Son açıklanan ekonomi kararlarına rağmen Türkiye’nin 5 yıl vadeli borcunu iflasa karşı korumanın maliyetini gösteren kredi risk primi (CDS) oranları her gün daha da artıyor. Hatta dün bir ara 870’e vurarak korkuları yeniden körükledi. Oranların yükselmesi, Türkiye’nin ithalat ve dış borca dayalı döviz yükümlülüklerini yerinde ve tam olarak gerçekleştirme kabiliyetine yönelik şüpheleri de beraberinde getiriyor.
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski Merkez Bankası Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, eğer iflas durumunda hiç ödeme olmayacağını varsayarsak mevcut CDS oranlarının dış borçlarda yüzde 35 iflas olasılığına işaret ettiğini belirterek, “Eğer borcun bir kısmının kurtarılacağını varsayarsak iflas olasılığı daha da yukarı gidiyor” dedi. Kara, mevcut stratejinin sürdürülebilmesi açısından en kritik değişkenin döviz likiditesi olduğuna dikkat çekerek, “Bu bakımdan yakından izlenmesi gereken bir gösterge dış borç çevirme oranları. Nisan itibarıyla bankalarda yüzde 100’e yakın, diğer sektörlerde çok üzerinde ama CDS bu seviyelerde kaldıkça düşecektir” diye konuştu.
2003’teki gibi 4 haneye çıkma riski artıyor
InvestAZ Araştırma Direktörü ve Nişantaşı Üniversitesi Ekonomi ve Finans Dr. Öğr. Üyesi Dr. Tuğberk Çitilci de “kara kuğu” olarak tanımladığı CDS’te tıpkı 2003’te 1.400’lere çıktığı gibi 4 hane riski olduğunu belirterek, “Fiyatlama yabancı kaynaklı olduğu için ben buradaki riski daha öncelikli görüyorum” dedi. Çitilci “Mesele Ekonomi”ye verdiği röportajda 23 Haziran’da gerçekleşecek Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 100 baz puanlık faiz indirimi beklediğini belirterek, 2023 yılında da politika faizinin tek haneye ineceğini öngördü. Çitilci sözlerini şöyle sürdürdü:
“Merkez Bankası’nın 200 baz puanlık bir hareket alanı bulunuyor. İlk etapta yüzde 12’ye kadar inecek. Bunu yaparsa haziran, temmuz, ağustosta yapacak. Hem ihracat gelirleri hem de turizm tarafında. Sonra bir nokta bekleme noktasına geçilecek. Ben faiz indirim döngüsünün biteceğine inanmıyorum. 2023 yılında tek haneli faiz hayırlı olsun diyorum şimdiden. 9 bantlarında bir faiz olacağını düşünüyorum.”
Sonbaharda büyük nakit krizi ve durgunluk bizi bekliyor
Türkiye’de kredi ve kredili mevduat hesaplarında (KMH) borçluluk oranının çok yüksek olduğunu vurgulayan Çitilci, “Yani hane halkının harcanabilir geliri eksi tarafta. Maaşlarla sürdürülebilir olması zor. Kredi kartlarında asgari ödeme tutarının yüzde 40’a çıkarılması da oldukça zorlayacak. En iyi akrabamız kredi kartı ve KMH oldu. Bu nedenle alınan kararlarla hane halkının kredi çekip dövize yatırması istenmiyor. Çünkü bu konut ve otomobil fiyatlarını da yukarıya çekiyor. Hane halkının harcama kalemlerini kısıtlayıcı önlemler alınarak sonbaharda olası artışların törpülenmesi hedefleniyor. Ama bu önlemler sonbaharda zorlamaya başlayacak insanları. Sonbahar veya 2023 Ocak’ta nakit ihtiyacının zirveye ulaşacağını göreceğiz. Önce ücretlerin enflasyonun üzerinde artırılması gerekiyor nakit krizinin önlenmesi için” dedi.
Hayaller süper bono, gerçekler enflasyon
Açıklanan ekonomi kararlarını da değerlendiren Çitilci, gelire endeksli senet (GES) enstrümanının yıllık yüzde 23’lük bileşik faiz seviyesiyle kur koruma mevduata (KKM) alternatif olamayacağını da söyledi. Çitilci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hayaller süper bono, gerçekler GES. Yani hayaller süper bono, gerçekler enflasyon. Yıllık bileşik faiz yüzde 23 seviyesinde. Gerçekten KKM’nin cazibesini geçecek bir enstrüman mı? Kesinlikle değil. Bu, yüksek enflasyonun bir yıl boyunca kalıcı olacağının resmi açıklamasıdır. Süper bono gibi bir şey beklememek gerekiyor çünkü alternatifi gül gibi amiral gemisi Borsa İstanbul var. Merkez Bankası politikası olmadan enflasyonla nasıl mücadele edeceksiniz? Edemezsiniz. Faiz artışı olmadan ekonomi nasıl soğutulur? Şu anda uygulanan motto bu.”