İSTANBUL (İGFA) – İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB)Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘150 Günde 150 Proje’ kapsamında Sevgi Soysal Kütüphanesi’nin hizmete açtı. 10 bin 200 kitabı bünyesinde barındıran kütüphanenin açılışında Soysal’ın kızları, Funda ve Defne Soysal da İmamoğlu’na eşlik etti. İstanbul’un en değerli noktalarından Taksim’de bulunan kütüphanenin açılışında kısa bir konuşma yapan Funda Soysal, ‘Sevgi Soysal Kütüphanesi’ni meskeni gördüğünü söyleyerek, annesinin ismini verilmesinden ötürü duyduğu memnuniyeti, “Annemin yokluğunda kitaplar ikimize de çocukluktan beri arkadaşlık ve yarenlik etti… Annem gençleri çok severdi. Gençleri en güç yıllarında onları gözeterek de yazdığını düşünüyorum pek çok yapıtını. Bu türlü cıvıl cıvıl hayatı ve gençleri çok seven bir insanın ismine açılan bir kütüphanenin Taksim üzere cıvıl cıvıl gençlerle dolu bir yerde olması ayrıyeten manalı. Babamı da almadan geçemeyeceğim. O daima özgürlük ve bilgi kavramlara sahip çıkılmasını öğütlemiştir. Ben anneme sahip çıkıldığı için çok seviniyorum” cümleleriyle anlattı.
YENİ ZAFERLER İÇİN GEREKENLER GENLERİMİZDE
Programın konut sahibi İBB lideri Ekrem İmamoğlu, 30 Ağustos kutlamasında söylediği kelamı tekrar anımsatarak başladığı konuşmasında Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeni zaferler elde edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu zaferlerin seyahatinin öteki olduğunu belirten İmamoğlu , “Artık bu çağda zaferin manası benim açımdan bilgide, kültürde, sanatta, edebiyatta, hayat kalitesinde, sporda lakin elbette dünyada sizi vitrine taşıyan öteki ögeleriyle bir arada, teknolojide, bilimde yeni buluşlarda, icatlarda bunların varlığı bizim temel zaferlerimiz olacak önümüzdeki yüzyılda… Bunu başarabilecek nitelikte bir toplumuz biz. Bu genlerimizde var. Kâfi ki buna taban hazırlayalım. Kâfi ki bu karakterimizi ortaya koyalım. Ortaya çıksın. Bunun olgunlaşması için de insanları özgür kılan, insanları bilgiyle buluşturan ve özgün fikirleriyle hayatlarına devam etmelerini sağlayan ortamları var edelim. Kütüphane tam da o noktalardan bir tanesi” dedi.
İNSANA DOKUNAN HER PROJE BÜYÜKTÜR
Projeleri rakamsal olarak ele alarak büyük- küçük olarak ayırılmasının yanlışlığına değinen İmamoğlu, “Bazı insanların küçük zihinlerinde beslediği büyüklüklerle ölçülen boyutlarıyla tariflenen küçük ya da büyük projeler… Biz ise toplumun ömür kalitesini büyüten, arttıran o insanlara hoş gelecek sağlama noktasında sağlıklı adımların temellerinin atıldığı her işe büyük proje diye bakıyoruz” diye konuştu. ‘150 Günde 150 Proje’ maratonun bu kavram ışında oluşturulan projelerle devam edeceğini belirten İBB Lideri, “Kimsenin gözünü boyamak için ya da birkaç insanı ya da bir avuç insanı keyifli etmek için iş yapmayacağız. Milletimizi keyifli etmek için iş yapacağız. İlçesine, hangi partiye ilişkin olduğuna, orada hangi siyasi görüş tartıda olduğuna bakmaksızın kentimizin ve milletimizin gereksinim duyduğu üniversal hangi hisler, hangi muhtaçlıklar var ise de ona dönük işleri yapacağız. ‘150 Günde 150 Proje’ açılışlarımızda bütün bu çeşitliliği az evvel anlattığım çeşitliliği görüyor ve yaşıyor olacaksınız. 150 projeyle kısıtlı değil elbette yürüyüşümüz. Daha önümüzde çok değerli birkaç 150 gün ve birkaç 150 projeyi sizlerle buluşturan, durmaksızın çalışan bir belediye olacağız” dedi.
“HİÇBİR 5 YIL GEÇMİŞTEKİ HİÇBİR BEŞ YIL BU BEŞ YILA BENZEMEYECEK “
Önceki periyotlara kıyasla işbaşında olduğu 5 yılın en başarılı periyot olacağını söyleyen İmamoğlu, “Hiçbir beş yıl geçmişteki hiçbir beş yıl bu beş yıla benzemeyecek. Biz bu beş yılda milletimizin acil duyduğu muhtaçlıkları gören ve onları bir an evvel toplumla buluşturmaya uğraş eden, imkanlarını savruk bir biçimde değil, israf eden bir biçimde değil tasarrufu gözetleyen bu sıkıntı günlerde sıkıntı şartlarda iktisadın en güç şartlarının yaşandığı bir periyotta dahi İstanbul’un en başarılı 5 yılını bu kente yaşatmak istiyoruz. Tezimiz odur ki İstanbul’un en başarılı 5 yılı olsun, bu devir. Birebir vakitte tezimiz odur ki ben de dünyanın en demokrat belediye lideri olayım. İki tane hissim var. Umuyorum işin sonunda bunları hepsi sizlerle buluşan bir süreç olsun” halinde konuştu.
EKONOMİK KRİZİN HALKIMIZA TESİRİNE KAYITSIZ KALMADIK
Konuşmasının son kısmında gündemde yer alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianameye değinen İmamoğlu’nun hususla ilgili konuşmasının satırbaşları şöyle oldu:
“2004’ten beri toplumsal yardımların kayıt altına alındığı bir kurumuz. Bu tarihten pandemi sürecine kadar alınan sayıdan daha fazla bir taleple biz pandemi sürecinde karşılaştık. Neredeyse 1,5 milyona varan insan İBB -ki bu hane demek oluyor aslında- katkı istedi, yardım istedi, takviye ve ayakta kalmak istedi… Hem pandemiden çıkış hem derin ekonomik krizin yarattığı depresyon, işsizlik bütün bunlar önümüzde devasa bir sorun olarak büyüyor. Biz İBB olarak mahallî idarenin asli görevi değildir, biz bunu uzaktan seyredelim demedik. Tam göbeğine inerek ve nitekim kampanyalarla gereksinim sahibi bireyleri ve aileleri destekledik. Milyonun üzerinde haneye girdik. İnsanlarımıza katkı sunduk. Gereksinim sahibi olan insanlarımıza ‘Birlikte Başaracağız’ kampanyasıyla eriştik. Muhtarlarımıza direkt yardımlarımızı göndererek siz de dağıtın dedik. Bine yakın muhtarımızın tamamına, kapısına kolilerimizi ya da kartlarımızı göndererek onların da eli aracılığıyla gereksinimi olan insanlarımıza katkı sunduk. Buna da devam ediyoruz.”
“BİZ FAKİRİN KAYGISINDAYKEN ANLIYORUZ Kİ KİMİLERİ HALA KUMPASIN DERDİNDE”
“İlk sefer Muhtarlıklar Daire Başkanlığı kurduk. Toplumsal Hizmetler Dairesi’nin başladığı işi genişlettik. İştiraklerimizin işin içine girmesini sağladık. İstanbul Vakfı’mızın işin içine girmesini sağladık. 360 derece büyük bir yardımlaşma ağı, kurumun kendi kaynakları ya da vatandaşlarımızın sunduğu kaynaklarla bir arada süreçte biz fakirin muhtaçlık duyduğu her işe koşmaya, gereksinimi olan her insanımıza el uzatmaya çaba ettik. Alışılmış bu tertipler sürerken biz farklı kurum-kuruluş ve derneklere de katkılar sunduk. Bu bazen hemşehri dernekleri oldu. Bazen de yardımlaşma dernekleri… Bazen bir kısım sivil toplum kuruluşları oldu. Sahiden gereksinim sahibi olup olmadığını tariflemeye çaba ederek süreci yönettik. Fakat biz fakirin kaygısındayken anlıyoruz ki kimileri hala kumpasın sıkıntısında. Biz bu kumpaslara boyun eğ. göz yumacak karakterde beşerler değiliz. Biz bu yola çıkarken ideallerimizin ve geleceğe dönük umutlarımızın ne kadar yüksek olduğunu yüreğimizin ve asla vazgeçmeyecek karakterde olduğumuzu her yerde lisana getirdik.”
