Uzun zamandan beri Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometre derinliğinde “güvenli bölge” oluşturmayı hedefleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu doğrultuda yeni bir askeri harekâtın sinyalini verdi.
Rusya’nın Ukrayna’da meşgul olduğu, ABD’nin Rusya’yı Suriye’den sıkıştırmak istediği, Ankara’nın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini pazarlık konusu yaptığı bir dönemde Erdoğan “Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinlikte güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kısmıyla ilgili adımları atmaya başlıyoruz. Perşembe günü Milli Güvenlik Kurulu’nda kararımızı alacağız” dedi.
Erdoğan, “Ülkemize ve güvenli bölgelerimize yapılan saldırıların merkezi konumundaki alanlar harekât önceliğimizin başında yer almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, istihbaratımız, emniyet güçlerimiz hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz bu operasyonlar başlayacaktır” diye ekledi.
En son geçtiğimiz sene Ekim ayında sınır ötesi operasyonun yasal zemini oluşturan tezkere meclisten geçirilmiş, akabinde sahada hareketlilik artmış ama Rusya ve ABD’den yeşil ışık gelmeyince plan ötelenmişti.
O vakit “Suriye Ulusal Ordusu” çatısı altında 35 bin milisin iki ana koldan harekete geçeceği ve 910 kilometrelik sınırın üçte ikisinin kapatılacağı söyleniyordu. Türk medyası hedefte Tel Rıfat, Menbic, Ayn İsa ve Tel Temir’in olduğunu yazmıştı.
Buralar Türk ordusu ve bağlı milis güçlerin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile kesişme noktaları. Buralar yönelik atışlar eksik olmuyor.
- Suriye’deki siyasi durum ve genel güvenlik sığınmacıların geri dönüşü için uygun mu?
M-4 otoyolu fiili sınıra dönüşüyor
Geliştirilen askeri harekâtlar, konuşlanma stratejisi ve atış menzilleri dikkate alındığında Erdoğan’ın kafasındaki haritanın M-4 otoyolunu esas aldığı görülüyor.
- Türkiye 2016’da Fırat Kalkanı ile Fırat’ın batısında Cerablus, Çobanbey (El Rai) ve El Bab üçgenini kontrol altına almış ama Menbic, YPG’nin kontrolünde kalmıştı. Ankara, Amerikan yönetimiyle pazarlıklarda YPG’nin Menbic’ten uzaklaştırılması sözünü almıştı. YPG ise güvenliği Menbic Askeri Konsey’e bırakıp kentten çekildiğini açıklamıştı. Ankara bunun bir maskelemeden ibaret olduğunu belirtiyor. Beri tarafta Rusya’nın desteğiyle Suriye ordusu, El Bab’ın altından geliştirdiği karşı hamleyle Fırat Kalkanı’nın güneye sarkmasını önlerken Menbic’in kırsal bölgelerine konuşlanmıştı.
- 2018’de ise Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin’e giren Türk ordusunun sıradaki hedefi Tel Rıfat’tı. Tel Rıfat, Afrin’den çekilen YPG güçlerinin yeniden konuşlandığı, Menbic’teki güçlerle bağlantı kurabildiği ve Halep’in kuzeyinde sayıları 140’ı bulan Kürt köylerinden destek alabildiği kritik bir yer haline geldi. Rus stratejisi Türk ordusunun Tel Rıfat’a girmesini önlemek için de devreye girmiş ve bölgeye Suriye birlikleri göndermişti.
- Fırat’ın batısında M-4 güzergâhını esas alan stratejisinin diğer ayağında Halep’in batısından itibaren İdlib ve Lazkiye kırsalı yer alıyor. Astana sürecinde 2018’de Soçi Mutabakatı ile M-4 ve M-5 yollarının açılması öngörülmüş, taahhüt yerine gelmeyince 2020’de Suriye ordusu M-5’i temizlemek üzere harekete geçmiş, Türkiye bunu durdurmak için güç kullanmıştı. Fakat Türk ordusunun onlarca askerini yitirdiği Rus hava saldırılarını takiben 5 Mart’ta Moskova’da sağlanan mutabakatla Ankara M-5 güzergâhındaki askeri gözlem noktalarını boşaltmıştı. Buna karşın Türk ordusu Halep’i Lazkiye’ye bağlayan M-4 etrafında askeri üslerini artırarak Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) kontrolündeki İdlib’in güneyine set çekmişti. Onlarca yerde Türk askeri, Suriye’nin olası kara harekatının önünde duruyor.
- Fırat’ın doğusunda ise 2019’da Barış Pınarı Harekâtı ile Ras’ul Ayn (Serê Kaniyê) ve Tel Ebyad (Grê Sipî) bölgesi kontrol altına alınmıştı. Önce Trump yönetiminin fren yaptıran ve geçici ateşkesi sağlayan sert tepkisi, ardından 22 Ekim 2019’da Rusya ile Soçi’de sağlanan mutabakatla YPG’nin sınırın 30 km altına çekilmesi, Barış Pınarı ile tutulan yerlerin doğusu ve batısında Rus-Türk ortak devriyesinin yapılması, Menbic ve Tel Rıfat’tan YPG’nin çıkarılması öngörülmüştü.
Olası operasyonun olası hedefleri
Ayn İsa ve Tel Temir, Barış Pınarı ile tutulan iki bölgenin güneyinde M-4 yolunun üzerinde bir nevi ateşkes hattı olarak duruyor.
M-4’ün stratejik önemini Türkiye’nin tampon bölge kurgusunun lehine çevirmek için Ayn İsa ve Tel Temir 2019’dan beri hedefte tutuluyor. Ayn İsa el değiştirirse güneyde Rakka’ya inen yol, Kobani ile Kamışlı arasındaki bağlantı ve Menbic ile Fırat’ın doğusu arasındaki ilişki kesilmiş olacak. Bu durumda Menbic doğudan da baskı altına alınacak. Menbic’in kaybı Fırat’ın doğusunun Halep ve civarıyla ilişkisinin darbe alması anlamına da geliyor.
- Barış Pınarı Harekâtı hakkında neler biliniyor?
- Suriye’de savaşın 10 yılında 10 kritik dönüm noktası
Çok sayıda Hristiyan yerleşiminin bulunduğu Tel Temir ise hem M-4 yolunun güvenliği hem de Haseke’yi baskı altında tutmak için önemseniyor.
Fakat güvenli bölge kurgusunda simgeselliğiyle öne çıkan yer Kobani.
Afrin gibi burada da öteden beri Demokratik Birlik Partisi (YPD) çizgisindeki Kürtler güçlü. Fırat Kalkanı ile Barış Pınarı güçlerini birleştirmek için Kobani üzerinde özellikle duruluyor. Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) saldırıları sırasında Erdoğan’ın “Düştü düşecek” sözleriyle gündeme gelen ve 6-7 Ekim olaylarını tetikleyen Kobani aynı zamanda ABD’nin Kürtlerle kurduğu ortaklığın başladığı yerdi.
Türkiye’nin fiilen ortadan kaldırmaya çalıştığı, hukuki bir statüye kavuşması için de bütün kartlarını kullandığı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin merkezi Kamışlı ise sınırın dibinde ve 30 kilometrelik şeridin tamamen içinde yer alıyor.
Kamışlı’nın altından geçen M-4 yolunun Türkiye sınırına mesafesi de 8-9 kilometreye düşüyor. Tel Temir ve Ayn İsa’nın Türkiye sınırına mesafesi ise 35-37 kilometreyi buluyor.
Kamışlı’da havaalanının yanı sıra merkezde kamu binaları ve lojmanların bulunduğu yerler hükümet güçlerinin kontrolü altında. Kobani’nin ezici çoğunluğu Kürtlerden oluşurken Kamışlı biraz karışık. Arap kaynaklara göre köyleriyle birlikte Kamışlı’nın yüzde 62’si Arap, yüzde 33’ü Kürt ve kalanı Hıristiyan. Kürt kaynaklara göre ise Kürt oranı merkezde yüzde 60-70, kırsal dahil edildiğinde oran yüzde 40-45’e iniyor.
- Suriye’deki siyasi durum ve genel güvenlik sığınmacıların geri dönüşü için uygun mu?
- Türkiye’nin İdlib’de inşa ettiği konutlar hakkında neler biliniyor?
Bölgedeki güçlerin dağılımı
2019’daki harekâttan sonra Fırat’ın doğusunda askeri denklem dramatik şekilde değişti. ABD Menbic, Kobani, Sırrin, Ayn İsa ve Tel Temir’deki güçlerini güneydoğuya ve petrol alanlarına çekerken Ruslar Tabka Üssü, Ayn İsa’daki 93’üncü Tugay, Sırrin Hava Üssü ve Kamışlı Havaalanı’na yerleşti.
Ruslar ayrıca Menbic, Amude, Dirbesiye, Kobani ve Haseke’de varlık göstermeye başladı. Rusların bulunduğu üs ve noktaların sayısı 18’e ulaştı.
