Osmanlıdan Cumhuriyet’e miras: Dolmabahçe Sarayı

Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda dönüşen kimliğinin en görkemli sembol yapılarından biri olan Dolmabahçe Sarayı 166 yaşına girdi.

Beşiktaş Sahil Sarayı’nın işlevsellik açısından eksik kaldığının hissedildiği Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861) yapımına karar verilen Dolmabahçe Sarayı’nın inşasına 13 Haziran 1843’te başlandı.

Altı Osmanlı padişahını ağırladı

Sarayın yapımında dönemin önemli mimarları Abdülhalim Bey, Altunizade İsmail Zühtü Paşa, Karabet Balyan, Ohannes Serveryan, Nikoğos Balyan ve James William Smith görev aldı.

Boğaz’a nazır muhteşem bir manzaraya hakim konumda 110 bin metrekarelik alana inşa edilen Dolmabahçe Sarayı, 7 Haziran 1856’da kullanıma açıldı. Antik dönemlerde gemilerin demirlediği koy, sarayın yapılmasıyla saltanatın gözde ikametgahı haline geldi.

Osmanlı Hanedanı’nın, Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe’ye yerleşmeye başlaması Osmanlı siyasi ve toplumsal hayatında bir değişimin olduğunu gösterdi. Dolmabahçe Sarayı’nın batılı tarz mimari ile harmanlanmış yapısı Osmanlı’nın fikir ve ruh dünyasındaki dönüşümü gözler önüne serdi.

Dolmabahçe Sarayı, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülhamid, Sultan 5. Murat, Sultan Reşat, Sultan Vahdettin ve Halife Abdülmecid’i, Cumhuriyet’in ilanıyla Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’yü ağırladı.


Türkiye’deki en büyük monoblok saray

Fonksiyonel olarak üç bölüme ayrılan Dolmabahçe Sarayı, devletin yönetim işlerinin yürütüldüğü Mabeyn-i Hümayun (Selamlık), padişah ve ailesinin özel yaşamına ait Harem-i Hümayun (Harem), bu iki bölüm arasında padişahın önemli devlet törenleri için ayrılan Muayede Salonu’ndan (Tören Salonu) oluşuyor.

Dolmabahçe Sarayı, 285 odası, 44 salonu, 68 tuvaleti, 6 hamamı ve 6 balkonuyla 14 bin 595 metrekarelik bir alan üzerine monoblok bina olarak yapılan Türkiye’deki en büyük saray özelliğini koruyor.

Rokoko, Barok ve Neo-klasik mimari tarzlarını yansıtan Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı’ndan mimari plan anlamında da farklılık gösteriyor.

Topkapı Sarayı’nda zaman ve gereksinimlere göre genişleyen ve değişen bir tasarım söz konusuyken Dolmabahçe Sarayı’nda önceden belirlenmiş bir tasarım ve plan düzeni hayata geçirildi.

Barok stildeki kristal merdivenler ihtişamıyla ünlü

Dış cephesinde beden duvarları taştan, iç duvarları tuğladan ve döşemeleri ahşaptan yapılan Dolmabahçe Sarayı’nda Sarıyer taşı, Foça taşı, Karamürsel od taşı gibi malzemelerin yanı sıra Marsilya ve Trieste’den özel olarak getirilen taşlar kullanıldı.

Mermer olarak ise Marmara mermeri tercih edildi. Geneli ahşap malzeme, çatıları ise kurşundan kaplanan sarayın ihtişamlı kısımlarının başında gelen kristal merdivenlerinin çatı örtüsü, cam tonozdan imal edildi.

Sarayın protokol girişi olan Medhal Salon’dan üst kata çıkan merdivenler sarayın prestij bölümlerinden biri. Kristal Merdivenler olarak anılan bu geçiş bölümünün bir diğer adı Saltanat Merdivenleri. Barok stilde dönüş açılarıyla kıvrılarak yükselen merdivende tırabzan ayaklarının kristalden oluşu bu bölümün önemini ve ününü artırıyor.

Tam ortasında görkemli bir kristal avizeyle de tavandaki cam tonoz örtüden gün ışığını alan merdivenler, kristalin ışıltısını ve gün ışığının ağırbaşlılığını yansıtan bir heybete sahip.

Muayede Salonu’nun göz dolduran ışıltısı

Osmanlı Devleti batılılaşma sürecinde saray dekorasyonunda cam ürünlere ağırlık verdi. Bunların en önemlileri arasında Fransız Baccarat ve İngiliz yapımı avizeler yer aldı. Gündelik eşyalardan mimari parçalara kadar yapının her bölümü kristalin ışıltısıyla göz alıcı bir etkiye sahip oldu.

Bu etkinin yoğun biçimde hissedildiği en görkemli bölüm ise Muayede Salonu. Bayram törenlerinin gerçekleştirildiği bu salon, kimi zaman yabancı devletlerden gelen resmi konuklar için ziyafetlerin verildiği bir mekan olarak kullanıldı, Cumhuriyet’in ilanıyla beraber Mustafa Kemal Atatürk’ün reform çalışmalarına da tanıklık etti.

Görenleri boyutlarıyla büyüleyen kristal avize ise sarayın en geniş ve yüksek salonunun hacmini daha da açığa vurmasıyla dikkati çekiyor. 1852’de Sultan Abdülmecid tarafından İngiltere’ye sipariş edilen avize, 1,5 yıl sonra İstanbul’a ulaştı.

664 mumluklu, 4,5 ton ağırlığındaki bu benzersiz avize, Londra’da Frederick Rixon tarafından tasarlandı, Hancock Rixon&Dunt firmasınca üretildi. Bu heybetli avize İngiltere’den İstanbul’a 67 sandık içinde yedek parçalarıyla geldi. İngiltere’den gelen iki usta, avizeyi iki ayda yerine takabildi.

Osmanlı’da modernleşmenin simgesi

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı Müzecilik ve Tanıtım Dairesi Başkanı Güller Karahüseyin, Dolmabahçe Sarayı’nın inşa ediliş hikayesini ve içinde yer alan önemli unsurları anlattı.

Kendi içine kapanan bir devletin dışa açılması, dünyanın sayılı güçlerinden biri olduğu bilincinin hem ülke içinde hem de uluslararası alanda yeniden tesis edilmesi için Batılı anlamda bir saray yapılması ihtiyacı doğduğunu belirten Karahüseyin, bu nedenle sarayın 19. yüzyılın en önemli mimari yapılarından biri olarak inşa edildiğini söyledi.

Karahüseyin, Dolmabahçe’nin aynı zamanda Sultan 3. Ahmet ile başlayan Batılılaşma ve yenileşme sürecinin 19. yüzyılda geldiği boyutu gözler önüne serdiğini ve modernleşmenin bir simge yapısı olduğunu ifade etti.

Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na geçişin bir anda olmadığını dile getiren Karahüseyin, 1868’e kadar bayramlaşma törenlerinin Topkapı Sarayı’nda yapılmaya devam edildiğini belirtti.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Dolmabahçe Sarayı’nın Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullanıldığını, Atatürk’ün 4 yıl boyunca aralıklarla Dolmabahçe Sarayı’nda yaşadığını anlatan Karahüseyin, protokol mekanında dil kurultayları ve tarih kongresinin yapıldığını söyledi.

“Atatürk’ün ölümünden sonra sarayı yüzbinler ziyaret etti”

AA’nın haberine göre, Dolmabahçe Sarayı’nın dışarıdan bakıldığında tam bir batılı saray görünümünde olduğunu ancak içine girildiğinde Osmanlı gelenek ve kültürüne ilişkin detayların ana hatlarıyla görüldüğünü ifade eden Karahüseyin, sarayın Türk evi planına göre tasarlandığını vurguladı.

Karahüseyin, sarayda ayrıca veliaht, agavat, bendegan ve baltacılar daireleri ile saray mutfakları bölümlerinin bulunduğunu dile getirdi.

Sarayın tefriş ve dekorasyonunda Paris Operası dekoratörü Charles Sechan’ın görev aldığını belirten Karahüseyin, sanatçının özellikle padişaha ait mekanlarda tefrişteki unsurları belirlediğini anlattı.

Karahüseyin, bugün artık müze olarak hizmet veren Dolmabahçe Sarayı’nı her gün dünyanın birçok ülkesinden 7-8 bin kişinin ziyaret ettiğine dikkati çekti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1927-1938 yıllarında kullandığı Dolmabahçe Sarayı’ndaki 71 numaralı odada hayata gözlerini yumduğunu söyleyen Karahüseyin, “Onun ölümünden sonra Dolmabahçe Sarayı’nı yüzbinler ziyaret etmiştir. Muayede Salonu’nda Atatürk’ün katafalkı, anmak için gelen insanlarla buluşturulmuştur. Mehmet Şerafettin Yaltkaya, Atatürk’ün cenaze namazını burada kıldırmıştır.” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir