Hazal Yalın
Rusya’da geçen hafta Pravda.RU, Türkiye’nin NATO’nun genişlemesine yönelik tutumunu değerlendiriyor. Kommersant, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın Ukrayna, Baltık, Polonya ve ileride Türkiye’yi de içerecek, AB’ye alternatif iktisadi, siyasi ve askeri ittifak projesi üzerinde duruyor.
Gazeta.RU, Lavrov’un Suriye ile ilişkiler üzerine sözlerini aktarıyor. Rosbalt, Kiev mahreçli haberinde Zelenskiy üzerindeki siyasi baskı unsurlarını sıralıyor. Nezavisimaya Gazeta, Türkiye’nin Suriye’ye operasyon hazırlıkları ve Kılıçdaroğlu’nun çıkışını haberleştiriyor. İzvestiya ise Türk şirketlerinin Rusya’ya açılma planlarıyla ilgili uzman görüşlerini bildiriyor.
Rusya basınından derlemeler şu şekilde:
‘SURİYE’DE KONTROL ALANI GENİŞLETİLMEK İSTENİYOR’
“Türkiye, eskiden Kürt kuvvetlerine sadık olan Arap dünyası liderleriyle ilişkilerini düzeltmeyi ve NATO’yu, görüşlerini dikkate almaya zorlamayı başardı. ABD, Türkiye’nin Suriye’de askeri operasyona hazırlandığı haberlerine temkinli yaklaştı. ABD Dışişleri sözcüsü, ‘Suriye’nin kuzeyinde olası askeri eylemlerin artırılması ihtimaline dair haber ve tartışmalardan çok endişeli olduklarını” söyledi ve ekledi: “Her tür gerilimi kınıyor ve mevcut ateşkesi destekliyoruz.” BM Genel Sekreteri’nin temsilcisi de Türkiye’nin planları üzerine yorumda bulunurken “Suriye’nin artık askeri operasyona ihtiyacı olmadığını”, Arap Cumhuriyeti’ne siyasi çözüm ve insani yardım gerektiğini söyledi. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi uzmanı Kiril Semyonov, Ankara’nın anladığı “güvenli bölgenin” Suriye-Türkiye sınırı boyunca öngörüldüğünü belirtiyor.
Buna, Türkiye’nin, ‘Suriye Milli Ordusu’ geçici hükümetinin kontrolünü buralara genişletmek için ele geçirmek istediği iki büyük Kürt anklavı da ekleniyor: Menbiç ve Tel Rifat. Menbiç’te bir problem var: M4 karayolu ile ikiye ayrılıyor. Türkiye, daha önceki operasyonlarından bilindiği gibi, sadece bu karayoluna kadar eylemde bulunuyor. Anladığım kadarıyla, M4’ün kırmızı çizgi olduğuna dair Rusya ile Türkiye arasında bir mutabakat var.” Semyonov’a göre bu bölgede halen Amerikan askeri personelinin bulunduğu dikkate alınırsa böyle bir taarruzun hayata geçirilebilirliği de soru işareti: ‘Eğer ABD Türkiye’nin operasyonuna karşı çıkarsa bu Türkiye ile ABD arasında nihai bir kopuşa yol açabilir.’
