“Çöl İşaretçileri”, “Kayıp Güvercin Gerdanlığı” ve “Bab’Aziz”den oluşan “Çöl” üçlemesi sinemalarında sufizmin hoşluklarını seyircilere aktaran Tunuslu direktör Nacer Khemir, Tunus dahil dünya sinemasında Batı odaklı bir bakış olduğuna dikkat çekti. Eşinin de rol aldığı “Fısıldayan Kumlar” sinemasını birçok şenliğe gönderdiğini, ama sinemanın konusu Batılı bakışla örtüşmediğinden kabul edilmediğini lisana getiren usta direktör, “Batı stiliyle uyuşmayan tüm sinema sinemaları zorluk çekiyor. Bu bir sorun. Batı tipi sinemalar bizden her şeyi aldı. Belirli bir fikir ve pratiğe bağımlı olarak sürükledi. Ben gençlerimiz için bunu istemiyorum. Onun için farklı bir sinema şekli sunmaya çalışıyorum. Sinema, Batı’nın istemediği biçimde içimizin aynası olabilir. Ben farklı bir örnek vermeye çalışıyorum. Mesela Bab’Aziz, Batı yoluyla örtüşmüyor. Ben kendim, ailem, arkadaşlarım ve sevdiklerim için sinema yapıyorum, Batı’nın sorularını cevaplamak için değil” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRK YAPIMCIYLA İŞBİRLİĞİ
Sinemacıların birinci misyonunun tipik ve klasik sinemadan çıkıp farklı argümanlarla öyküyü anlatmak, ikincisi ise gençlere tarihi ve kültürel bilgiler vermek olduğunu söyleyen usta direktör, bu yeni yolun eleştirmenleri bile şaşırttığını aktardı. Khemir, “Benim temennim, çocuklarımız bizimle kalsın, fikirleri, hoşlukları ve bakışlarıyla öbür yere gitmesin. En büyük risk, İstanbullu bir gencin New York’ta yaşaması. Bu hakikaten yıkıcı bir şey. Şu anda Tunus hakkında başladığım bir belgeseli tamamlama ümidim var. Bunu bir Türk yapımcıyla yapabiliriz. Bunun üzerine konuşuyoruz. Daha evvel de birtakım direktörlerle görüşme bahtım olmuştu lakin ortak imal sinema işine girmemiştik” biçiminde konuştu.
Bugüne kadar 15 uzun metraj sinema çektiğini, 40’ı aşkın senaryo yazdığını vurgulayan usta direktör, Türkiye’ye birçok kere geldiğini söyleyerek, “Türkiye’yi hakikaten çok seviyorum ve burası İslam medeniyetine can vermek için tohum atma kabiliyetine sahip” sözlerini kullandı.