“NASIL BİR KUMPASA ÇEVİREBİLİRİZ UĞRAŞINDA OLDULAR”
“Halkımız yoksulluğun girdabında duran o süreçleri dururken de buna problemli olan beşerler temel işin göbeğinde olması gerekirken o periyotta dahi bir bakanlık kalkıp bizim toplanan yardımların hesabına bile göz koyacak, el koyacak kadar pervasız davranışlarda bulundu. Uydurma genelgelerin, uydurma yönetmeliklerin gerisine sığınarak bir kısım uygunsuz işler yaptılar… Ellerine bir şey geçmedi. Daha fazla ne yapabiliriz, bu süreçleri nasıl bir kumpasa çevirebiliriz uğraşında oldular. İthamlara mesnetsiz ithamlara, yargıyı, siyasi bir silah olarak kullanacak kadar gözleri kararmış tutum ve davranışlara devam ettiler. Bir defa daha temelsiz bir sürecin içerisindeler. Yaklaşık bir yıl evvel 557 terörist diye masaya yumruk vura vura konuşan bir bakan hırslarıyla belediyemizi o günden bugüne müfettişlerin saldırısına uğratıyor. Bir akınla bir arada sürecin içerisinde ne yapacaklarını şaşırdılar. Düzgün niyetli müfettişlere kapımız açık, boynumuz kıldan ince. Zira biz milletin parasını, milletin yönetiyoruz ancak bu türlü güdümlü ya da zorlayıcı bir süreçle ha teğe kışkırtarak müfettişleri illa bir şey bulun eforu içerisinde olan ne yazık ki işini yapmaktan aciz bir kısım bürokrat, bakan ismi neyse bu insanlara karşı da dimdik ayaktayız. Asla yıkılmayız, asla geri durmayız.”
“UYGUNSUZ BEŞERLERLE FOTOĞRAF ÇEKTİREN BİR MAKAM SAHİBİ DEĞİLİM”
“Bugün tekrar bir iddianame ortaya koyarak, bir itham ortaya koyarak benim yol arkadaşıma bir ceza verilmesi noktasında terör örgütüyle ilişkilendirme eforuyla bir iddianame ortaya konuyor. Niye? Ekrem İmamoğlu’na vurayım anlayışıyla… Ben yol arkadaşlarıma itimatla yol yürürüm. Makam elde ettikten sonra kapımı çalan uygun ya da uygunsuz beşerlerle fotoğraf çektiren bir makam sahibi değilim. Beni kendisiyle kimse karıştırmasın. Benim yol arkadaşlarım asil bir biçimde işini yapan yol arkadaşlarımdır. Kimse de yargıyı bir silah olarak kullanmasın. Bu milletin natürel buna verecek yanıtı var. Süreci dikkatle takip ediyorum. 557 terörist diyerek 86 bin çalışanımızı zan altında bırakan ve ortada hiçbir çıkmayınca da bir sivil toplum kuruluşu üzerinden bir terör safsatasıyla benim yol arkadaşlarıma erişmeye çalışan aklın karşısında dimdik ayaktayız. Yol arkadaşlarımın yanındayım.”
“KİMSE YOLUMUZDAN DÖNDÜREMEZ”
“Sizler bizi tehdit etmeye devam edin. Hiç sorun yok. Milletimiz günü geldiğinde sizlere gereken karşılığı verecektir. Bu manada ben buradan yargımızın saygıdeğer mensuplarına seslenmek istiyorum. Yargıyı köşeye sıkıştıran, yargıyı zorlayan, bunun içerisinde şahsi davam da var. Bu tıp duyumları alıyoruz. İnanmak istemiyoruz, takip ediyoruz. Lakin şahsıma lakin yol arkadaşlarıma dönük bu çeşit kasti durumlara ve davranışlara set kuran yargı mensuplarını da duyuyoruz. Onlara duvar üzere, yargının gücünü gösteren saygın, yargı mensuplarını duyuyoruz. Teşekkür ediyorum. Gereği de budur. Bilhassa bu ülkenin ve bu devletin bedelleriyle oynayan saçma sapan bağlarıyla ne yazık ki her gün bir kişiyi tehdit edercesine makamını kullanan insanların yerine akılcı, kendisini bu ülkenin ve bu devletin kurallarına emanet etmiş, yargısına, adalet sistemine emanet etmiş, bireyleriz biz. Bizler yurtsever insanlarız. Vatanımız için, milletimiz için her şeyi yapabilecek insanlarız. Ülkülerimiz için yol koşuyoruz. Kimse yolumuzdan döndüremez. Bu manada vatan ve millet uğruna hizmet edenlerden olmaya devam edeceğiz. Lakin bu gerçek ve ahlaklı olmayan yolu tercih edenlere de söylüyorum. Onların yolu çok kısa.”