Ankara’nın bu bölgedeki son operasyonlarından biri, 2019’daki “Barış Pınarı”. Operasyon, Türkiye ile Kürt birliklerini savunan batı dünyası arasında ihtilafın artmasına yol açmış, Trump yönetimi Erdoğan’dan, Türkiye ekonomisini “yeryüzünden silmek” tehdidiyle askeri faaliyetlerini durdurmasını istemişti. Operasyon, Arap dünyasının büyük oyuncularının Suriye ile dayanışma göstermelerine de yol açmıştı. Ama bugün durum köklü bir şekilde değişmiş durumda. Ankara, daha önce Kürt iktidar organlarını desteklemekte menfaat gören Riyad ve Abu Dabu ile ilişkilerini normalleştirebildi ve NATO’nun doğuya genişlemesi meselesini de kendi menfaatlerine bağımlı kılmayı başardı. Bununla birlikte Türkiye yönetimi keskin bir iç muhalefetle karşı karşıya. En büyük muhalefet partisinin başkanı Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın yakınları ve çevresiyle birlikte Türkiye’de büyük değişiklikler halinde taşınmak için aktiflerini yeniden toplayıp ABD’de yoğunlaştırdığını ileri sürdü. Dediğine göre Cumhurbaşkanı, 2023 genel seçimlerinde yenilgi halinde ülkeden kaçacak.” (İ. Subbotin / Nezavisimaya Gazeta, 25 Mayıs)
‘TÜRK ŞİRKETLERİ RUSYA’DA MAĞAZALAR AÇACAK’
“Türkiyeli bir dizi elbise ve ev eşyaları imalatçısı Rusya’da mağazalar açmayı planlıyorlar. “Surenkok Moscow” Başkanı Ömür Sürenkök, adL, Mudo, Ltb, Twist ve İpekyol gibi markalar bu niyette. Rusya Alışveriş Merkezleri Konseyi Başkanı Dmitriy Moskalenko da Türkiyeli imalatçılarla görüşmeler yapıldığını doğruladı. Moskalenko’ya göre alışveriş merkezlerine Rusya’da iş yapma olanağı gören markaların teklifleri bildirildi. Moskalenko, Zara Home ile görüşmeler yapıldığını ve şirket yetkililerinin alışveriş merkezleriyle görüşmesini organize etmekte olduklarını söyledi. Sürenkök’e göre de söz konusu şirketlerin her biri Rusya’da 100’den çok mağaza açmayı planlıyor. İlk çalışmaya başlayan da adL mağazaları olacak. Sürenkök, adL’in ilk mağazasının güzün Moskova’da açılacağını tahmin ediyor.” (V. Kuzmina ve M. Perevodşçikova / İzvestiya, 27 Mayıs)
‘ABD İÇİN YÖNETİLEBİLİR BİR AVRUPA GEREKLİ’
“Ankara, çıkarları için lobi yapma şansından yararlandı. Hatırlayalım: İsveçlilerin ve Finlilerin PKK üyelerini ve Gülen taraftarlarını iade etmelerini, keza Türkiye’ye Suriye’nin kuzeyindeki askeri müdahalesinden ötürü silah ambargosunu kaldırmalarını istiyor. Öte yandan Finliler, ne olur ne olmaz diye, ülkelerinde NATO üssü veya nükleer silah konuşlandırılmasına izin vermeyeceklerini belirttiler. (İsveç hükümet partisi de aynı kanıda.)
Uluslararası Güvenlik Alanında Özel Medya Ölçüm Araştırmaları Merkezi uzmanı İgor Nikolayçuk, Türkiye’nin siyasi nüfuzunu, iktisadi potansiyelini azami düzeyde artırmak ve Avrupa işlerine eşit bir aktör olarak katıldığını göstermek için jeopolitik pazarlık yaptığı kanısında. Esasen bu, imparatorluğun yeniden doğuşu iddiası. Nikolayçuk’a göre: ‘Türkiye Büyük Turan imparatorluğunu kurmak istiyor. Bu konuda konuşmalara yeniden girişmek için de büyük oyunlarda yer bulması gerekli. Bu yüzden en büyüğüne oynamak için bütün şansları kullanıyor. İsveç ve Finlandiya aktif oyuncular değil, dünyadaki küreselleşmeciler ve milliyetçiler arasındaki çatışmanın kurbanları sadece. ABD için de yönetilebilir bir Avrupa gerekli.'” (İ. Gusakova / Pravda.RU, 28 Mayıs)
‘UKRAYNA, AB’NİN KARARINI BEKLİYOR’
