‘Sıfır sermayeyle yapılacak çok şey var!’ Şehirdeki hesap köyde tutmadı

İzmirli Uluç Özturan (38), 2007 yılında çalışmak için gittiği İstanbul’dan ayrılmadan önceki son birkaç yılında bilişim sektöründe yöneticilik yaptı. Eski bir beyaz yakalı olan Özturan, şimdilerde 2 sene önce satın aldığı arsasıyla ilgili planlarını hayata geçirmeye çalışıyor. Köye göç etmek, daha çalışma hayatının başında kendine koyduğu bir hedefmiş aslında. “Oldum olası doğada yaşamak istedim. 45 yaşıma kadar yeterli miktarda yatırım yaparak, 45’imde hayatımı kırsala taşımayı düşünüyordum” diyen Özturan, “Amacım yatırımlarımdan sağlayacağım gelirle yeni hayatımı idame ettirmekti ama hesaplar tutmadı. Kendimi istemediğim bir hayatı yaşamaya çalışırken buldum. İstanbul’daki son 3 yılım hayatımı küçülterek, kararımı uzunca bir süre sorgulayarak geçti. İş yerlerindeki ego savaşları, sahte gülüşler, yapmacık ilişkiler, trafik vs… Eğer kırsalda beni geçindirecek birikimi yapmadıysam, o zaman ben de gider ve orada gelir elde edeceğim bir düzen kurabilirim diye düşünüp, yaşamak istemediğim şehirdeki bu hayatı daha fazla sürdürmek istemedim” diyerek kendisini göç etmeye iten sebepleri anlattı.

Uluç Özturan Dokuz Eylül Üniversitesi’nde iktisat okurken aynı zamanda Açık Öğretim’de de turizm ve otel işletmeciliğinden mezun oldu. Şimdilerde de tarım teknolojisi bölümü 2. sınıf öğrencisi ve bu bölümü okumasının sebebini, “Hem bir cümle dahi öğrensem benim için faydalı olur diye düşünüyorum hem de Tarım Bakanlığı’nın tarım ve hayvancılık ile ilgili bölümlerden mezun olanlara yönelik ‘Uzman Eller Projesi’ kapsamında hibe destekleri oluyor. Bu hibelerden faydalanabilmek adına da okumaya karar verdim” diyerek aktardı.

SONUÇTA BEN PEYNİR EKMEK YESEM DE DOYARIM’

Tek başına olmanın avantaj ve dezavantajlarını anlatan Özturan, öncelikle maddi olarak sorumluluklarının daha az olduğuna vurgu yapıyor. “Sonuçta ben peynir ekmek yesem de doyarım ama çoluk çocukla göç kararı vermek, eminim maddi ve manevi daha zordur” diyen Özturan dezavantajları şöyle anlattı:

“Her zaman iyi hissetmeyebiliyorsunuz, modunuz düşükse kendi kendinizi kaldırmanız gerekiyor. Mümkün olduğunca hasta olmamaya çalışıyorsunuz ya da güzel gelişmeleri ancak uzaktaki dostlarınızla telefonda paylaşabiliyorsunuz. Ve tabii ki her işe tek başınıza yetişmeniz oldukça zor oluyor. Komşularım sağ olsunlar, onlarla yoldaşlık ediyoruz.”

‘GÖREV İÇİN KÖYE GELMİŞ POLİS SANIYORLAR’

Komşuları konusunda çok şanslı olduğunun altını çizen Uluç Özturan, “Geldiğim günden beri 7’den 70’e herkesle güzel ilişkiler kurmayı başardım. Gerçi ara ara görev için köye gelmiş bir polis olduğum konusunda söylentiler olduğu kulağıma gelse de, yine de yuvarlanıp gidiyoruz. Hele bir komşu nenem var ki iyi bakıyor bana sağ olsun. Ben de onun ağır işlerine destek oluyorum” diye konuştu.

Eğer kiralık ev düşünülüyorsa daha küçük bütçelerle göç etmenin mümkün olacağına değinen Uluç Özturan, önemli olanın köye gittikten sonra sürdürülebilir bir gelir düzeni sağlamak olduğunun altını çiziyor. Kendisinin çok net bir kararla şehirden ayrılmaya karar verdiği için kiralık yer hiç düşünmediğini söyleyen Özturan, “Bütçeme uygun, beklentilerimi karşılayabilecek bir yer almaya çalıştım. Araya pandeminin girmesi ve fiyatların da artmasıyla tam istediğim bölgeden vazgeçecekken 2020’nin kasım ayında benim için sürpriz bir büyüklükte içinde eski bir kerpiç köy evi olan yaklaşık 25 dönümlük bir arazi nasip oldu. O günün parasıyla 160 bin TL nakit, 40 bin TL taksitli olacak şekilde burayı aldım. Sonrasında ev için mütevazi bir tadilat ve arazi etrafına çit çekme masraflarım oldu. Böylelikle tüm paramı harcamış oldum” dedi.

Özturan yaşadığı köyü 120 nüfuslu, bakkalı ve kahvesi olmayan çok küçük bir köy olarak tanımlıyor. Yevmiyeli işler haricinde iş imkanının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çeken Uluç Özturan, “Ancak neredeyse sıfır sermayeyle doğada paraya dönüşebilecek çok şey var” deyip ekledi:

“İyi değerlendirilebilirse bence bir aileyi köy yerinde rahatlıkla geçindirebilir. İnsan yeter ki çalışmak istesin. Ancak köye giderim, yatarım, kalkarım, hayatımı yaşarım diye düşünenler için ya emekli maaşı ya da şehirden gelecek ek gelirler şart. Bu arada pandeminin etkisiyle pek çok sektörde uzaktan çalışma denemeleri yapıldı. Uzaktan çalışmaya uygun işi olanlar bence hiç düşünmesinler ve valizlerini toplamaya başlasınlar.”

‘KÖYLER ŞEHİRLERE GÖRE DAHA UCUZ’

Uluç Özturan evinin hâlâ eksikleri olması sebebiyle kış dönemini tam zamanlı olarak köyde geçirememiş. İzmir’de ailesinin yanında kaldığı bu süreçte ise bir dönem inşaatta çalışmış, bir dönem de tarlasına ektiği pırasalar da dahil olmak üzere arabasında gıda üzerine seyyar satış denemelerimi yapmış. Şimdilerde ise tekrar köye dönen Özturan, “Misafir evi olarak tadilatını yaptırdığım depoyu kiraya vermeyi, kredi çekerek ufak çaplı yumurta tavukçuluğu ve 3-5 keçi ile küçükbaş beslemeyi planlıyorum. Kış sonrasında bakımını yapmaya çalıştığım zeytin ağaçlarımdan bu sene yağ alabilirsem onun satışı olacak. Ayrıca papatya çayı, dut ve domates kurusu, reçel gibi doğal ürünler üretip satma yönünde de planlarım var. Ocak ayı itibarıyla da en başta bahsettiğim hibe programına başvuracağım” ifadelerini kullandı.

“Şehirdeki son 3-4 yılımda kendimi adapte ettiğim minimal hayat, benim köydeki masraflarımı sadece 3 başlığa indirgeyebiliyor” diyen Özturan, “Mutfak harcamaları, faturalar ve akaryakıt. Standart harcamalarda köyler elbette şehirlere göre daha ucuz. Sebze meyve haricinde yine zincir marketlere bağımlı olsak da, güzel bir planlama ve iyi bir uğraş sonrasında kendi bahçemizde de pek çok şey üretip mutfak masraflarını daha da düşürülebiliriz. Şehirdeyse tabiri caizse attığımız her adım para maalesef” diyerek sözlerini noktaladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir