Meral Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şu halde:
“Hangi görüşten olursa olsun bu salonu şereflendiren herkes 2010’daki referanduma karşı çıkanlar, 2010’daki referandumun 2016’da 15 Temmuz’da bir kalkışmaya neden olduğunu bilenlerdir. Bu salonu şereflendiren herkes devletin, ordunun, hiçbir görüşün, hiçbir aidiyetin tesirinde kalmadan yönetilmesi, her bir bürokratın devletin bürokratı olması gerektiğine inananlardır. Maalesef her birimiz haklı çıktık. O referandum sunulmasaydı, insanımıza palavra söylenmeseydi 15 Temmuz kalkışması olmazdı. Bu ferasetli millet devletini sokaktan toplamıştır ve 240’ın üzerindeki şehidimiz, binlerce gazimiz olmazdı. Bunların sorumluları 2010 referandumunda milleti aldatanlardır. Ve bütün kurumlarımızı o günün kaidelerinde FETÖ’ye, bugünün kurallarında METO’ya teslim edenlerdir.
O da yetmedi bugün üçüncü kez seçilmesinin türel olarak imkansız olduğu bir sistemde Sayın Erdoğan ve arkadaşları tekrar, tekrar hukuku, yargıyı, adaleti yeni baştan hava gazı haline getirerek öbür bir düzeneğin içindeler.
Bütün bunlar nedir biliyor musunuz? Dış politakada, iktisatta,yargıda, hukukta, kayırmada tek adam rejimi… Liyakatin ortadan kalktığı, biatın, yağcılığın, yalakalığın öne geçip tercih edildiği; güzel bilmenin ve bu ülkeye bağlılığın kıymetli olmadığı buna karşılık bu ülkeye, millete bağlılığın olmadığı tırnak içi tek adama bağlı olmanın her şeyin üstünde olduğu, ona biat etmenin, ona yalakalık yapmanın, yağ çekmenin her şeyin üstünde olduğu, tercih sebebi olduğu bir ülkeyle idare anlayışıyla karşı kaşıyayız.
Biz ferasetli insanlarız. Biz akla inanan insanlarız. Biz strateji yapabilen insanlarız. Biz gayretlerimizin sonunda haklı çıktık. Milletimizin sesi olmak için yan yana gelmemiz gerekti. Tek tek ses çıkarmaktansa Toplu ses çıkarmanın daha değerli olacağını gördük, duyduk, düşündük ve DÜZGÜN Parti’yi kurduk. Her birimizin payının eşit olduğu tertiptir ÂLÂ Parti… Yani 2012’den beri yapılan tüm itirazlara takviye verip, partimiz bile daha yokken kişisel olarak sesimizi çıkardık. Ve haklı çıktık. Sonuç olarak GÜZEL Parti, tüm bu haklılığın sonunda ortaya çıkmıştır. ÂLÂ Parti’nin kurucularının her birisinin, bir bütünlük içinde yan yana gelip bana da ‘sen de düş önümüze yürü’ dendiği, kimsenin kimseden üstün olmadığı bir ailedir ÂLÂ Parti.
“ERDOĞAN İSMİNE ÇOK UTANIYORUM”
Başörtüsüne dair şu salonu şereflendiren başı açık-kapalı hiçbir bayanın, hiçbir arkadaşımın, hiçbir erkeğin başını örten bayana karşı karşı rastgele bir tavrı, duruşu yoktur. Başörtüsünün tekrar düzenlenmesine karşı evvel Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği bir kanun teklifi, gerisinden Sayın Erdoğan’ın, ‘Oh, oh, oh.. Bir pas geldi ben bunu gole çevireceğim’ diyen bir sevindirik olma hali. Nitekim Sayın Erdoğan ismine çok utanıyorum. İki kızını başları örtülü olup da, okulda başlarını açmak zorunda kalmasınlar diye Amerika’da okutmuş bir babadan bahsediyorum.
Ben de biri Marmara İlahiyat Fakültesi’nde biri de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde başörtüsü nedeniyle çok büyük acılar çekmiş iki yeğenin, iki kız çocuğun halası olarak onun ismine çok utanıyorum.
Kadınları ister dini inancı sebebiyle, ister diğer bir nedenle sorgulayamazsın. ‘Niye kafanı açıyorsun, niçin kafanı kapatıyorsun?’ Sana ne? Buna bu türlü bakmanız lazımken Sayın Kılıçdaroğlu’nun attığı adımı şayet pas olarak değerlendirip bunu gole çevireceğim diyorsanız yazıktır, ayıptır size. Bu ülkenin cumhurbaşkanısınız. Bu sizin için golse şayet batsın bu dünya!
Önce hukukçu arkadaşlarımız toplandılar. Anayasa metninin lisanının yanlış olduğunu, gol atayım derken yarın başörtülü bayanların başına öbür belaların açılacağı derecede bir hukuk bilgisizliğiyle makus bir metin hazırlandığını çalıştık. Birebir biçimde DEVA Partisi de çalışmış, metinlerimizi yan yana getirdik, benzeri olduğu ortaya çıktı. Sonra CHP’ye gidildi. Yanlışın düzeltildiği önerge AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Bugün sizin karşınızda bütün açıklığıyla şunu söylemek isterim maksat üzüm yemek değil bağcı dövmekmiş.”