Ahmet Mahmut Ünlü…
Nam-ı öteki: Cübbeli Ahmet Hoca.
Bugünlerde pek konuşuluyor…
Birkaç sıkıntı var hatta!
Yok, pozisyon tehdit ve kaset şantajı filan değil!
Benim ilgimi “Vahhabilik/Selefilik hakkındaki kelamları çekti…
DİYANET’E AYAR
Aslında… Yeni, değil Türkiye’deki “selefilik” konusundaki ikazları epey eski.
Ancak geçenlerde Diyanet’e bile ayar verdi.
Uyardı!
”Diyanet’i, vahhabileri konuşturmama konusunda uyarıyorum. Aksi takdirde iç savaşa dayanak vermiş olacaklardır. Diyanet bu işin denetimini kaybetmiş durumdadır. Diyanet’i uyarıyoruz. hangi ırktan ve milletten olursa olsun şayet mescitlerde bu adamlara konuşma müsaadesi verirseniz selefiliğe, vahhabiliğe hizmet edip iç savaşı körüklemiş olacaksınız. Diyanet en kısa vakitte kendine gelmeli, bünyesindeki sapık itikadlı vehhabi zihniyetli adamları da tespit edip ihraç etmeli ve mescitleri de kesinlikle denetim altına almalıdır.”
Diyanet oldukça bir sessiz kaldı… İş büyüdü, gündemden de düşmedi tabi.
Baktılar ki olmayacak, mecburen bir açıklama yapıldı.
Dendi ki: “Son günlerde birtakım medya mecralarında yer alan ve Başkanlığımızı ‘Selefi-Vehhabi’ fikir akımlarının ülkemizde yaygınlaşmasına hizmet etmekle suçlayan haber ve paylaşımlar, gerçeği yansıtmaktan uzak olup son derece rahatsız edici ve üzücüdür”
KUVEYTLİ VAHHABİ PİRİ NİÇİN MESCİTTE VAAZ VERDİ
Bu karşılık sizi tatmin eder mi bilmem?
Kimdi hani en son mescitlerde vaaz veren “vahhabi/selefi”?
Kuveytli meşhur “vahhabi” piri: Osman el-Hamis…
Bir kırmızı halı serilip üzerine gül saçılmadığı kalmıştı hani…
Sanki ülkede din alimi yoktu?
Neyse…
Yine o orta, Soner Yalçın’ın İsmailağa Cemaati ile ilgili yazdığı yazıları hatırlayınız…
Kısa geçeyim…
İKİ TARİKAT: İSMAİLAĞA VE MORMONLAR
Tarih: 28 Haziran 2022
Başlık: Mahmut Efendi ve Cheryl Flake
Soner Yalçın; Nakşibendi, Halidiye koluna bağlı İsmailağa Cemaati’nin önderi Mahmut Ustaosmanoğ¬lu vefat edince bir yazı kaleme aldı.
O orta… Bir isim daha gündemdeydi: ABD Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake’nin eşi Cheryl Fla¬ke.
Bir cemaat üyesiydi; “mormon”du…
Ve… Soner Yalçın da yazısında…
İki cemaati karşılaştırdı.
Biri Müslüman başkası Hristiyan…
Biri Nakşibendi-Halidi koluna bağlı İsmailağa Cemaati; oburu İsa Mesih’in “Son Vakit Sevgililer Kilisesi” koluna mensup Mormon cemaati…
BİRİ MÜSLÜMAN BİRİ HRİSTİYAN
Biri Türkiye, İstanbul-Çarşamba merkezliydi, başkası ABD-Utah…
Uzatmayayım…
Benzerlikler var, ayrılıklar var…
Sonuçta: İkisi de dini birer cemaat…
Biri nedense yerden yere vurulurken oburu o orta göklere çıkarıldı; Milliyet Gazetesi’nde manşetteydi…
Üstelik cemaat üyeliği gizlenerek, soru dahi sorulmadı.
Çiçek böcek, ne yerseniz, ne seversiniz üzere sorular…
Ve Soner Yalçın’ın yazısı… “Birbiri¬mizi anlamak zorunda¬yız, birbirimizin hayatına müdahale etmememiz gerektiğinin şuurunda olmalıyız. Toplumsal barış bu türlü sağlanır” dedi ve kıyamet koptu!
Sert tenkitler geldi demeyeyim:
Hakaretler havada uçuştu…
O orta bir yazı daha yazdı:
-Nakşibendilik!
Tarihçesini yazmayayım artık, merak edenler yazıyı tekrar okur…
Kısa geçersem:
Nakşibendilik Ehl-iSünnet çizgisinden Selefiliğe/Vahhabiliğe mi savruluyor diye de sordu!
Bu yeni değil elbette…
Birleri uzun vakittir ve planlı bir biçimde üzerinde çalışıyor!
KADINLAR CENAZEYE KATILMASIN MI?
Gene çok konuşulmuştu:
İsmailağa Cemaat başkanı Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenaze merasimine “kadınlar katılmasın” denmişti ya…
Cübbeli Ahmet Hoca: “İsmailağa’nın yazısı da yanlış oldu. Mahmut Efendi bayanların cenazesine katılmasına karşı değildir. Bayanların cenazeye katılmasına karşı olanlar Vahabilerdir” demişti…
Evet…
Yiğidi öldür hakkını ver demişler!
Cübbeli Ahmet, Nakşibendiliğin Vahhabiliğe savruluşuna pürüz olmaya çabalıyor…
Uzun vakittir hem de.
Ve… Susmuyor… Daima tıpkı şeyi tekrarlıyor…
Sorsak mı artık?
Ona bu orta FETÖ kumpası şekli kasetler, tehditler savrulması tesadüf müdür sanki?
SONER YALÇIN’A HAKARETLER
Çok değil! Daha geçen hafta…
Soner Yalçın’ı yerden yere vururken birileri…
Hakaret yarışına girmişken hele de. Bazıları küçük ceplerinde biriktirdiklerini kinlerini kusarken…
Fırsat bu fırsat diye…
Bugün… Cübbeli Ahmet’in selefiliğe karşı çıkışlarını, “o bile…” diye dillendiren var…
Ve… “Selefiliğin” tehlikelerine dikkat çekenler…
Daha bir hafta geçti arkadaş! Birilerinin dönme suratına ışık bile yetişemiyor…
Pes…
-Hep derim, vakit hakemdir…
Ve… Unutmayınız ki; farklı düşünebiliriz; farklı yaşayabiliriz…
Ama… Bu ülke hepimizin…
Hani… Ne demişti Soner Yalçın o birinci yazısının sonunda?
-“Birbiri¬mizi anlamak zorunda¬yız, birbirimizin hayatına müdahale etmememiz gerektiğinin şuurunda olmalıyız. Toplumsal barış bu türlü sağlanır”
Arzu Ertuğrul