Raporda, iklim değişikliğinin ülkelerin ekonomik ve ticari beklentilerini yine şekillendirdiği; büyüme ve refah için önde gelen tehditlerden birini oluşturduğu belirtilerek şu tabirlere yer verildi: “Ticaret, düşük karbon iktisadına geçişi hızlandırmaya yardımcı olmayı başarırsa, istihdamın artışına da katkı sağlayacaktır. Yüksek sıcaklıklar, yükselen deniz düzeyleri ve daha sık karşılaşılan çok hava olayları üretim meselelerini ve tedarik kesintilerini de beraberinde getiriyor. Global sera gazı emisyonlarında değerli ölçüde azalma olmaması durumunda birçok ülke muhtemelen tarım, turizm ve imalat tarafında rekabet avantajlarının değişmesiyle karşı karşıya kalacak. İklim şokları maliyetli ve yıkıcı olmaya devam edecek fakat besin ve sıhhat eserleri üzere alanlarda teknolojiye, kritik değerdeki mal ve hizmetlere erişime imkan sağlayabilir. Bu bilhassa en savunmasız ekonomiler için geçerli olacak. Ticaret düşük karbonlu bir periyoda geçişi ve yeşil iktisada geçişi hızlandırabilir. Bu sayede ticari faaliyetlerde öteki alanların birçoklarında olduğu üzere sera gazı üretilse bile iklim teknolojileri, düşük karbon teknolojileri inovasyonu ve ölçek ekonomilerini teşvik ederek emisyon azaltımına katkıda bulunabilir.
YENİLENEBİLİR ENERJİ
Son periyotta ticarette atılan adımlar güneş ve rüzgar gücü üretim maliyetlerinde düşüşü değerli ölçüde etkiledi. Kimi yerlerde yenilenebilir güç fosil kaynaklardan çok daha ucuz ve kullanılırlığı da artıyor. DTÖ simülasyonları güçle ilgili çevresel eserlerde gümrük vergilerinin kaldırılması halinde ihracatın 2030 yılına kadar yüzde 5 oranında artacağını gösteriyor. Bu da artan yenilenebilir güç kullanımıyla, global manada emisyonların yüzde 0.6 oranında azaltılması manasına geliyor. DTÖ, şeffaflık konusunda daha değerli bir rol oynayabilir. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin iklime sağlam ticaret altyapısı oluşturmasına yardımcı olabilir ve düşük karbon geçişini daha adil hale getirmeye katkıda bulunabilir.”