Hazine ve Maliye Bakanlığı dün akşam bir dizi önlem açıklayacağını duyurduğunda pek çok kişi 20 Aralık’taki gibi şapkadan yine tavşan çıkarılacağı beklentisi içine girmişti. Ama bu kez şapkadan tavşan değil, dolar 17.20’ye vurunca alelacele yazıldığı anlaşılan önlemler çıktı. Şapkadan tavşan çıkacak beklentisiyle 17 liranın altına gerileyen dolar da çıktığı yere, 17.20 liraya geri döndü.
Piyasanın beklediği “tavşan”, 20 Aralık’ta doları 18.4 TL’den 11 TL’ye düşüren kur korumalı mevduat ayarında önlemlerdi. Belki süper bono… Belki enflasyona endeksli bir tahvil… Çıka çıka tüketici kredilerin sınırlandıran birkaç önlemle “helal süper bono” olarak adlandırılabilecek gelire endeksli senetler çıktı.
Gelire endeksli senetlerin İslami bankacılığa uygun olup olmadığı konusunda geçmişte büyük tartışmalar yaşanmıştı. Buna geleceğim ama önce beklenen etkiyi neden doğurmadığına bakalım.
Çünkü bu ürünle ilgili en basit soruların cevapları ortada yok. Neyin geliri? Ne kadar asgari gelir garantisi? Neye endeksli? Bilmiyoruz. Dolayısıyla vatandaşların bu ürünü neden alması gerektiği bilinmiyor.
Tartışmalı kısma gelince… Gelire endeksli senetleri daha önce duymamış olabilirsiniz. Normal, çünkü çok sık kullanılan bir ürün değil.
Gelire endeksli senetler 2009 yılında, getirileri TPAO, Devlet Malzeme Ofisi, Devlet Hava Meydanları İşletmeleri ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nden bütçeye aktarılan hasılat paylarına endeksli tahviller olarak gündeme gelmişti. Getirisi faiz değil devlet kuruluşlarının gelirlerinden pay olduğu için ilk bakışta İslami bankacılık ürünleri gibi görünüyorlardı. Nitekim faizsiz finans alanında faaliyet gösteren katılım bankalarına satılmışlardı.
Fakat bir süre sonra bu tahvillerin faizsiz olup olmadığı tartışması başladı. Ve başlangıçta bu ürünlere itiraz etmediği belirtilen ilahiyatçı Prof. Dr. Hayrettin Karaman birdenbire devlet tahvilinden farksız olduklarını, yani faiz içerdiğini savunan bir yazı yazdı.
Fetva niteliğindeki bu yazı üzerinde o dönemin parasıyla kasalarında 1 milyar liralık gelire endeksli senet olan katılım bankaları, Hazine’nin kapısını çaldılar. Kasalarında bulunan gelire endeksli senetlerin ‘dini açıdan daha uygun’ ürünlerle takas edilmesini istediler. “Gelire endeksli senetleri alın, karşılığında bize kira sertifikası (sukuk) verin’ dediler.
Sonuç: İstedikleri oldu, portföylerindeki gelire endeksli senetler İslami bankacılık ürünü sukuk’la değiştirildi.
Aslında en başından itibaren Hazine’nin katılım bankalarına satmak istediği gelire endeksli senetlerin faizsiz olup olmadığı tartışmalıydı. Nitekim katılım bankaları arasından İslami bankacılık şartlarını yerine getirmediği gerekçesiyle bu tahvillere itiraz eden, almayanlar olmuştu. Onların gördüğünü ilahiyatçı Hayrettin Karaman nasıl görememiş, gelire endeksli senetlere neden başlangıçta ses çıkarmamıştı? Bilinmiyor.
Ama bir şey net: Bu ürünlerin faizsiz olduğu iddiası tartışmalı.
Anlaşılan o ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nurettin Nebati’nin daha önce çıkarılacağını duyurduğu enflasyon korumalı tahvile onay vermeyince yerine gelire endeksli senetler bulundu. Ama bu ürünler de özünde enflasyona endeksli tahvilden farksız. Fakat getirisi bilinmediğinden faiz oranı açıkça yazan tahvilin cazibesine de sahip değil.
Ekonomi yönetimi ne yardan ne serden geçeyim derken ikisinden de olmak üzere