiyatri uzmanı Dr. Eren Ezgi Gevher Avcı ile konuştu. Prof. Dr. Semerci, Dünya Sıhhat Örgütü’nün (DSÖ), bayanların yüzde 30’unun 19 yaşına dek erkek arkadaşları yahut kocaları tarafından cinsel şiddete uğradığına dikkat çekti. Semerci, “Orta yaşa gelindiğinde bu oran yüzde 40’a ulaşıyor. Bayanlar çoklukla tıpkı konutta yaşadıkları ve sevdikleri birinden şiddet görüyorlar” dedi. Prof. Dr. Semerci, aile içi şiddete tanıklık eden çocukların öfkelerini yönetmeyi daha yapan bir biçimde davranmayı daha az becerdiklerini belirtti. Semerci, “Akran münasebetlerinde daha çok sorun yaşıyorlar. Şiddet genetik olarak böylelikle kodlanıyor ve üçte bir oranında nesilden jenerasyona aktarılıyor. Şiddete tanıklık eden çocuklar büyüdüklerinde, küçükken gördükleri davranışları, öğrendiklerini, kendi bağlantılarında de uyguluyorlar” diye konuştu. Semerci, “Şiddet uygulama, öğrenilebilen bir davranıştır. Şiddetin, toplum tarafından paylaşılan bir bedel yargısı olarak kabul edilmesi ve nesilden jenerasyona aktarılması da toplumsal bir neden olarak kabul edilmektedir. Çocukların süregen biçimde şiddetle ve şiddet içeren durumlarla müsabakaları kişilik ve davranışlarında olumsuz izler bırakmaktadır” açıklamasını yaptı.
ÇOCUKLUK ÇAĞI TRAVMASI
Önce Çocuklar ve Bayanlar Derneği’nden psikiyatri uzmanı Dr. Eren Ezgi Gevher Avcı ise konut içi şiddetin var olduğu bir meskende çocukların şiddete yalnızca şahit olmadığını, birebir vakitte şiddete maruz da kaldıklarına vurgu yaptı. Avcı, “Ruh sıhhati çalışanları olarak mesken içi şiddete şahit olan çocukları, travma mağduru olarak ele alma eğilimindeyiz. Ruhsal hastalıktan acı çeken pek çok erişkinde çocukluk çağı travmaları tespit edilmiştir. Öteki taraftan, çocukluk çağı travması yaşayan şahıslarda de ruhsal hastalıklar istatistiksel olarak yüksektir” diye konuştu.
Dr. Avcı, çocukluk çağında karşılaşılan şiddetin, benlik hürmetini geliştirememeye, his kontrolünde problemlere, dürtüselliğe, alkol-madde kullanımı bozukluklarına, kişilik bozukluklarına ve özkıyıma yatkınlığı artırabileceğinibelirterek “Kadını koruyan bir yasa çıkaralım, cezalar ağırlaşsın, idam gelsin üzere popülist telaffuzlar toplumsal öfkeyi yatıştırmak dışında pek bir işe yaramaz. Lakin mevcut toplumsal bağların kurumsal yapılarını değiştirerek kişinin topluma katılma biçimini de sağlıklı hale getirip bayanları ve çocukları koruyabiliriz” dedi.