“İngiltere Başbakanı, AB’ye alternatif ‘siyasi, iktisadi ve askeri bir ittifak’ kurmak istiyor. Yeni ittifak, AB siyasetinden, keza Almanya’nın Rusya’nın ‘askeri saldırganlığına’ cevabi eylemlerinden memnun olmayan ülkeleri birleştirecek. İttifakın başında İngiltere bulunacak; Ukrayna, Polonya, Estonya, Letonya, Litvanya ve daha sonra Türkiye de ittifaka girecekler. Corriere Della Sera’ya göre Ukrayna henüz bu girişime bir cevap vermedi. Gazeteye göre Zelenskiy, AB’nin 23 Haziran’daki zirvesinde Ukrayna’nın adaylığının kabul edilmesi meselesinde alınacak tutumu bekliyor. AB’nin kararı Kiev’in Londra’nın önerisine yaklaşımını etkileyebilir.” (L. Keffer / Kommersant, 27 Mayıs)
‘RUSYA’NIN SURİYE’DE ASKERİ GÖREVİ KALMADI’
“Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın Suriye’de fiilen askeri bir görevi kalmadığını, sadece istikrar ve güvenliğin teminine katkıda bulunduğunu söyledi. RT Arabic’te yayınlanan habere göre Lavrov şöyle dedi: ‘Orada sadece istikrar ve güvenliğin temini görevleri kaldı. Ancak bizim desteğimizle ve dolaysız olarak Suriye ordusunun çözeceği askeri meselelerden, terörist tehdidinin henüz kaybolmadığı İdlib halen duruyor.’ Lavrov, Türkiye’nin, Putin ve Erdoğan arasında birkaç yıl önce varılan mutabakatları uygulamaya çalıştığını söylediğini de ekledi.” (S. Mustafa / Gazeta.RU, 26 Mayıs)
‘ZELENSKİY’İN ÜZERİNDE ÜÇ BASKI UNSURU VAR’
“Zelenskiy birkaç gün önce, Ukrayna için zaferin, 23 Şubat’taki temas hattına ulaşmak olacağını söyledi. Zelenskiy’e göre, Kiev ve Moskova arasında ancak bundan sonra müzakereler yapılabilir. Zelenskiy daha önce de her şeyin savaş meydanında silahla çözüleceğini söylemişti. Bu, Ukrayna Devlet Başkanı’nın mart ayındaki tutumuyla köklü şekilde ayrışıyor. O sırada çatışmaya durdurmaya hazırdı. Doğru, durum biraz farklıydı; Rusya birlikleri Kiev önlerindeydi, Harkov, Çernigov ve Suma’yı kuşatmışlardı. Bugün oralarda yoklar; bu da, batı silahlarının yoğun bir şekilde sevkiyatıyla birlikte, pek çok Ukraynalı için ‘Ukrayna’nın kazanmakta olduğu’ izlenimini yarattı. Ülke gerçekten de ‘askeri operasyonun’ ilk gün ve haftalarındaki şoktan çıktı, hava saldırısı sirenlerinden korkmayı bıraktı, Bucha ve Mariupol’dan gelen fotoğrafları görünce öfkeye kapıldı. Bu yüzden Zelenskiy ve çevresi bugün kaçınılmaz olarak askeri bir retoriği sürdürüyorlar.
Ancak Ukrayna iş çevreleri ve hükümetin ekonomi bloku, askeri eylemlere bir an önce son verilmesinden yanalar, zira ekonominin bu şekilde uzun süre dayanamayacağını biliyorlar. Ancak diğer taraftan girişimciler için mümkün olduğunca çok toprak parçasının Kiev kontrolünde kalması, limanların blokajının açılması da gerekli. İkinci baskı grubu Avrupa ülkeleri (İtalya, Fransa, Almanya ve onların Yunanistan gibi müttefikleri); bunlar pek çok Ukraynalı uzmana göre, Kiev’in derhal barış yolu tutmasında, DHC ve LHC’yi Donetsk ve Lugansk oblastleri sınırlarında kabul etmesinde, keza Herson’un Rusya’da kalmasını kabul etmesinde ısrar ediyorlar. Bu seçenek Zelenskiy için iki nedenle kabul edilemez. Birincisi, ülkesinde kabul görmez. İkincisi, ABD, İngiltere ve onların AB’deki müttefikleri Polonya ile Baltık ülkeleri, Ukrayna’nın savaşmaya devam etmesinde ısrar ediyorlar. Elbette, Ukrayna ordusunun büyük kayıplarla bitkin düşeceği de ileri sürülebilir. Ama aslında tam olarak öyle değil; silahlı ve çatışmaya sürülmeye hazır 700 bin personelden şimdiye kadar en çok 200 bini cephede yer aldı. Üçüncü baskı grubu, Rusya ile ne pahasına olursa olsun “zafere kadar” savaşmaya devam etmekten yana olan Ukraynalılar. Zaferden anladıkları da Donbass ve Kırım’ın geri alınması, çatışmaların Rusya topraklarına taşınması, hatta belki Kuban’ın alınması. Bu grup çok kalabalık değil ama medya ve siyaset sahnesinde son derece etkin. Bu şartlarda Zelenskiy’in 23 Şubat temas hattına dönmeyi zafer sayacağını söylemesi itidalli bile görünüyor.” (K. Karasev / Rosbalt, 24 Mayıs)