İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, Habertürk’te Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un sorularını yanıtladı.
Akşener, “Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sesleniyorum; Pazartesi seçim kararını alsınlar Salı günü adayımızı açıklayalım. Biz YETERLİ Parti olarak Macaristan seçimlerini de çalıştık. Biz öğrenen bir organizasyonuz” dedi.
Geçen Nisan ayında gerçekleştirilen Macaristan seçimlerinde Viktor Orban’a karşı kurulan 6’lı muhalefet koalisyonu seçimleri kaybetmiş, seçimler Türkiye’de de gündem olmuştu.
Akşener’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Çok uzun vakittir farklı başka çalışıyoruz. Bütün anket şirketlerine hürmetim sonsuz. Çeşitli prosedürler kullandıkları için farklı farklı sonuçlar çıkıyor. Münasebetiyle olumlu, olumsuz beyanda bulunmam hakikat değil. 6 şirkete küme üyesiyiz. Onlarla özel çalışma yapmıyoruz. Oradan gelen bilgiler ve sorular üzerinden kendimizi de kıymetlendiriyoruz. Bizim bir de butik bir şirketle vilayet çalışmamız var. Mesela 45 vilayet yaptığımızda aşağı üst 35-40 bin cvarında denekle yapıyoruz. Her ilçenin sonu ve vilayet sonuçları hesaplanarak. İlçe, vilayet bazında, demografik manada, hangi zilin çalıması gerektiğini anladığımız çalışma biçimi. Türkiye geneli sonucu çok enteresan; Batı ve İç Anadolu’da gerçekten bizi keyifli edecek ilerleme var. Ben oraya Selçuklu coğrafyası diyorum. En güç yer Selçuklu coğrafyasıdır. Gitgide burada ipin ucu kaçtığı vakitte, isnadlarda, iftiralar çok fazlaya gittiği vakit aksine dönüyor. Tenkitte sorun yok; iftiradan bahsediyorum. Olmadığım şey kalmadı benim. En kolayından dış güçlere kadar giden iftira, ağır şeyler. Orada ipin ucu kaçtığı vakit size hakikat dönüyor, seçmen kendi geliyor. Batı vilayetlerinde çok yüksek. Örneğin İstanbul’da 8.1 alarak 8 milletvekili çıkarmıştık. Şu anda 6-5-6 biçiminde görünüyor. Yüzde 14.5 ile. Şu anda İzmir’de CHP’nin sabit seçmeni duruyor. AK Parti 10 puan düşmüş durumda. Biz şu anda ikinci partiyiz. Bursa, Balıkesir, Aydın misal durum. Mersin’de 4 milletvekili çıkacak. Adana, Antalya, Muğla üzere. Konya güç yerlerden birisi. Kayseri, Erzurum, Sivas, Malatya, Elazığ’da çok rahat milletvekili çıkaracağız. Maraş’ta önemli manada oyumuz yükselmiş durumda. Bu oylar AK Parti yüklü olarak bize geliyork. 7.3 civarında MHP’den bize geldi. AK Parti’den 7’nin üzerinde oy MHP’ye gitmişti.
“BU ANLATTIKLARIM BÜSBÜTÜN BİLİMSEL”
CHP seçmeni kentli, sorgulayıcı, seküler, orta sınıf seçmen. Çok sorgulayıp, takip eden seçmen. Kendi partisini çok eleştiren seçmen. Sabit ve sadık bir seçmen. Bu iktidarın kesinlikle gitmesini isteyen bir seçmen. Her yeni kurulan partiyi çok alkışlayan bir seçmen. Çok tezli bir şey söyleyeyim size. Bir akademisyen, bilim insanı olarak konuşuyorum, siyasetçi olarak söylüyorum. Daima denir ki, ‘CHP seçmeni HDP baraj altı kalmasın diye HDP’ye oy veriyor’. ‘Yeni kurulan partiye verebilirim’ diyor. Fakat iş sandığa gidildiği vakit kendi partisine oy veriyor. Tez ediyorum ben HDP’den CHP’ye oy geçer. Zira HDP’nin seçmeni SHP’nin seküler seçmeni. HDP’de geçmişte SHP’nin seçmeni olanlar var. ANAP ve DYP’nin muhafazakar seçmeni ister Türk ister Kürt AK Parti’de yer alıyordu. CHP’den batı vilayetlerinde, Akdeniz’de, Trakya’da ise ANAP ve DYP’nin seküler seçmeni CHP’ye gitti. Bu anlattıklarım büsbütün bilimsel.
