SİT alanı böyle yağmalandı

Burdur’un Bucak ilçesine bağlı Karacaören köyü sınırlarında yer alan özel mülkiyete ait iki ayrı parsel, 2014 yılında Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı ile 1. ve 3. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildi. Ancak Isparta ve Burdur illerinin sınırlarında bulunan Karacaören Baraj gölü kıyısında bulunan tescilli sit alanı içerisinde 13 adet bungalov ve restoran gibi ünitelerden oluşan turizm tesisi inşa eden mülk sahibi, arazideki sit kararının kaldırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na karşı iptal davası açtı. Isparta İdare Mahkemesi’nde görülen davada bilirkişi raporu geçtiğimiz ay tamamlandı. Üç akademisyen arkeoloğun imzasını taşıyan bilirkişi raporunda, arşiv bilgileri ve alanda bulunan kültür varlığı kalıntılarının, arazinin 1. ve 3. derece arkeolojik sit olarak belirlenmesi için yeterli olmadığı görüşüne yer verilmesi dikkat çekti. Sit alanında izinsiz inşaat yapılması üzerine 16 Ocak 2021’de olay yerinde inceleme yapan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu uzmanları ise alandaki tahribata ilişkin hazırladığı raporda, sit alanında yapılan izinsiz uygulamaların kaldırılmasını ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etmişti.

Burdur ve Isparta illeri sınırlarında bulunan Karacaören Barajı ve HES’in gölalanı son yıllarda bölgede gelişen kırsal turizmin cazibe merkezlerinden biri haline geldi. Antik çağda Kestros olarak anılan Aksu Nehri vadisini oluşturan bu bölge, binlerce yıldır Akdeniz ve İç Anadolu bölgeleri arasındaki doğal geçitlerden biri. Bugün de Isparta-Antalya karayolunun içinden geçtiği nehir havzasının önemli kısmı, 1990’ların başında işletmeye alınan Karacaören Barajının suları altında kaldı.

AKSU VADİSİ ANTİK ÇAĞDAN BU YANA DOĞAL GEÇİTLERİ BARINDIRIYOR

Antik çağda Pisidya coğrafyasının bir parçası olan bu bölgede Kremna ve Milias gibi antik kentlerin yanında geç Roma dönemine tarihlenen çeşitli kaleler ve yapı kalıntıları bulunuyor. Aksu Nehri Vadisinin doğusunda bulunan Yazılıkanyon ise bölgedeki kentleri birbirine bağlayan antik yol ağının bir parçasına ev sahipliği yapıyor.

BARAJ KIYISINDAKİ ARAZİ 2014’TE ARKEOLOJİK SİT ALANI İLAN EDİLDİ

Burdur’un Bucak ilçesine bağlı Karacaören köyünde bulunan arkeolojik kalıntıların olduğu parseller, 2014 yılında Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1. ve 3. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildi. Sit ilanı süreciyle ilgili arkeolog ve harita mühendisinden oluşan uzmanların hazırladığı 10 Kasım 2014 tarihli raporda, arazinin kısmen çam ve meyve ağaçlarıyla kaplı olduğu belirtilerek özetle şu bilgilere yer verildi:

‘ALANDA ANTİK DÖNEM YERLEŞİM İZLERİ GÖRMEK MÜMKÜNDÜR’

“Alanda, hiç bağlayıcı harç kullanılmadan kuru duvar tekniğinde arada ahşap hatıl kullanılarak inşa edilmiş bir bölümü korunmuş yöresel bir ev ve eklentisi ile dolgu toprak içinde kısmen kesitten izlenebilen bir yapı kalıntısına işaret eden moloz taş örgülü duvar mevcuttur. Çevrede kiremit parçalan ile nadiren günlük kullanım ve depolama kaplarına ait seramik parçalarına rastlanılmıştır. Ayrıca tarım terasları tespit edilmiştir. Birbirine paralel uzanan teraslar, moloz iri taş bloklardan, harçsız duvar tekniğinde yapılmıştır. Uzunlukları arazinin topografik dokusuna göre farklılık göstermektedir. Terasların bazılarını, kullanılan taşların küçük boyutlu olması yanında, duvarların kalitesiz ve zayıf dokusu nedeni ile yakın zamanda yeni onarım ve bazı eklentilerle antik işlevine uygun olarak tarıma elverişli bir alan oluşturmak, yağış sırasında su kaybını en aza indirmek amaçlı yeniden kullanıldığı düşünülmektedir. Söz konusu alanda antik dönem yerleşim izleri görmek mümkündür.

‘ALAN YAKIN GEÇMİŞTE YENİDEN İSKÂN GÖRDÜ’

Bahse konulu alanın, yakın geçmişte yeniden iskân görmesi nedeni ile niteliğini kaybettiği bu kapsamda, kısmen izlenebilen geç antik dönem olması muhtemel duvar ve kiremit parçaları ile nadiren görülen günlük kullanım ve depolama kaplarına ait seramik parçalarının dağılım gösterdiği alanın mevcut ve olası arkeolojik varlıkların korunması amacıyla 3. derece arkeolojik sit olarak tescil edilmesi kanısına varılmıştır.”

KORUMA KURULU SİT İLAN EDEREK ALANI KORUMAYA ALDI

Söz konusu rapora dayanan Koruma Bölge Kurulu’nun 17 Kasım 2014 tarihli kararında ise alanda tespit edilen moloz taş örgülü duvar ve kiremit parçaları ile günlük kullanım ve depolama kaplarına ait seramik parçalarının seyrek olarak dağılım gösterdiği sahanın 1. Derece arkeolojik sit alanı; çevresinin ise olası arkeolojik kültür varlıklarının korunması amacıyla 3. Derece arkeolojik sit olarak ilan edildi.

KURUL, İZİNSİZ İNŞAATIN KALDIRILMASI VE SUÇ DUYURUSU İSTEDİ

Ancak iki yıl önce arkeolojik sit alanında inşaat başlatıldığı ortaya çıkınca konu yeniden Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun gündemine geldi. Özel bir enerji şirketinin sahibine ait olduğu belirtilen arazideki sit statüsünün kaldırılması için mülk sahibi tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhinde dava açıldı. Bunun üzerine Koruma Bölge Kurulu uzmanlarından oluşan heyetin 16 Ocak 2020 tarihinde alanda yaptığı incelemede, inşaat faaliyeti uygulanan alanda herhangi bir koruma amaçlı imar planı bulunmadığı belirlendi. Koruma Kurulundan izin alınmadan birçok fiziki ve inşai uygulamaların yapıldığı tespit edilen incelemenin ardından Kurul, “yapılan izinsiz uygulamalar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına, izinsiz uygulamalara yönelik ilgili Kurumlarca ivedilikle işlenmenin yapılarak Müze Müdürlüğü uzmanları denetiminde kaldırılmasının sağlanmasına” karar verdi.

Koruma Bölge Kurulu’nun 17 Ocak 2020 tarihli kararında ayrıca söz konusu alanın koruma statüsünün değiştirilmesi için mülk sahibi tarafından yapılan başvurunun uygun bulunmadığı görüşüne de yer verildi.

SİT ALANINDA TESİS, BAKANLIĞA DA DAVA AÇILDI

Bu arada sit alanı statüsündeki özel mülkiyete konu arazide inşa edilen 13 bongalov, 300 kişilik restoran ve yüzme havuzu gibi ünitelerden oluşan tesis, Haziran 2020’de işletmeye açıldı. Projedeki bungalov sayısının iki katına çıkarılacağı belirtilirken işletme sahibi firma arazideki sit kararının kaldırılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na karşı dava açtı.

MAHKEMENİN ATADIĞI BİLİRKİŞİLER RAPORUNU TAMAMLADI

Isparta İdare Mahkemesi’nde görülen davada, mahkemenin atadığı akademisyen üç arkeologdan oluşan bilirkişi heyeti raporunu tamamladı. Pamukkale Üniversitesi (Denizli), Akdeniz Üniversitesi (Antalya) ve Süleyman Demirel Üniversitesi (Isparta) öğretim üyelerinden oluşan üç profesör tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, söz konusu alanda ‘Saklı Göl Evleri’ olarak anılan bir tatil kampı bulunduğu, belirtiliyor.

‘KORUNAN DUVAR, TARİHİ ESER İÇİN ÜNİK BİR ÖRNEK TEŞKİL ETMİYOR’

Alanın Roma İmparatorluk dönemi ya da daha eski tarihlerden itibaren kullanıldığı belirtilen alanın, baraj suları altında kalan Karacaören köylüleri tarafından da tarım ve bağcılık için kullanıldığına işaret edilen bilirkişi raporunda, “Hansgerd Hellenkemper’in 2004 yılında Karacaören ve çevresinde yaptığı çalışmada söz edilen küçük kilise ve Bizans Dönemine ait yapıların varlığı bölgenin, Bizans Döneminde de yoğun olarak kullanıldığını işaret etmektedir. Üzerinde, söz konusu duvar, kiremit ve seramik parçalan dışında, tarihi eser bulunmayan bu alanın bir yerleşim yeri olmaması ve korunan duvarın, tarihi eser için ünik bir örnek teşkil etmemesi alanın, Arkeolojik Sit olarak tescillenmesini zorlaştırmaktadır. Alanla ilgili tutulan 10.11.2014 tarihli ilk raporda belirtildiği gibi tarihlemede emin olunamayan bu duvar bölümünden yola çıkılarak bir tarihi değer biçmek yanlışa götürür. Yüzeyde görülen kiremit ve seramik parçalan arkeolojik değerdedir. Ancak alanın bir yamaç olmasından dolayı bu tür malzemelerin daha yukarından doğa olaylarıyla yağmur vb. akıp gelme ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır” görüşüne yer verildi.

BİLİRKİŞİLERDEN ‘ALAN ARKEOLOJİK SİT İÇİN YETERLİ DEĞİL’ GÖRÜŞÜ

Bilirkişi raporunun sonuç bölümünde ise “alanda yerinde yapılan inceleme ve gözlemler ve de dava dosyasında bulunan raporlardaki fotoğraflar incelendiğinde; söz konusu alanın yüzeyinde görülen, yerel moloz taşlarla basit kuru duvar tekniğinde yapılmış teras duvarı ile az miktarda görülen kiremit ve seramik parçalan alanın, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 6. ve 23. Maddelerine göre I. ya da III. derece Arkeolojik Sit olarak belirlenmesi için yeterli değildir. Alanda yapılan jeoradar çalışmasında çıkan, yeraltında da arkeolojik veri bulunmadığı sonucu da bu görüşü desteklemektedir” ifadelerine yer verilmesi dikkat çekti.

SİT’İ KORUYAMAYAN BAKANLIK, TAHRİBATI ÖDÜLLENDİREN UZMANLAR

2014 yılında arkeolojik sit alanı olarak tescil edilen ancak aradan geçen zamanda korunamayarak inşaat yapılarak tahrip edilen Karacaören Barajı kıyısındaki arazinin üzerinde bugün çalışır durumda bir turistik tesis bulunuyor. Mülk sahibinin tescil kararının iptali için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na açtığı dava ise sürüyor. Dava ile ilgili üç akademisyen tarafından hazırlanan bilirkişi raporu ise sit alanında izinsiz inşaat yapan mülk sahibini ödüllendirecek nitelikte görüşler içeriyor. Korunan alanlar üzerindeki baskıların giderek arttığı bu dönemde üç akademisyen tarafından hazırlanan rapor, koruma bilinci ve felsefesi açısından tahribat yapanlar lehine bir geri adım olarak yorumlanırken gözler yargının vereceği nihai karara çevrilmiş durumda.

Yusuf Yavuz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir