‘Serbest piyasa’ fahiş fiyat sistemi olamaz! Mal ve hizmet fiyatlama mekanizması çöküşe gidiyor

Zorlu ekonomik şartlar dahilinde konut piyasası başta olmak üzere mal ve hizmetlerde kiralama, satış ve alımlarda fiyatlamalar yükselişini sürdürüyor. Çeşitli pazarlarda enerji, gıda ve emtia fiyatlarındaki yükselişlerin yanında serbest piyasa kurallarının dışında tek taraflı fiyatlamalar, tekelleşmeler ve enflasyona yönelik belirsizlik önemli bir fiyat köpüğü oluşturuyor. Fiyat artışlarının nerede duracağı tahmin edilemezken tüm dikkatlerin serbest piyasa sisteminin işleyişi üzerine odaklanmış olduğu görülüyor.

Enflasyonla ilgili belirsizliğin devam ettiği süreçte Merkez Bankası (TCMB) son beklenti anketinde 2022 yılsonu TÜFE beklentisini yüzde 57,92 olarak açıkladı. Birçok ekonomi kuruluşu da enflasyonda tepe noktasının yüzde 80’lerde oluşacağına dair kanaatlerini ileri sürüyor.

Ekonomiye yaklaşımıyla önemsenmese de kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’de artan fiyatlar karşısında 2022 yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 35’ten yüzde 52,1’e yükseltti. Global Makro Görünüm 2022 – 23 raporunu güncelleyen Moody’s, gelecek yıl için Mayıs’taki enflasyon tahminini yüzde 30 olarak yerinde bıraktı.

Yükselen enflasyon ve gelirlerin eridiği ortamda, Türkiye’de şirketlerin yüzde 60’tan fazlasının 2022’de çalışanlarına ek zam yapmayı planladığı belirlendi. Mercer Türkiye ve PERYÖN’ün ortaklaşa yaptıkları Nisan 2022 Ücret Artış Trendleri Ara Anketi’nde firmaların yüzde 63,9’u ücret artışı yapacak.

Ankete göre yapılacak ücret artışı yüzde 58’ler civarında olacak. 16 sektörde ücret artışı gerçekleştirecek yabancı sermayeli firmalarda oran yüzde 70,7, yerli firmalarda yüzde 53,3 olduğu görülüyor. En fazla ücret artışı yapacak sektörler; yüzde 67,5 ile otomotiv tedarik sanayi, yüzde 62 ile sigorta, yüzde 61,5 ile otomotiv ana sanayi, yüzde 60 ile tüketici ürünleri ve üretim dışı sektörleri öne çıkıyor.

FİYAT ARTIŞLARI KAÇINILMAZ

Mercer Türkiye CEO’su Dinçer Güleyin, 2018’den itibaren başlayan kur dalgalanmaları, pandeminin olumsuz etkileri ve bugünkü konjonktürün fiyat artışlarını körüklediğini, belirsizliğin yüksek olduğu, maliyetlerin son derece arttığı ortamda ücret artışlarının firmalar tarafından kaçınılmaz olarak görüldüğünü söylüyor.

Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türk ekonomisi, serbest piyasa ekonomisi kurallarına uygun şekilde yoluna devam edecek” sözüne karşılık ülkede “Serbest piyasa ekonomisi fırsatçının değil, vatandaşın lehine işletilecek şekilde olmalı” şeklinde ifadeler kullanılıyor. Genel olarak düşünüldüğünde sadece gayrimenkulde değil tüm pazarlarda serbest piyasa kurallarının sosyal anlayışla yeniden ele alınmasının gereği vurgulanıyor.

Tespitlere göre, kirada yüzde 300 ve konut satışında yüzde 200’lere varan yıllık fiyat artışları hız kesmezken serbest piyasa sisteminin Türkiye’de ters yönde işleyerek ucuzluk ve kalitede rekabetçiliği aşırı kazanç şekline dönüştürdüğü, fiyatlama sistemini çökerttiği ve tüm fiyatlarda yükselişi sürekli körüklediği gözleniyor. 

Sadece konut ve kiralamada değil, tüm pazarlarda vatandaşı tek taraflı fiyatlamalarla köpürtülmüş fiyat artışları karşısında nefes alamaz hale getiren ve kaotik – enflasyonist bir ortam oluşturan mevcut serbest piyasa sisteminin normalleşmesi için devlet tarafından gerekli müdahalenin acilen yapılması gereği ortaya konuyor.

Sosyal piyasa ekonomisini benimsemiş Avrupa Birliği’ndeki (AB) kriterlere göre hareket etmeye çalışan Türkiye’de, serbest piyasanın “sosyallik” mekanizmasını yok etmeye çalıştığı, serbest piyasada fırsatçılık, sahtekarlık ve ekonomik kriz gibi vatandaşa zarar veren durumların olabileceği vurgulanırken devletin böyle durumlarda görevinin piyasa ekonomisinde sosyal dengeyi korumak olduğu belirtiliyor.

PİYASA EKONOMİSİ ZATEN ‘SOSYAL’

Yorumlarıyla ekonomide gündem oluşturan ekonomist Ege Cansen, piyasa ekonomisinin zaten “sosyal” olduğunu, ancak Türkiye’de yaşanan son ekonomi değişiminin sabit gelirlilerin ezilmesi gibi sosyal sorunlar oluşturduğuna vurgu yapıyor.

Piyasa ekonomisine “sosyallik”ten başka “düzenlilik” vurgusu da yapan Ege Cansen, “Bu devletçilik, devlet girişimciliği, KİT ve BİT oluşturmak değil. Bunun Türkçesi düzenli piyasa ekonomisi. Düzenliden kasıt rekabeti korumak. Tabii kapitalist sistemin kendi içinde bir çelişkisi var. Kapitalizm rekabet üzerine kurulu, rekabeti de yok edebilir. Büyüyenler küçükleri yiyebilir, rekabeti ortadan kaldırabilir. İşte kapitalizm ahlâkında devletin rekabeti korumak için piyasaya müdahalesi olabilir. Yani serbest girişim devam edecek, serbest mülkiyet devam edecek” ifadesini kullanıyor.

GOL AT AMA FAUL YAPMA

Sosyal piyasa ekonomisinde “fahiş kâr” diye bir şeyin olmadığını ve herkesin istediği kadar kâr edebileceğini belirten Ege Cansen, “Hiç kimse diğer takıma 3’ten fazla gol atmasın denmiyor… At atabildiğin kadar ama faul yapma. O zaman ne olacak, sosyal transferler ve rekabetin korunması öncelik olacak. Sosyal transferlerle sosyal adaletsizlikler ortadan kaldırılacak, serbest rekabetle piyasanın verimli işlemesi sağlanacak, işin özeti budur” bilgilerini veriyor.

Ege Cansen, piyasanın da işletilmesi adına dar gelirlilere kamu tarafından nakit desteğinin önemli olduğunu, devlet veya belediyelerin rekabeti bozacak tanzim mağazası, bakkallık, kasaplık gibi işlerle esnafa rakip olmaması gerektiğini, asıl olanın sosyal piyasa ekonomisi olduğunu söylüyor. Türkiye ekonomisinin büyümeye devam edeceğinin altını çizen Ege Cansen, ülkenin büyürken fakirleşeceğini sözlerine ekliyor.

Ekonomist Prof. Dr. Asaf Savaş Akat da, piyasa ekonomisinin mahsurları olduğunu, iyi taraflarının tutularak zararlı taraflarının yok edilmesi gerektiğini belirterek, “Piyasada rekabeti korumak için kamu müdahalesi gerekiyor. Rekabetçi piyasanın verimi artırıcı avantajları var. Tabii piyasa ekonomisini,  serbest piyasayı kendi haline bırakırsanız gelir dağılımında bozukluk çıkar, tekelleşmeler olur” diyor.

Türkiye’nin ekonomik olarak bir dönüşüm içerisinde olduğunu, asıl sorunların başka yerlerde olduğunu dile getiren Prof. Dr. Akat, oluşan problemlerin ciddiye alınması ve müdahale edilmesi gerektiğini belirtiyor. Mümkün olduğunca toplumun en düşük kesimlerine destek olunması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Akat, “Gerçek enflasyonu ölçerek özellikle asgari ücretin enflasyona ezdirilmemesi gerekiyor. Ayrıca şu anda altyapıdan önce toplumun öncelikli sorunlarının giderilmesi ve bilhassa orta sınıfın güçlendirilmesi adına politikalar ve transfer mekanizmalarının geliştirilmesi elzem” diye konuşuyor.

Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, Türkiye’nin büyümeye devam edeceğini ancak ekonomi büyürken bazı kesimlerin fakirleşeceğine vurgu yapıyor.

KAYNAK: ANALİZ / SEDAT YILMAZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir