Türkiye, yıllardır alışageldiği kendi yüksek rakımlı sıcak gündem yığınını bile alçakta bırakan bir patırtının içinde. Sezgin Baran Korkmaz’a iliştirilen ‘liste’, eski Özel Kuvvetler Kumandanı Levent Göktaş’ın firarı, onun ismiyle açılan Twitter hesabı, Sedat Peker’in bu hesaba kestiği racon, ülkenin en büyük sermaye kümeleri hakkında (şimdilik ima seviyesinde kalan) beyanatlar, uyuşturucu taşırken yakalanan savcılar-polisler, operasyonlar, istifalar… Ne oluyor demeye kalmadan ‘yeni bir şey’ oluyor.
Ortam bu kadar tantanalı olunca, kimi ‘olay’lar da ihmal ediliyor, şöyle bir köpüğüne bakılıp geçiliyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Türkiye gazetesi muharriri Fuat Uğur ortasındaki şu küllenmiş hengamenin bu hafta tekrar alev alması örneğin… Daha küçük ölçekli bir olay üzere görünüyor ister istemez, okura da muharrire da. Meğer başka büyük olayların gen havuzundan çıkmış üzere bir çekişme var orada. Suya düşen bir taşın halkaları üzere yayılan yansıları göze çarpıyor şüphesiz. Misal, “Pelikancı” diye tabir edilen kimi matbuat ögelerinin bakana karşı Fuat Uğur’u desteklemesi dikkat çekiyor. Doğal. Fakat satır ortalarındaki birtakım ayrıntılar, en az üç yılı bulan bu hasımlık hakkında iştah açıcı sorular doğurmuyor mu?
Gelin bunların kimilerini soralım; lakin bu soruları sorabilmek için, evvel hasımlığın kilometre taşlarına bakalım.
***
“Yazarımız yıllık müsaadesinin bir kısmını kullandığından yazılarına 15 gün orta vermiştir. Okuyucularımıza duyururuz…”
Türkiye gazetesinin 24 Eylül 2019 tarihli nüshasında, Fuat Uğur’un köşesinde üstteki söz yer alıyordu. Müsaadeye çıkan müellifin son yazısı 21 Eylül’de yayınlanmıştı ve başlığı şöyleydi: “Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın açıklaması”…
Uğur bu yazıya, “Biliyorsunuz elektrikli traktörler üzerine bir müddettir yazıyorum” diyerek başlıyor ve kısa mühlet evvel yazdığı iki yazısını, yazıların linkini de vererek hatırlatıyordu: 10 Eylül 2019 tarihli “Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ne yapmak istiyor” ve 12 Eylül 2019 tarihli “Bakan Varank cevaplamadı fakat bu toplantının sebebi belli” başlıklı iki yazı… Fuat Uğur, bakanlığın daha sonra “tekzip” diyeceği metni “açıklama” olarak tanımlıyor ve kendisine hakaret edilen kimi kısımları çıkartarak bir “geniş özet” yayınladığını söylüyordu: “Açıklamada tarafıma yönelik haddi aşan aşağılayıcı, küçük düşürücü ve hakarete varan sözleri ayıkladım.”
İktidarın bir bakanıyla, iktidarın yılmaz destekçisi bir gazeteci ortasındaki bu itişmenin konusu, “yüzde yüz yerli ve milli” olarak lanse edilen elektrikli traktörü geliştirdiği söylenen şirketin bakanlık tarafından desteklenmemesi idi.
Öyle ki, birkaç ay evvel Cumhurbaşkanı Erdoğan bu traktörün tanıtımına katılmış, tarladaki birinci sürüşünü gerçekleştirmişti (26 Temmuz 2019).
Bu birinci sürüş, “yerli ulusal elektrikli traktör tamam” hamasetiyle “Erdoğan çizmenin üstüne galoş giydi” kolay ‘muhalefeti’ ortasında salındı da birtakım ayrıntılar böylece kâfi ilgiyi görmedi.
Mesela traktörü geliştiren şirketin ismini kurcalamadı pek kimse: ZY Elektrikli Traktör AŞ… Meğer şirket isminde gizli enteresan bir ayrıntı vardı. Ziraat Bankası, birinci defa bir şahısla iştirak kurmuş ve şirketin ismi Ziraat Bankası’nın Z’si ile ortak olduğu mühendis Lider Yol’un soyadındaki Y’den türemişti. Hani şu çiftçiye vereceği kredileri Demirören ana akım medya organlarını satın alsın diye savurduğu gerekçesiyle eleştirilen Ziraat Bankası!
Her neyse. İşte Erdoğan’ın bu galoşlu deneme sürüşünden birkaç ay sonra Fuat Uğur, Türkiye gazetesindeki köşesinden, traktör üreticileriyle toplantı yapan fakat ZY Elektrikli Traktör şirketini bu toplantıya çağırmayan Sanayi Bakanı Varank’a, “Neden” diye soran yazılar yazmaya başlıyor. Bakan Varank, Fuat Uğur’a tetikçi diyor ve hakkında dava açıyor. Dava mahallî mahkemede reddedilince istinafa gidiyor, yani işin peşini bırakmıyor. Nihayetinde de Fuat Uğur’a 21 bin lira civarında bir tazminat ödemeye mahkûm oluyor, bunu ödemeyince de olaylar haciz kademesine geliyor ve Fuat Uğur bunu yazınca mevzu tekrar gündeme geliyor.
Bu ortada öğreniyoruz ki ‘yerli ve ulusal elektrikli traktör’, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Teknoloji Odaklı Sanayi Atağı Programı kapsamından çıkarılıyor. Münasebet ‘yenilikçi’ olmaması.
Bir şey daha öğreniyoruz: Daha birkaç hafta evvel neredeyse bütün muhaliflere “Hepiniz yargılanacaksınız” diye parmak sallayan Fuat Uğur, yargıyı ‘yanlı’ buluyor-muş. Kendisine gelen haciz üzerine yazdığı yazıda şöyle diyor:
“Bakan Varank’a bana “tetikçi” dediği için hakaret davası açmadım. Esasen çıkacak sonuç lehime olamayacaktı. Gerçekten bu çıkan sonuç da isabetli davrandığımı kanıtladı.”
Sorulara geçmeden evvel başa dönelim. Fuat Uğur’un Eylül 2019’da yazılarına orta vermesine yol açan ‘izin’ sıkıntısına. Fuat Uğur’un twitter bildirilerinden bu müsaadenin de ‘zorunlu’ olduğu anlaşılıyor. “20 gün yazamadım” diyor zira… Fuat Uğur’a 20 gün üzere gelen o 15 günlük ayrılıktan sonra yazdığı birinci yazı da farklı bir bahse dair olmasına karşın manidar bir cümleyle başlıyor:
“Kimse farkına varmadı lakin daha üç hafta evvel, küçücük bir gelişmede bile nasıl sırtımızdan hançerlenebileceğimiz tekrar kanıtlandı.”
Bakan Varank’ın öfkesine neden olan 10-12 Eylül 2019 tarihli iki Fuat Uğur yazısının da mahkeme kararıyla Türkiye’nin sitesinden kaldırıldığı anlaşılıyor. Lakin gazetenin açıklaması biraz muğlak, mahkeme kararına değinilmiyor: Ulaşmak istediğiniz sayfa sistemimizde bulunmamaktadır!
Şimdi gelelim beş soruya:
1- Hengameye neden olan elektrikli traktöre, tarihte birinci kere bir şahısla işbirliği yaparak yatırım ortağı olan Ziraat Bankası’nın tüm bu gelişmelere dair bir diyeceği var mıdır? Hususun, kelam konusu kamu bankasına ve hasebiyle kamuya, topluma maliyeti nedir?
2- Elektrikli traktörün desteklenmesi için ön ayak olan Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli gidip yerine Vahit Kirişçi’nin gelmesi bu süreçte bir manaya sahip midir? (Zira Bakan Kirişçi geçtiğimiz günlerde kendisine traktörü soran gazetecilere “O işin muhatabı ben değilim TOGG girişimi” demişti.)
3- İktidara ve onun icraatlarına açık takviyesiyle tanınan bir gazete müellifinin yargıya açık güvensizlik bildirmesi, “bir bakana karşı hukuk uğraşı verecek güçte olmadığını” alenen lisana getirmesi konusunda Adalet Bakanı’nın diyeceği bir şey var mıdır?
4- Sanayi Bakanlığı’nın toplumsal medya hesabının bir gazete muharriri ile direkt itişmeye girmesi, bu medya mensubuna öbür medya mensupları ve iktidar mahfillerinden şahısların dayanak vermesi, ülkedeki genel karışıklıkla da bağı kurulabilecek, ‘başka türlü’ bir işaret mi vermektedir?
5- Ve doğal, Erdoğan’ın, çizmeleri çekip deneme sürüşünü yaptığı ‘yerli ulusal elektrikli traktör’ün akıbeti ya da onun etrafında kopan bu arbede konusunda alacağı bir tavır olacak mıdır? Yoksa bahis galoşta ve bakanla katibin itişmesinde sönen bir ‘dönem dizisi’ olarak mı geçip gidecektir?