Benzer şekilde Fırat’ın doğusunda pek çok yere intikal eden Suriye ordusu, Kobani ve Kamışlı dahil Türkiye ile sınır hatlarına yerleşti. YPG’nin 30 kilometrenin altına indiğini göstermeye matuf bu güçler herhangi bir taarruzu karşılayacak büyüklük ya da kapasitede değil.
Amerikan güçlerinin bulunduğu üslerin dördü Barış Pınarı ile kontrol edilen alanın doğusunda Amude, Himo, Kahtaniye/Tırbespiye, Malikiye/Derik ve Rimelan’da.
M-4’ün hemen altında yeni yapılan Kulayb Askeri Üssü’nün yanı sıra Tel Baydar’da da Amerikalılar var.
M-4’e yakın diğer iki üsten biri Tel Temir’in güneyinde Cebel Abdülaziz’de, diğeri Tel Temir-Haseke yolu üzerinde.
Öteki üsler Haseke’nin güneyi, Rakka ve Deyr el Zor taraflarında.
Tartışmalı bir sayı olsa da ABD’nin toplam üslenme alanı 25 olarak ifade ediliyor.
Türkiye’nin olası askeri operasyonlarını ilgilendirenler Ras’ul Ayn’ın doğusundaki üsler ile M-4 güzergâhındaki iki üs.
Kamışlı’dan Dicle’ye kadar olan kısım ise ABD’nin ikmal hatlarını içerdiği için bu alanda operasyon ihtimali dışlanıyor. Petrol bölgesi Rimelan da bu alanda M-4 yolunun üzerinde kalıyor.
Ankara Semelka-Fişhabur ve El Yarubiye-Rabia kapılarını özerk yönetimin kullanımına kapatmak için Suriye-Irak sınırının iki tarafını birlikte alan bir yaklaşım sergiliyor. Fakat Amerikan çıkarları bu tür müdahaleye geçit vermiyor.
Güvenli bölgenin demografik boyutu
Erdoğan güvenli bölgeyi demografik yapıya müdahale anlamına da gelecek şekilde Türkiye’deki sığınmacıların yerleştirileceği alanlar olarak gündemde tutuyor.
Bazı hesaplara göre Dicle ile Fırat arasında bu şeritte yaşayan 850 bin insanın 650 bini Kürt, 180 bini Arap, 10 bini Türkmen, 10 bini Hristiyan.
Erdoğan’ın 2019’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda sunduğu plan da Menbic dahil Fırat’tan Irak sınırına kadar uzanan 32 kilometre derinliğindeki bölgede 5 bin nüfuslu 140 adet köy ile 30 bin nüfuslu 10 ilçede inşa etmeyi öngörüyordu.
Kürt nüfusun Arap ve Türkmenlerle seyreltileceği ve “düşman” olarak görülen YPG-SDG unsurlarının uzaklaştırılacağı bir plan ne Rusya ne ABD, ne de Suriye yönetimi nezdinde anlayış gördü.
Bu şeritte yer alan Amude’de ise Kürtlerin yanı sıra Arap ve az sayıda Süryani yaşıyor. Kürtlerin yoğun olduğu Derik de Süryaniler ve Arapların yanı sıra az sayıda Ermeni barındırıyor.
Suriye yönetimi, Erdoğan’ın 1 milyon sığınmacıyı döndürme ve güvenli bölge oluşturma planını reddederken şu ifadeleri kullandı:
“Böylesi bir güvenlik bölgesi, sınır bölgesini korumayı hedeflemiyor. Asıl hedef sömürgecilik ve terörist planlara yardım için ileri karakollar yaratmak.”
2019’da güneye çekilen Amerikan güçleri, Ekim 2021’de operasyon hazırlıklarına karşı olumsuz bir tutumun göstergesi olarak Tel Temir’e asker konuşlandırmıştı. Rusya da Tel Temir, Ayn İsa, Kobani, Menbic ve Halep’in kuzeyinde temas hatlarına doğru Suriye ordusuyla ortak manevralar yapmakla kalmayıp Kamışlı Havaalanı’na ilk kez S-35s uçağı indirmişti. Ayrıca Tabka Hava Üssü’ne savaş uçakları göndermişti.
Şimdi Rusya ve ABD’nin tutumu merak edilirken iki soru öne çıkıyor:
Türkiye’nin NATO’daki vetosunu kaldırmasına karşın Amerikan tarafı güvenli bölge planına göz yumar mı?
Rusya, Ukrayna nedeniyle cendereye alınmışken 2020’de olduğu gibi Türkiye ile kafa kafaya gelmek ister mi?