HDP Eş Genel Lideri Pervin Buldan, Armağan Çağlayan’ın sorularını yanıtladı. 196Sekiz YouTube kanalında yayımlanan Sıkıntı Ancak Tekrar De Sor programına katılan Buldan, altılı masada olmamanın HDP’yi rahatsız etmediğini söyledi.
Buldan, “Bizim gayemiz; HDP’nin tek başına iktidara yanlışsız yürüyüşünde, ‘üçüncü yol ittifakı’ dediğimiz, kendi içimizde olmayan insanları da içimize alarak, daha da genişleyerek, seçimlere bu türlü bir hazırlık içinde gitmek” dedi.
“Demirtaş ve Öcalan ortasında uyuşmazlık var” algısının iktidar tarafından yaratıldığını lisana getiren Buldan, “Böyle bir şey yok. Erdoğan’ın Kürt seçmenin oyunu almak için oyunları ve provokasyonları devreye koyacağını düşünüyorum. Fakat bunu Demirtaş ve Öcalan üzerinden yapmasının siyaseten de etik olarak da hakikat olmadığını söz etmek isterim” dedi.
Öcalan’ın İstanbul seçimleri öncesi gönderdiği bildiride “AKP’yi desteklemesi tarafında herkesin okuyamadığı ince satırlar olduğunu” tabir eden Buldan, “HDP seçmeninin ne istediğini bilen bir partidir. ‘Seçmen ne istiyorsa ona nazaran hareket etmelidir’ diye bir şey de vardı o açıklamanın içerisinde. Biz ona nazaran hareket ettik” diye konuştu.
AKŞENER’İN ADAYLIĞI
Üniversite mezunu olmadığı için cumhurbaşkanı adayı olamayacağını lakin bayan adayın kıymetli olduğunu söyleyen buldan Meral Akşener’in aday olması ihtimaline dair ise “Sıcak bakmıyorum. Zira daha demokrat, daha bağımsız, daha özgürlükçü ve sahiden daha bayan olması gerekiyor Türkiye’yi yönetecek kadının” dedi.
“Altılı masada olmamak HDP’de nasıl bir rahatsızlık yarattı” sorusuna “Büyük bir rahatsızlık yaratmadı” karşılığını veren Buldan, şöyle devam etti:
“Biz o ittifakın içerisinde olan bir parti değiliz. Bunu daima söyledik. Altılı masanın içerisinde bir ittifakın (Millet İttifakı) partileri var. Biz seçimlere tek başına girmeyi hedefleyen ve seçimlerde iktidara gerçek yürümeyi bir gaye olarak önüne koyan bir partinin yöneticileri olarak her vakit şunu söylüyoruz: Altılı masada olmamak bizi elbette ki rahatsız etmiyor. Bizim maksadımız; HDP’nin tek başına iktidara hakikat yürüyüşünde, ‘üçüncü yol ittifakı’ dediğimiz, kendi içimizde olmayan insanları da içimize alarak, daha da genişleyerek, seçimlere bu türlü bir hazırlık içinde gitmek. Amacımızın de Türkiye’de sahiden tuttuğunu söyleyebilirim.”
‘DEMİRTAŞ VE ÖCALAN ORTASINDA GÜYA BİR UYUŞMAZLIK VARMIŞ ÜZERE YANSITILIYOR’
“Genel seçimler öncesi yeniden Selahattin Demirtaş ve Abdullah Öcalan’ın iletileri birbiriyle çelişirse HDP’nin hali ne olur” sorusuna ise Buldan’ın cevabı şöyle oldu:
“Demirtaş ve Öcalan ortasında güya bir uyuşmazlık varmış üzere yansıtılıyor. Bunu ülkeyi yönetenler yapıyor. Halbuki bu türlü bir şey yok. Zati Öcalan’la yaklaşık bir yıldan fazladır avukat görüşü bile yapılmıyor. Görüşme yapılmadığı bir ortamda bu türlü bir şeyin kamuoyuna yansıtılmasının, büsbütün iktidarın bir algı operasyonu olduğu kanısındayım. Bu türlü bir algının muhakkak yanlışsız olmadığını söyleyebilirim. Seçimler öncesi Erdoğan’ın Kürt seçmenin oylarını almak için birtakım oyunları ve provokasyonları devreye koyacağını elbette ki düşünüyorum. Lakin bunu Demirtaş ve Öcalan üzerinden yapmasının siyaseten de etik olarak da yanlışsız bir sistem olmadığını söz etmek isterim.”
Armağan Çağlayan’ın, Öcalan’ın İstanbul seçimleri öncesi gönderdiği bildirisi anımsatması üzerine ise Buldan, “Evet, İstanbul seçimleri öncesinde bir açıklama geldi. (Açıklamada) Öcalan’ın AKP’yi desteklemesi istikametinde herkesin okuyamadığı, göremediği çok ince satırlar var, fakat biz onu gördük. HDP tekrar de tabanının, seçmeninin ne istediğini bilen bir partidir. ‘Seçmen ne istiyorsa ona nazaran hareket etmelidir’ diye bir şey de vardı o açıklamanın içerisinde. Biz ona nazaran hareket ettik. Münasebetiyle bu çeşit oyunları AKP oynamayı sever” dedi.
‘HDP’NİN PKK İLE ORTASINDA RASTGELE BİR BAĞ YOKTUR’
“Siz yıllardır HDP-PKK alakasını reddediyorsunuz ancak geniş kamuoyu tam olarak ikna olmuyor. Bunun ana sebebi nedir” sorusuna ise Buldan’ın verdiği karşılık şöyle:
“HDP’nin PKK ile ortasında rastgele bir bağ yoktur. Bunu çok açık ve samimi formda söz etmek istiyorum. HDP daha çok Kürt seçmenin oy verdiği bir parti. İçerisinde Kürtlerin temsiliyetinin de çok olduğu bir parti. Bu seçmenlerin çocuklarının dağlarda olduğu, PKK’nin içerisinde olduğu bir gerçeklik de var. Bunu inkar edemeyiz. HDP, Türkiye’de yasal manada demokratik siyaset yapan, son seçimlerde kendisini ispat eden, 6 milyonun çok üzerinde oy alan bir parti. Münasebetiyle bizim PKK ile rastgele bir bağlantımız, diyaloğumuz olmasının, muhakkak kelam konusu olmadığını (söylemek istiyorum) ve Türkiye kamuoyunun bu yanlış algıdan, bu yanlış tanımadan vazgeçmesi gerektiğini düşünüyorum. HDP bir Türkiye partisi ve Türkiye’nin sıkıntılarının demokratik usullerle tahlilini en çok isteyen partilerin başında geliyor. Bu problemlerin içerisinde bir Kürt sorunu da var. Kürt sorunu çözülmeden, Türkiye’de gerçek manada bir demokratikleşmenin ve barış sürecinin yaşanabileceğini düşünmüyorum. Zira ben bu gelenekten geliyorum. Ben eşi öldürüldüğü gün dünyaya çocuk getiren bir bayanım. Bu türlü bir acının içerisinden çıkan ve daima Türkiye’de barışın olmasını, ülkenin demokratikleşmesini isteyen gelenekten gelen insanların olduğu bir partide siyaset yapıyoruz biz. Türkiye kamuoyu artık bu algıdan kurtulmalıdır bence.”
‘NİYE TÜRKİYE’Yİ BİR BAYAN CUMHURBAŞKANI YÖNETMESİN?’
Buldan, “Siz de bir eş lider olarak cumhurbaşkanlığı adaylığını düşünür müsünüz” sorusuna ise şu cevabı verdi:
“Üniversite mezunu olmadığım için bu türlü bir bahtım yok esasen. Lakin bizim partide hem cumhurbaşkanlığı adaylığı için hem de parti eş genel başkanlığı adaylığı için kesinlikle vilayet ve ilçe örgütlerimizin görüşü alınır. Bayan adayların belirlenmesinde bayan meclisi karar verir. Bayan cumhurbaşkanı adayı olacaksa bizim partide, buna mutlaka bayan meclisinin karar vermesi gerekiyor. Ben bu türlü bir şeyi asla düşünmedim. Lakin bir bayan cumhurbaşkanı adayı olmasının kıymetli olması gerektiğini düşünüyorum bu süreçte. Niçin Türkiye’yi bir bayan cumhurbaşkanı yönetmesin?”
“Şu anda en yakın aday Meral Akşener bu durumda” diyen Çağlayan’a Buldan, “Öyle gözüküyor ancak Meral Akşener’in cumhurbaşkanı adaylığına ben sıcak bakmıyorum. Zira daha demokrat, daha bağımsız, daha özgürlükçü ve nitekim daha bir bayan olması gerekiyor Türkiye’yi yönetecek bayanın. Akşener’in siyasetine karışacak değilim lakin durduğu çizginin ve idare anlayışının cumhurbaşkanlığına çok uygun olmadığını düşünüyorum” diye yanıt verdi.
“Ayhan Bilgen’in ayrılması partiyi nasıl etkiledi” sorusuna “Çok etkilemedi” karşılığını veren Buldan, şöyle devam etti:
“Bizim partimizde isimler, beşerler gelip geçicidir. Ayhan Bilgen bedelli bir arkadaşımızdı, emekleri oldu, parti sözcülüğü yaptı, küme lider vekilliği yaptı, Kars üzere bir yerde belediye eş başkanlığına seçildi. Ayrılması kendi tercihi olduğu için çok da fazla bir şey söylemeye gerek duymuyorum lakin partimiz içerisinde çok da büyük bir eksiklik olarak da görmüyorum.”
“Eşinizin cinayete kurban akabinde etkin halde sivil toplum hareketine ve siyasete girdiniz. Bu türlü bir acı olay yaşanmasaydı nasıl bir hayatınız olurdu” sorusuna ise Buldan, şu yanıtı verdi:
“Bu sıkıntı elbette ki beni siyasete yönlendirdi. Ben hayata küstüm aslında eşim öldürüldüğünde. Bir yıl yas tuttum, siyahlar giydim, hiç dışarıya çıkmadım. Lakin yas tutarak eşimin geri gelmeyeceğini bir yıl sonra anlamaya çalıştım. O periyot kayıplar çok fazlaydı ve Cumartesi Anneleri, Galatasaray Lisesi önünde oturmaya başlamıştı. Ben her hafta oraya gittim. Her hafta Cumartesi Anneleri ile eşimin katillerinin yargılanması için oturdum. Zira kayıp değildi, öldürülmüş, cenazesi bulunmuş, bir mezarımız var, fakat oradaki annelerin üzerine çiçek bırakacak bir mezarları bile yoktu. Ben parti meclisine girene kadar her cumartesi orada oturdum. Ancak siyasete girdikten sonra da Cumartesi Anneleri’nin her daim kelamı olmaya, her daim onların yanında olmaya dikkat ettim. Şu anda yaptıkları her aktifliğe kesinlikle katılmaya çalışırım. Münasebetiyle eşim öldürülmemiş olsaydı ben siyasete atılmazdım, girmezdim zati. Beni hayatın kaideleri buraya getirdi ancak eski Pervin olmayı isterdim. Bugün yaşananlardan kaynaklı verilen uğraşların içerinde yer alırdım tahminen, bilemiyorum lakin o zamanki Pervin ile bu zamanki Pervin çok farklı. O zamanki Pervin çok daha memnundu. O zamanki Pervin daha şanslıydı, eşi ve çocukları yanındaydı. Bugün eşim yok ancak iki tane çocuğum var, beni hayata bağlayan da bu.” (HABER MERKEZİ)