Doğan Yurdakul…
Odatv’nin kalecisiydi. Güç günlerde, gereksinim duyulduğunda birinci başvurulacak isimdi.
Hiç itiraz etmeden kaleye geçerdi.
Kaleyi korumak zordur, sahanın yalnız ismidir ve birinci yanılgıda günah keçisi yapılacak kişidir.
Doğan Yurdakul bunları bildiği halde tereddüt etmeden canı kıymetine kaleyi korudu.
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 askeri darbeleri ve son 3 Mart 2011 polis darbesinin “günah keçisi” yapıldı.
Zindana atıldı, azaplardan geçti, idamı istendi.
Tek kabahati vardı gol yememek…
Takımın zaferi katılaştığında de oyundan çıkar, köşesine çekilirdi. Uydurma şöhretlere hiç gereksinim duymadı.
Öyle asil ruha sahipti ki, yazarken daima bir köşe eksik kalıyor.
Cezaevinde iken kanser hastası eşi Güngör Yurdakul hayatını kaybetti. Doğan Yurdakul’un eşinin cenazesine katılmasını dahi “sakıncalı” bulan haysiyet cellatları kalem oynattılar.
Bir küme gazeteci Adalet Bakanlığı’nın Doğan Yurdakul’un cenaze için müsaade vermesini istiyordu. Bu periyotta de Doğan Yurdakul “Kimse benim adıma iktidara yakarmasın” diye çıkıştı.
İşte Doğan Yurdakul budur! Temsil ettiği 68 neslinin baş eğmeyen geleneğini temsil ediyordu. 12 Mart 1971 darbesinde günlerce azap gördü. Tek bir arkadaşının ismini vermedi. Hali hakkında, “işkencede-mahkemede devrimci tutum” diye broşür basıldı. (Bugün yandaş TV kanalında geçmişine küfreden Halil Berktay, o periyottaki tavrı nedeniyle partisinden kovuldu. Evet. Binlerce yıldır, insanlık terazisinin bir yanında Doğan Yurdakullar başka yanında Halil Berktaylar var.)
Doğan Yurdakul bizleri hiç şaşırtmadı.
Çünkü. Büyük beşerler her daim en yürekli olanlardır.
Doğan Yurdakul gibi…
Giderken de gerisinde koca bir hazine bıraktı.
Yazıları, kitapları ile hem Türkiye tarihine hem de dünya mirasına büyük bir tuğla koydu.
Bugün Doğan Yurdakul’u 5 yıl evvel uğurladık.
Biliriz ki:
Aydın ölmez…
Yazar asla yok olmaz… Zira:
Büyüklükleri, yaptıklarından gelir.
Doğan Yurdakul gerisinde koca hazine bıraktı.
Unutulmayacak…