Birisi bir kelam söylüyor, bir bakıyorum genelleme haline gelmiş. Hikmet Sami Türk beyefendinin vaktinde üst seviye Adalet Bakanlığı görevlisinden dinledim. Sayın bakana 17 bin kadar faili meçhul evrak var. İçinde bunların iktisada dair evraklar var. 1 sene sonra herkes 17 bin 500 faili meçhul var diye konuşmaya başladı. Bir Allah’ın kulu bunu düzeltmedi. Ben İçişleri Bakanı olduğum vakit, terörle uğraşta harcanan bir ölçü vardı. İktidar değişti, bir iktidar daha değişti, o periyodun Adalet Bakanı birden bilmem kaç milyar dolara gidene bir sayı ortaya çıktı. O da yanlış. Artık dönersek o masanın karar vereceği kişi rastgele bir siyasi partinin genel lideri olursa o partinin oylarının uçacağına dair kanaat oluştu. Bu durup dururken. Buna dair bir araştırma görmedim. Benim işim gücüm çalışmak. 2,5 yıl esnaf gezdim. Hangi insan bu kadar daima yapabilir. Bütün projelerin tamamı oralardan alınan bilgilerin ışığında hazırlanmış projeler. O masanın seçmeni, şayet biz birbirimize düşersek, inatlar uğruna yanlış olursa, o vakit hepimizin saçını başını seçmen yolar!
Bizim üzerimizde şöyle bir şey var. Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi. Muhalefetin insanı olduğunu tez eden kanaat liderleri diyelim ismine. Bize akıl fikir verenler, Allah razı olsun her birinden. Bu arkadaşlarımız her dakika benim çabucak kalkıp, gideceğimizi düşünüyor. Seçmeni en sadık parti biziz. Çok sorgulayıcı kentli, milliyetçiliği olan seçmen. Hem muhafazakar hem sekülerlerin bararada bulunduğu bir seçmen kitlesi. Biz de muhafazakar pahalar üzerinde hayat kurmuş seçmenler de var. İki tarafın da istediği bir şey var; makul. Makul bir lisan, makul tahliller, makul duruş. Mümkün olarak gidermişiz üzere hava estiriliyor. O seçmeni de hiç çalışmadıkları için sıfır bilgi olduğu için seçmene hakaret diyorum. Diyelim ki, Akşener masraf, seçmen kalır, bu türlü bir durum yok. Kimine nazaran 16,5, kimine nazaran 18,5 isek, batı vilayetlerinde çok yüksek isek. Biz niye davet ediliyoruz? Bu seçmen için davet ediliyoruz. O seçmenin yerinde kalacağını söylemek ahmaklık. İster yüzde 16 diyelim, ister 18.7’yi baz kabul edelim. Yüzde 9 puanlık oyun hakkında konuşmak yanlış. Bu seçmene saygısızlık.
“KALKMAYACAĞIZ”
Biz o masadan kalkmayacağız. Sayın Erdoğan’ın davetine 20 yıldır davet ediliyorum. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra tekrar davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017’den beri vakit zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan’ın kaç icabet etmiyorum? Bir sayın Erdoğan yandaş varlıklı ediyor, ben milletin varlıklı olmasını istiyorum, sayın Erdoğan tek adam sistemini istiyor ben halkın kamil olmasını istiyor. Sayın Erdoğan istibdattan yana ben hürriyetten yanayım. Ben sizlerin her kelimeyi düşünerek konuşmanızı istemiyorum. Ben demokrasinin varolduğunu, bizim gibilerin eleştirilebildiği, oradan kendini düzelttiği bir Türkiye istiyorum. Enes, Ecrin, Furkan’ların 3 yaşında, 4 yaşında kemiklerinin sayıldığı, kapağı kırık buzdolaplarının içinde hoşaf ya da mercimek çorbasından diğerinin olmadığı meskenlerin olmadığı, tuhaf otomobilli, tuhaf ayakkabılı o gençlerin olmasını istemiyorum. Ben devlette okuyan öğrencilerin, 15 .1 milyon öğrencinin yemeklerinin devlet tarafından fiyatsız verilmesini istiyorum.
Belediyenin tablet dağıttığını ancak yandaşların çocuklarına verildiğini söyleyen Oktay’lar gördüm. Ağrı’dan, Aydın’dan, Van’dan bahsediyorum. Bütün konutlara internetin bedavadan verilmesi gerektiğine inananlardanım. Birilerinin uçtuğu, semirdiği birilerinin açlıktan nefesinin koktuğuna inanıyorum. Benim tabirimle kumar masası üzere düşünürsek, sayın Erdoğan şuraya sürüyor. Sayın Erdoğan beni kumar masasına davet ediyor demiyor. Ben Cumhur İttifakı’nın oluşturduğu birlikteliği bir anlayış olarak kumar masası diyorum. Bunun yanlış olduğunu söylüyorum.
Sayın Erdoğan’ın bana özel birini gönderdiğini söylemiyorum. Olsa söylerim. Bu türlü bir durum yok. Lakin diyelim ki x kişi ‘arkadaş bunların ikisi yanyana gelsin Türkiye’ye ferahlık gelecek’ diye görev edinen beşerler var. Bir Cumhurbaşkanının bir siyasi parti genel lideriyle kamuoyuna açık, şeffaf biçimde görüşmeyi talep etmesinin sakıncası yok. Sadeci bizim değil bütün partiler önderleri açısından. Sayın Erdoğan’ı çok eleştiriyorum lakin sonuç itibariyle bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Keşke bizlerin de Cumhurbaşkanı olabilse. Lakin Cumhurbaşkanı makamının hürmet kıymet olduğunu düşünenlerdenim. O gün Başkanlık Divanı yapmıştık. İki binamız vardı. O binada odası olan arkadaşlarla yaptık. Yoksa Başkanlık Divanı ile çektirirdik.
Bizim partimizin hiçbir üyesi bir televizyona çıkarken beni arayıp, bırakın müsaade almayı, söyleyeceğiniz bir şey var mı sormaz. Her birimiz diğer alanlardan geldik. Bulunduğumuz siyasi partilerde nereye kafana nazaran çıkacaksın, sizin yaptığınız televizyona çıkma teklifini dahi sormak mecburiyetindeydik. Bu travmatik nedenlerden ötürü bizim partimizin özelliği, insanların partinin genel çerçevesinin dışına çıkmadan kendi fikirlerini söyleyebilme özgürlüğü. Yavuz Beyefendi kendi fikrini söylemekte özgürdür. Bugüne kadar onu daima yaptı. Yalnızca Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili değil. Her hususta, beni de eleştirir televizyonda sayın Ağırailoğlu. Kendi fikridir, bu fikirler DÜZGÜN Parti’nin görüşleri olarak serdedilemez.
“BEĞENMEDİĞİMİZ İÇİN SİYASİ PARTİ KURDUK”
Engin Altay’ın da konuşmasını yanlış buldum. Yavuz Bey’i tanıyorum. Keşke yapmasaydı diyorum. Paylaşmıyorum. Bu kadar evvelden bunların konuşulmasını hakikat bulmuyorum. O fikirlerini ben söyletmedim, o fikirlerini söylemiş olmasının benim açımdan kendi fikri olmasında bir sakıncası yok. CHP’de de fikir serdeden çok kişi var. Bizde de konuşulur. Lakin sayın Kılıçdaroğlu’nun kulağını çekmesi istenmez. O yüzden Engin Bey’in yaptığı yanlış. Biz bir siyasi partiyiz, geçmişteki uygulamaları beğenmediğimiz için siyasi parti kurduk.
Adayların bu kadar konuşulmasını yanlışsız bulmuyorum. Zira o masada adaylarla dair tek söz yok. 6 siyasi partinin genel liderlerinin, yöneticileri, o partinin mensuplarını hepimizin Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterler, bu olağan. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, sayın Babacan’ın, sayın Davutoğlu’nun, sayın Uysal’ın, sayın Karamollaoğlu ve benim aday olmamı isterler. Bu olağan. Cumhur İttifakı daima olarak masayı adaylık için dürtüp duruyor. Evvel güçlendirilmiş parlamenter sistemini çalıştık. Bunu kamuoyuyla paylaştık. Geri bildirimlerle yine düzenliyoruz. Sonra dönüldü, bunun anayasaya uygulanmış haline çalışıldı. Bir şey daha çalışılıyor. Biz adayı gösterdiğimiz gün.
Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sesleniyorum; Pazartesi seçim kararını alsınlar Salı günü adayımızı açıklayalım. Biz GÜZEL Parti olarak Macaristan seçimlerini de çalıştık. Biz öğrenen bir organizasyonuz. Bizim çalışmalarımız aday göstereceğimiz arkadaşımızın da elinde. O da imzasını atacak. Diyelim sizi aday gösterdik. Siz bizim sizden ne istediğimizi bilerek geleceksiniz. Bir sistem bozukluğu üzerinden bir ortaya geldik. Ortak olduğumuz noktalarda birleşebiliyoruz, farklılıklarımıza hürmet duyuyoruz. Ekonomist arkadaşlarımız 9 husus ile başladı 72 mevzu başlığına dönüldü. Aday olacak arkadaşımızın seçim bildirisini, vaatlerini, programını, projelerini hazırlıyor. Aralık ayın sonunu bulur herhalde. Dediğim çalışmada, bizim de ve öteki partilerin iktisat, eğitim, hukuka dair ortak görüşleri var. Rastgele partinin değil hepimizin.
İYİ Parti başta olmak üzere iktisat, istihdam, tarım, eğitim ve hatta göç problemine dair yaptığı çalışmalar var. Yarın sayın Kılıçdaroğlu bir vizyon evrakı açıklayacak. O da CHP’ninkisini açıklayacak. O da CHP’nin olacak. Onun içinde de muhtemelen çalışmanın içerisine girecek ortak noktalar varrdır.
Macaristan seçimlerinde partiler farklı bir yol tuttular. Seçilen arkadaş partilerle öbür yerlere serpildi. O başka bir şey anlattı, partiler farklı bir şey anlattı kısacası kelam iş çorba oldu ve kaybettiler. Biz buradan ders çıkardık.
DEVA Partisinden çok hürmet duyduğum arkadaşımız ‘Eğer Hüseyin Baş gelirse partiden istifa ederim’ dedi. Hürmet duydum, ağzımı açmadım. O masaya ben Hüseyin Baş beyefendinin teklifin ilettim. Çok beğenilen bir şey çıktı. ‘Biz çalışıyoruz, sıfırdan bir arkadaşımızın olması sorun yaratabilir, lakin arkadaşlarımızın öteki partilerle işbirliği yapabilir’ dendi.
Millet İttifakı var 2018 4 parti. 2019’da iki partilik 31 Mart’a giderken seçim ittifakı var. Sonra da sayın Kılıçdaroğlu’nun konut sahipliğinde birinci bizlerle ilgili irtibata geçen sayın Davutoğlu’ydu. Gelip bizlerle konuştu. Benimle, sayın Kılıçdaroğlu ile farklı ayrı, sonra üçümüz birlikte yemek yedik, kamuoyuna açık halde. Sayın Kılıçdaroğlu bu sefer 6 siyasi partiyi davet etti.
“İSTANBUL BENİM İÇİN ÖZEL HEDEFTİ”
İstanbul’un alınması benim için özel amaçtı. Bursa’nın alınması da o denli. Ekrem Bey’in adaylığımdan hiç haberim yoktu. Kendisini tanımıyordum. Sonuç itibariyle mutlaka alacağımıza, kendisine de söyledim. Bu ortada gazetecilerle, CHP’lilerle de argümana girdim. Ben kazanılacağına inandım. 13. Cumhurbaşkanı 6’lı Masa’nın aday gösterdiği kişi olacak. Bunu bir kenara koyduk. Kemal Beyefendi bizi davet etti. Oturduk, bakıldı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çıktı. Kemal Beyefendi bana dedi ki, ‘Meral Hanım siz yapın’ dedi. Ben de bu bir hiyerarşi doğurur. Harf sırasına nazaran yapalım dedim. CHP teklifin sahibi. Sonra DEVA, Demokrat Parti, DÜZGÜN Parti ve Saadet Partisi.
6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı’nı seçme aksiyonunu Kemal Beyefendi koydu. 6’lı Masa’dan bu adayın çıkacağı tavrını yahut kelamını yahut duruşunu Kemal Beyefendi koydu. Eylül 2021’de Halk TV’de ‘Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim’ dedi. 6 Masa’da her bir şahsın aday olma hakkı, heyecanı var. Bunun ismi feragattır. Lakin 31 Mart’ta o masaya oturup bu büyükşehirlerin alınması için ‘burası sizin olsun’ diyebilmek bir fedakârlıktır. Fakat benim ‘Cumhurbaşkanı adayı değilim’ demem feragattir.
Partimiz beni Cumhurbaşkanı adayı etmek için kurulmadı. Türkiye’de en büyük zorluklarla, demokrasi için mahzurları yıka yıka, canımız yana yana, elimiz ağzımız burnumuz kanaya kanaya parti kurduk. 2017’deki referandumda birey olarak nasıl çalıştık biliyor musunuz? Herkes kendi cebinden harcayarak. O referandumda ne söylediysek keşke yanlış çıkaydı. Her şey gerçekleşti. Bu parti Meral Akşener’i Cumhurbaşkanı seçme partisi değil. Bu ülkeyi ‘biz daha uygun yönetiriz’ diyerek kurulan bir siyasi partidir.