Her vücut, kalp, beyin ve akciğer gibi organları oluşturan bağ, epitel, sinir, kas ve yağ dokusu gibi dokularda belirli işlevleri yerine getirmek üzere milyarca hücreden oluşur. Dolayısıyla her organ içinde milyarlarca hücre, ait oldukları dokuya özgü sindirim enzimlerinin üretimi, kas kasılması ve sinir mesajlarının iletimi gibi çok çeşitli işlevleri yerine getirir. Bazıları hücre bölünmesiyle çoğalır ve bazıları doğası gereği ölür.
Bu görev dağılımı ve bu sürekli ancak kontrollü yenileme, organizmanın düzgün işleyişini sağlar. Belirli bir dokuda hücreler bölünür, ölür veya bölünmeden işlevlerini yerine getirirler. Bu döngü, genetikle birlikte birçok sinyalin dengesine dayanır.
Kanser nasıl ortaya çıkar?
Hücre bölünme sürecinin çok ince bir şekilde düzenlenmesinin sağlanması için hücreler, ürettikleri ve bu süreçlerin yöneticisi olan proteinlerin işlevselliğine güvenirler. Çok önemli olan protein üretimi için genlerin bütünlüğü birincil faktördür. Ancak zamanın etkisiyle, dış etkenlerin (alkol, tütün, güneş, virüs, radyasyon vb.) ve hatta genetik yatkınlıklardan dolayı DNA molekülünde değişiklikler meydana gelebilir. Hücrelerin bu anormallikleri tespit edip düzeltebilen onarım sistemleri vardır.
Normalde, bu anormallikler tamir edilemeyecek kadar büyük veya çok sayıdaysa, hücre apoptoz (bir programlanmış hücre ölümü mekanizması) ile kendi kendini yok eder. Ancak bazı durumlarda, bu güvenlik sistemleri arızalanır veya artık çalışamaz hale gelir, hücre onarılmamış mutasyonların varlığına rağmen çoğalmaya devam eder. Bunlar, hücre apoptozun düzenlenmesinde yer alan genleri etkilerse, hücre hızla kontrolden çıkabilir. Hücreler kontrolsüz çoğalır ve kötü huylu veya iyi huylu bir tümör oluşumuna yol açar.
Genel bir kural olarak, bir hücre sadece bir veya iki genetik mutasyon geçirdiğinde kanserli olmaz. Ona kanserli bir hücrenin özelliklerini veren, zaman içinde birçok değişikliğin birikmesidir. Bu, kanser sıklığının neden yaşla ve kanserojenlere maruz kalma süresi veya yoğunluğuyla arttığını ortaya koymaktadır.
İyi huylu tümör ile kötü huylu tümör arasındaki fark nedir?
İyi huylu veya kötü huylu (yani kanserli) tümörler çok sürekli bir şekilde çoğalan hücrelerden oluşur. En büyük fark metastatik potansiyeldir, yani farklı organlara yayılma riskidir.
İyi huylu tümör hücrelerinin diğer organlara yayılma yeteneği yoktur. Ancak kötü huylu tümörler, yani kanser hücreleri örneğin kan damarlarının üretimini uyararak, içinde geliştikleri dokunun yapısını değiştirerek veya bağışıklık sistemini ele geçirerek, çevrelerindeki hücreleri etkileme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle kanser hücreleri metastaz yapabilir, yani yayılabilir. İyi huylu tümörler bu nedenle genellikle daha az tehlikelidir. Ancak bir organı sıkıştırdıklarında bazı iyi huylu tümörlerin tedavi edilmesi de zor olabilir.
Bağırsak polipleri gibi farklı oluşumlar da kansere dönüşebilir. Bu iyi huylu tümörlerin kanser öncesi olduğu bilinmektedir. Hücreler kötü huylu tümör haline gelmeden önce çıkarılmaları gerekir.
Kanser hücresinin özellikleri
Kanser oluşumuna yol açması muhtemel hücrelerin birkaç özelliği vardır:
– Aktif olarak çoğalırlar, ölümlerine veya durgunluklarına yol açması gereken sinyallere tepki vermezler.
– İçinde bulundukları normal hücrelerin işlevlerini sağlamazlar, bir meme kanseri hücresi, normal bir meme hücresinin görevlerini yerine getirmez.
– Bir tümör oluşturmak için kümelenirler.
– Hücre içi kaynakları yönlendirme yeteneğine sahiptirler. Tümörler genellikle doğrudan oksijen, enerji ve büyüme faktörleri ile beslenmelerine izin veren bir kan damarı ağı geliştirir.
– Vücudun bağışıklık savunmasının onlara saldırmasını önleyebilirler.
Tespit edilmesi zor 7 kanser türü
Modern tıp, çeşitli kanser türlerini erken tespit etmek için dev adımlar atmış olsa da, bazı kanser türlerini tespit etmek oldukça zordur.
İşte tespit edilmesi zor kanser türleri.
Pankreas kanseri
Pankreas kanseri nadir görülse de oldukça ölümcüldür. Kan örneklerinden moleküler genetik testler gibi bu tür tümörleri erken tespit etmeyi mümkün kılacak yeni teknolojiler ortaya çıkmaktadır. Pankreas kanserinin teşhis edilmesinin bu kadar zor olmasının nedeni içsel, erken evrelerinde ağrısız ve asemptomatik olmasıdır.
Bunun tek istisnası, safra içeren safra kanalının yakınında büyüdüğü zamandır. Bu durumda, kanalın tıkanması hastalığın erken evresinde sarılığa yol açar. Erken teşhis edilen hastalar için tedavi büyük bir cerrahi operasyondur. Kanseri geç evrede tespit edilenler için kemoterapi uygulanır.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri
Akciğer kanserlerinin büyük çoğunluğu farklı bir organa sıçradığında teşhis edilir. Ve çoğu zaman hastalar sadece kanser akciğer kanseri semptomlarına neden olacak kadar büyüdüğünde, öksürük, zatürree ve nefes darlığı ortaya çıktığında ve kan dolaşımına ve lenfatik sisteme yayıldığında fark ederler.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri, akciğer kanserinin en sık görülen türüdür, anack, erken teşhis etmek zordur. Çünkü erken evrelerinde semptomları yoktur ve akciğerler görüntülerinde görülmezler. Pozitron emisyon tomografisi (PET) ve bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları tanıda yardımcı olabilir. Ayrıca kanser hücreleri akciğer salgılarında, akciğerleri çevreleyen sıvılarda veya biyopside ortaya çıkabilir.
Küçük hücreli akciğer kanseri geç bir aşamada teşhis edildiğinde hayatta kalma oranı ne yazık ki çok düşüktür. Bu nedenle özellikle sigara içenler düzenli tarama yaptırmalıdır.
Yumuşak doku kanseri
Sarkom diğer bir adıyla yumuşak doku kanseri, kemiklerin veya kıkırdak ve yumuşak dokuların kötü huylu tümörleridir. Yetişkinlerde çok nadir görülen bir kanserdir, ancak çocuklarda daha yaygındır. Sarkomlar genellikle cildin yüzeyine bağlı olmadığından, belirti vermeden önce çok büyüyebilirler. Ek olarak, kan belirteçleri üretmezler, kan testlerinde ortaya çıkmazlar.
Tarama bir seçenek değildir. Biyopsi bu kanser için tek tanı aracıdır. Tedavi, hala mümkün olduğunda ameliyat yapılır, çünkü günümüzde var olan kemoterapilerin bu kanser türü için çok etkili olmadığı bilinmektedir.
Karaciğer kanseri
İleri bir aşamadan önce herhangi bir belirti olmadığından, karaciğer kanserinin tespit edilmesi de zordur. Tümör küçükse, fiziksel muayenede tespit edilemez, çünkü karaciğerin neredeyse tüm kütlesi göğüs kafesinin sağ tarafı tarafından korunur. Karaciğer büyüdüğünde, tümörler zaten organ boyunca yayılır. Yeterli sağlıklı karaciğer bırakılamadığı sürece karaciğerin cerrahi olarak çıkarılması mümkün değildir.
Karaciğer kanseri taraması ailenizde hastalık öyküsü varsa veya daha önce HPV teşhisi konduysa önerilir. Alkol bağımlısı birçok kişi, uzun süre siroz veya karaciğer hastalığı yaşadıktan sonra karaciğer kanseri geliştirir.
Böbrek kanseri
Tespit edilmesi zordur, çünkü hastalar belirtiler ortaya çıkana kadar test edilmezler. Bel ağrısı, kronik yorgunluk, açıklanamayan kilo kaybı ve idrarda kan böbrek kanserinin en yaygın belirtileri arasındadır. Böbrekler çok derinde yer aldığından, fiziksel kontrol sırasında küçük böbrek tümörleri görülemez veya fark edilemez. Ayrıca, yüksek risk altında olmayan hastalar böbrek kanseri için genellikle taranmaz.
Von Hippel-Lindau hastalığı (VHL), böbreğin papiller karsinomu veya Birt-Hogg-Dubé sendromu (BHD) gibi genetik hastalıkları olanların böbrek kanseri riski daha yüksektir.
Yumurtalık kanseri
Yumurtalık kanseri kadınlarda çok sık görülmese de, kanser ölümlerinde üst sıralarda yer alır ve kadın üreme sisteminin diğer kanserlerinden daha fazla öldürücüdür. Diğer kanserlerde olduğu gibi, erken teşhis edilirse tedavi şansı yüksektir. Ancak yumurtalık kanserlerinin çoğu başlangıcında tespit edilemez.
Bu kanseri tanımlamadaki zorluk, karın boşluğunun büyüklüğü ve elastikiyetinde yatar. Küçük bir kanserdir ve erken evrelerde hiçbir belirti ortaya çıkarmaz. Çoğu zaman, üç veya dördüncü evrede teşhis edilir.
Beyin kanseri
Çoğu zaman beyin ve omurilik kanserleri ortaya çıkardığı belirtiler nedeniyle teşhis edilir, ancak bunlar genellikle hastalığın geç evrelerinde ortaya çıkar. Örneğin, motor kortekste bir tümör (beynin hareketleri kontrol eden bölgesi), bir kol veya bacakta zayıflık gibi belirgin bir eksikliğe neden olacaktır. Ancak çoğu zaman tümörler, belirgin zayıflık veya konuşma güçlüğü gibi açık belirtiler ortaya çıkarmazlar. İnce motor görevleri yerine getirirken elde sakarlıklar gibi belirsiz semptomlara neden olurlar.
Hastalar bazen sadece sevdikleri tarafından fark edilebilen ince kişilik değişiklikleri gösterirler. Erken teşhisin önünde başka bir engel daha vardır, bir beyin tümörünün en yaygın belirtisi baş ağrısıdır. Baş ağrısına sahip olmak o kadar yaygındır ki, hastalar bu belirtiyi kaçırabilir.
Şu an için görüntüleme dışında tarama yapılmamaktadır Kesin bir tedavisi yoktur ve amaç nörolojik fonksiyonları mümkün olduğunca uzun süre korumak ve tümör büyümesini kontrol etmektir.