Öykücü, denemeci ve tiyatro yazarı Haldun Taner portresi

Cumhuriyet dönemi edebiyatının usta isimlerinden olan Hladun Taner, edebiyatın pek çok alanında eserler vermesine rağmen daha çok oyun ve tiyatrolarıyla anılır oldu. Yazdığı oyunlar günümüzde bile hala sahneye konuluyor ve izleyicilere aktarılıyor. Haldun Taner’in nükteli dili ve mizahı anlayışı onu edebiyatımızda farklı bir yere koyuyor.

Usta yazar Haldun Taner, 16 Mart 1915’te hayata gözlerini açtı. Gazeteci, tiyatrocu, öğretim üyesi olan Taner, edebiyatımızda her alanda eser verdi.

Özellikle yazdığı piyesler ve tiyatro oyunlarıyla ön plana çıkan yazar, öyküde de ustalığını göstermiştir. Devekuşu Kabare Tiyatrosu, Bizim Tiyatro ve TEF Kabare’yi kurdu.

Türkiye’deki epik tiyatronun ilk örneği sayılan Keşanlı Ali Destanı ile büyük ün sahibi oldu.“Tuş” adlı öyküsü ve Keşanlı Ali destanı oyunu aynı adlarla filme uyarlandı. “Devekuşu Mektuplar” başlıklı yazılarına Tercüman Gazetesi’nde başladı.

1953 yılında New York Herald Tribune ile Yeni İstanbul gazetelerinin düzenlediği uluslararası bir yarışmada “Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle birinci oldu.

Hikayelerindeki hümanist anlayış

Sait Faik Hikâye Armağanı’nın ilkini On İkiye Bir Var ile kazandı. Yalı’da Sabah eseriyle 1983’te Sedat Simavi Ödülü’ne layık görüldü. 1987’den beri Haldun Taner Öykü Ödülü verilmektedir.

Usta yazar, hikâyelerinde büyük bir hümanist anlayışı çerçevesinde bir arının bal yapması gibi satırlarını yan yana döşer. Cümlelerinde insan ve doğaya dair güzellemeler yer almakla birlikte, insanların kibirden ve ön yargılarından arındırılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunur.

Yazarın öykülerinin konusu genellikle yaşama sevgisi, aşk sevgi, mutluluk, sade ve mütevazı bir hayat  oluşturmuştur. Orhan Kemal ve Sait Faik Abasıyanık’ın beslendiği argümanlardan farklıdır onunki.

Varoluş mücadelesi….

Taner, daha çok kent insanları üzerinde dururken, Cumhuriyet dönemi insanların modernleşme sarmalı içerisindeki varoluş mücadelesini satırlarına konu edinir. Sade, anlaşılır, duru bir üslubu benimseyen usta yazar, Türkçeyi en iyi kullanan edebiyatçıların başında geliyor.

Taner’in elimdeki Konçinalar kitabı da gayet duru bir Türkçeyle ele alınmış satırlar bir nehir gibi akıp gidiyor. Toplam 13 öyküden bir araya gelen kitap, yazarın ünlü öyküsü olan On İkiye Bir Var’la başlarken, Memeli Hayvanlar adlı güzel hikâyeyle son buluyor.

“Nasıl başladı, ne vakit başladı””

“Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saatte bakmaya koştu. Ben o aralık; “Üçü yirmi üç geçiyor” deyivermiştim.

Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı bazen dakikası dakikasına kestirmek mümkündür. Görünürde vapur filan olmadığı anlaşılınca gözler fal taşı gibi açıldı.

“Peki, ama nasıl bildin?”

“Bilmem” dedim. “Dilimin ucuna geliverdi işte.”

Rahmetli halam; “Tesadüf a canım” dedi. “Attı tuttu iste. Olmaz mı böyle şeyler?”

Öbürküler de;

“Evet dediler, “Tesadüf. Ama bu kadar olur yani.”

“Bire beş var. Bire beş var” diye sayıklıyordum.

Haldun Taner öldü

İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Kadıköy Sahnesi’ne ve Caddebostan’da bir sokağa adı verildi. Türkiye’de tiyatronun ‘bir bilim dalı’ olmasında etkili olan ve 2012 yılında İstanbul Üniversitesi Haldun Taner Tiyatro Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne adı verilen Haldun Taner, 7 Mayıs 1986’da İstanbul’da hayata veda etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir