Rusya Devlet Lideri Vladimir Putin’in evvelki gün Ulusa Sesleniş konuşmasında sarf ettiği “Batı bizi yok etmek istiyor. Blöf yapmıyorum, toprak bütünlüğümüzü korumak için her türlü silahı kullanırız” kelamlar Batı’ya yönelik bir nükleer tehdit olarak yorumlandı.
Öncelikle bunu Putin’in birinci defa lisana getirmediğini, daha evvel de Ukrayna savaşında ülkesinin büyük bir ihtimalle taktik nükleer silahlar kullanabileceğinden kelam ettiğini kaydedelim. Son açıklamanın evvelkilerden daha çok “tehdit” içerikli görülmesinin nedeni, Putin’in Ukrayna’da mevzii kaybettiği için agresifleştiği, bu nedenle bir çılgınlık yapmaya daha yakın olduğu argümanı.
Rusları da yok eder
Putin, her ne kadar “çılgın üzere görülse de kullanılacak nükleer silahların, milyonlarca Rus insanını da öldürebileceğini bilmeyecek kadar aklını yitirmiş değil. Rusların Ukrayna’ya yapılacak rastgele bir nükleer ataktan etkilenmemesi için yapılması gereken tahliyeyi kısa müddette başarmasına imkan yok örneğin. ABD’de yapılan bir sivil savunma tatbikatında ülkenin kuzey doğusundaki Three Mile Adası dolaylarında mümkün bir Rus nükleer taarruzunda 75 milyon kişinin tahliyesinin 72 saat süreceği hesaplanmıştı. Bu nükleer akının tesirinden kaçmanın kolay olmadığını gösteriyor. Ukrayna’da üç milyon insanın, – nükleer bir akın da yokken- çatışma bölgelerinden uzaklaştırılmaları üç hafta sürmüştü, anımsayalım. Yani, nükleer bir hücum başlattığında yalnızca “hedefledikleri” değil Rusya’nın kendi vatandaşları da kaçacak vakti bulamayacak.
Çernobil küçük kalır
Bir nükleer savaşın nelere yol açabileceğinin çok lakin çok küçük bir örneği olarak Ukrayna’daki Çernobil nükleer santralindeki kazayı hatırlanmalı. Ne kadar büyük bir alanı etkilediği akla gelmeli. Kiev’e yönelik bir nükleer akının nelere yol açabileceğini karşılaştırma bahtımız olabilir böylece. Ukrayna’nın başşehrine yapılacak nükleer taarruzun serpintileri Bryansk, Kaluga, Kursk, Orel, Tula üzere nüfusları 300 binden az olmayan Rus kentlerini de etkileyecek. İki milyondan fazla insanın hayatı risk altında demektir bu. Bunun radyasyondan, ortaya çıkan ısıdan, çok basınçtan kaynaklı vefatları var daha. Ukrayna’ya yapılacak bir Rus nükleer akınında Ukraynalılar kadar Rusların da öleceği manasına geliyor bu. Rusya’nın hücum öncesi kelam konusu kentlerdeki insanları tahliyesi haftalar alacak, bu düşmanlarının da taarruz hazırlığından haberdar olup karşılık vereceği manasına gelir. Milyonlarca insanın ölmesi demektir bu.
Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna savaşında 5 bin 937 askerinin öldüğünü açıkladı. Diyelim ki gerçek sayıları gizlendi, asıl sayı 10 bin olsun, fark etmez, Putin bu kayıpların intikamını almak için iki milyondan fazla yurttaşının da öleceği bir nükleer hücum başlatır mı nitekim?
Çin faktörünü unutmayalım
Her şeyi göze alıp da Ukrayna’da nükleer silahlar kullanmaya başladığında Putin’in karşısına birinci dikilecek ülkenin Çin olacağı şaşırtan gelmesin. Çin, Batı yaptırımları karşısında Rusya için âlâ bir hami oldu daima. Ukrayna’ya yönelik nükleer hücumda Çin de batının misillemesinin maksadı olacak. Zira nükleer savaşta zayıflayacak olan batının karşısında Çin son derece güçlü hale gelecek. ABD/Batı Rusya’yla nükleer bir savaşın akabinde Çin karşısında zayıf kalmayı göze alamaz. Savaşa girmese bile ABD/Batı’nın maksadı olacağı kesin Çin’in.
Bu nedenle Çin Rusya’nın nükleer akın teşebbüsünün karşında olacaktır. Nükleer bir güç olmasına karşın bunu bir tehdit aracı yapmayan, dış siyaseti klasik olarak barışçı/karışmama prensibine dayalı Çin, kendisinin yol açmadığı bir nükleer savaşın modülü olmayı istemeyecektir. Gitgide Çin’e yaklaşan, tesirine açık hale gelen Rusya’nın Çin’e direnmesi gerçekçi olmaz.
Nükleer silahların kullanılacağı bir üçüncü dünya savaşının çıkması, çatışan güçlerin faydasına olmayacaktır. Bir dünya savaşının çıkmayacak oluşu tekrar de inançlı bir dünyada yaşayacağımız manasına gelmiyor. Aksi güçler birbirleriyle bölgesel savaşlarla, dar kapsamlı çatışmalarla hesaplaşmayı, her zamankinden daha fazla sürdürecek maalesef. Daha çok savaş göreceğiz. Her zamankinden daha fazla. Fakat nükleer felaket korkusu yüzünden dünya savaşına dönüşmesi sıkıntı bu çatışmaların. Bu yüzden sık sık “nükleer silahlar olmasaydı çoktan üçüncü dünya savaşındaydık” deyip duruyorum.
Çılgın ancak o kadar da değil
Putin, çılgınlık yapacak biri üzere duruyor olabilir ancak, muhtemel bir nükleer taarruzda 2 milyon Rus’un vefatına de yol açacak biri de değil. İlan ettiği kısmi seferberliğin de savaşın başından beri yürürlüğe sokulması planlanan bir uygulama olduğunu bilmemek değerlendirmeleri eksik bırakır. Seferberlik uyarınca askere alınan 300 bin yedeğin savaşa sürüleceği falan yok. Hangi eğitimsiz yedek cepheye sürülür? Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun bu husustaki açıklaması ortada. Bunların 2 ya da 3 bini, Ukrayna’dan alınmış toprakların korunmasında kullanılacak. Asıl savaş gücü çatışma alanlarında tutulacak. Kazanılmış bölgeleri tecrübeli askerlerle korumak savaşan gücü pasifleştirmek demek. Herkes bilir bunu.
Söylemden çok olana bitene odaklanarak kıymetlendirme yapmalı. Putin’i hiç de sempatik bulmam lakin ABD’nin Rusya’dan da, Kuzey Kore’den daha fazla nükleer denemeler yaptığı bilinirse kimin dünya için daha büyük tehdit olduğu da görülür. “Dünyanın koruyucusu” ABD 1945 yılından bu yana toplamda 1,032 nükleer deneme gerçekleştirirken, “dünya için büyük tehdit” olan Kuzey Kore 7 nükleer denemede bulundu örneğin.
Dünyada var olan ne kadar nükleer güç varsa, bunların hepsi de “çılgın” olabilir. Bu kadar çok “çılgın”ın olması düzgündür. Birbirini yok etme yüreği bulamazlar. Birbirlerine üstün geldiklerini bile fark edecek vakitleri olmayacak bir nükleer savaşta.
Hale bakın..
Bu “manyaklar” sayesinde hayatta kalacağız tahminen de.