Prof. Dr. Temizkan, Mevlidi İslam’a Türkler kazandırmıştır

EÜ’den “Sekiz Asırlık Bir Türk Geleneği: Mevlid ve Süleyman Çelebi” Konferansı

UNESCO’nun 2022 yılını “Süleyman Çelebi Yılı” olarak ilan etmesi dolayısıyla Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü (TDAE) tarafından “Sekiz Asırlık Bir Türk Geleneği: Mevlid ve Süleyman Çelebi” konulu konferans düzenlendi. TDAE Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe Enstitü Müdür Yardımcıları Prof. Dr. Alimcan İnayet ve Doç. Dr. Atıf Akgün, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Konferansta konuşmacı olarak Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Temizkan yer aldı.

“Mevlid, Türk milletine ait bir gelenektir”

Mevlit kelimesinin kökeninden bahseden Prof. Dr. Mehmet Temizkan, “Mevlit kelimesi ilk zamanlarda iki farklı anlamda kullanılırken, zamanla edebi türler adı altında üçüncü bir anlama daha sahip oluyor. İlk zamanlarda ‘doğum’ anlamına gelen sözlük anlamı ile Hz. Muhammed’in doğumunu anlatan terim anlamı kullanılırken, zamanla Hz. Muhammed’in doğumunu anlatan tüm kaynakların ortak adı olarak, yani yeni bir edebi tür şeklinde kullanılmaya başlandığı gözlemleniyor. Bu anlam değişimine neden olarak aradan yüzyıllar geçmesine karşın bütün bir İslam tarihinde peygamber efendimizin doğumunu ilk olarak Türk milletinin kutlamasını ve bu kutlamanın bir gelenek halini almasını gösterebiliriz. Mevlid, Türk milletine ait bir gelenektir. Aynı zamanda biz Türklerin, İslam âlemine kazandırdığı bir edebi türdür” dedi.

Süleyman Çelebi’nin “Mevlid” adlı eserini kaleme aldığı dönemi anlatan Prof. Dr. Temizkan, “Mevlidin metnine bakıldığında derin bir bilgi birikimiyle yazılmış zengin bir içeriğe rastlanıyor. Zira, onu kaleme alan Süleyman Çelebi’nin de İslam dinine olan bağlılığının yanında son derece bilgin biri olduğu biliniyor. Ancak Mevlid, okunduğu için değil nağmeli bir şekilde dinlendiği için geniş halk kitleleri tarafından kabul görüp sevilen bir eser. Süleyman Çelebi’nin Mevlidi yazdığı dönemde okuma yazma oranının oldukça düşük olduğu biliniyor. Bu bağlamda o dönemdeki halkın, Mevlide ulaşabilmesi ancak Mevlidin güzel sesli hatipler tarafından makamlı bir şekilde okunmasıyla sağlanabiliyor. Nitekim şiirin doğuşu da nağmelere söz yazmaya dayanmakta. Şiir de dinlenerek yayılan bir edebi tür. O dönemde okuma yazma bilmeyen halk bu metinleri yalnızca dinleyerek sevebilir” diye konuştu.

“İçerisinde Türk kültürü de yer alıyor”

Süleyman Çelebi’nin sahip olduğu karakteristik özelliklerin Mevlid’de de yer bulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Temizkan, “Son derece milli ve geleneksel olan Süleyman Çelebi’nin bu özelliklerini Mevlide de yansıttığını görüyoruz. Örneğin yalnızca Türk geleneklerinde var olan ve Şaman kökenli olan ‘Saçı geleneği’ Mevlidin ilk bölümlerinde yer alıyor. Yine Oğuzname’deki kimi bölümlerin Mevlid ile benzeştiği görülüyor. Mevlidin, İslami ögelerin yanı sıra Türk ananesine dair unsuların da bulunduğu bir içeriğinin olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.

Konferans sonrası konuşmacı Prof. Dr. Mehmet Temizkan, katılımcılarla hatıra fotoğrafı çektirdi.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir