AK Parti ve MHP milletvekilleri tarafından hazırlanan ve internet medyası ile toplumsal medyada yeni düzenlemeler içeren kanun teklifi 26 Mayıs’ta TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Teklif, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nda görüşüldükten sonra CHP, HDP ve ÂLÂ Partili komite üyelerinin muhalefetiyle 15 Haziran’da TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi ve TBMM Genel Kurulu’na geldi. Meclis’in tatile girmesi ile çıkması beklenen kanun Ekim ayına ertelendi.
Yeni Akit Gazetesi Muharriri Ali Karahasanoğlu, kamoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen Basın Kanunu ile ilgili yapılacak düzenlemenin ne kadar kıymetli olduğuna toplumsal medyada gündem olmuş şimdiki bir mevzu ile dikkat çekti.
İşte Karahasanoğlu’nun o yazısı:
Necip Hablemitoğlu cinayeti, AK Parti iktidarının daha birinci yılında işlenen bir faili meçhul idi..
20 yıl sonra ortaya çıkıyor ki, Ergenekon davasındaki tezler aslında hayal eseri değil..
Ergenekon davasında gündeme gelen tezler aslında yanlışsız..
Ama şaşırtmacalı..
O evrakta sanık sandalyesine oturtulan Levent Göktaş, Fikret Emek vesair, aslında yasa dışı hareketlerin failleri..
Ama..
Gerçek hareketleri yerine..
Onlarla pazarlık yapmak için..
Onların gerçekte yapmadıkları hareketler isnat edilmiş..
Suçladığınız kişi aslında bir katil.
Ama siz, onun gerçekte öldürdüğü kişi ile suçlamıyorsunuz..
Öldürmediği bir kişinin olayından sorumlu tutuyorsunuz.
Böylece bir bildiri veriyorsunuz.
“Senin katil olduğunu biliyorum.. Lakin sana bir talih veriyorum.. Faili olduğun cinayetten değil, faili olmadığın cinayetten yargılatıyorum. Benimle anlaşırsan, benim buyruğuma girersen, nasıl olsa işlemediğin cinayetten kurtulursun.. Lakin işlediğin cinayetin belgesine senin ismini yazarsam.. Kurtulamazsın. Tercih senin!”
Bu iletisi alan Ergenekon davası sanıkları Levent Göktaş’lar..
Fikret Emek’ler.. Ve daha kaçları..
FETÖ’ye karşı telaffuzlarını, diplomatik nezaketi elden bırakmadan geliştirdiler.
Bakmayın siz, “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a suikast savları palavra idi” söylemlerine..
Bakmayın siz, “Ergenekon, FETÖ’nün kumpası idi” mavallarına..
Ergenekon da gerçek.
Balyoz da gerçek..
Ama derin devletin bir kolu olan Ergenekon sanık sandalyesine oturtulurken..
Oturtanlar devletin kendisi ismine değil..
Derin devletin FETÖ kolu ismine hareket ediyorlardı..
Al birini, vur ötekine.. Ve artık..
Katiller, işlemedikleri cinayetlerle değil..
Kendilerine pazarlık hissesi tanınarak değil..
Hangi cinayeti işlemişlerse, o cinayetin sanık sandalyesine oturtularak yargılanmaya başlanınca..
Ergenekon’u da.. FETÖ’sü de..
Birlik olup, siyasi iktidara saldırmaya başladılar..
Önceki gün, toplumsal medyada bir bomba ileti yayıldı.
Hablemitoğlu cinayetinin faili olarak aranan, daha evvelki periyotta de yüksek yargı üyelerinin şu bayanla, bu bayanla imgelerini içeren şantaj emelli CD’leri ofisinde bulunduran M. Levent Göktaş, kaçak olarak yaşadığı yerden, “Akşam saat 22.00’de paylaşımlar yapacağım” dediği tez edildi..
Hatta “Belgeli, görüntülü, imajlar eşliğinde” diye de sav kuvvetlendirildi..
Siyasi iktidarın defosu olsa idi..
Korkardı..
Siyasi iktidardan tık yok..
Tehditin daha da güçlenmesi istek edilmiş olmalı ki, “Hop, duymadınız mı, biz sizi tehdit ediyoruz, bir açıklama yapsanıza” dercesine..
Levent Göktaş’ın avukatı Celal Ülgen sahneye çıktı..
“Paylaşımın yapıldığı hesap, müvekkil Levent Göktaş’a ait” dedi.
En azından, kendisinin de birlikte işler kotardığı internet sitesi, Celal Ülgen’in bu türlü dediğini yazdı.
Ardından işin içine, “Sedat Peker” ismi karıştırılarak, tertibin bu isimle irtibatı olmadığı süsü verildi..
Sahte bir tartışma, halktv ekranlarından saatlerce sürdürüldü..
Ne imiş?
Göktaş demiş ki, “Ben Sedat Peker’e benzemem”
Peker’in ağrına gitmiş bu kelam..
Hemen bir yanıt..
Amaç ne?
Paylaşımların, hakikaten Levent Göktaş’a ilişkin olduğu izlenimini vermek..
Avukatı da onu yapıyor..
Peker de onu yapıyor..
Bu ortada, Peker’in daha evvel kendi hesabından tekrarladığı, fakat pek istek görmeyen iftiralar, bu sefer de Levent Göktaş’ın hesabından akşam saatlerinde ifşa edilecekmiş üzere bir manzara verildi..
Halktv, saatlerce bu yayını sürdürdü..
Öyle ki..
Sosyal medyada, kimin hesabı belirli olmayan, fakat avukatı sıfatı ile Celal Ülgen’in, “Levent Göktaş’a ait” dediği hesaptaki, Cumhurbaşkanına tehdit, hakaret içerikli bildiriler, “Şu kısmını söylemeyelim, orada hakaret var. Lakin şurasını söyleyebiliriz” diyerek, rezil mi rezil palavralar, saatlerce tekrarlandı, duruldu..
Sonrasında..
Halktv moderatörü ile kanka olan Celal Ülgen, baktı ki siyasi iktidardan tırsan kimse yok..
Hesaba erişimi engelleyen bile çıkmadı..
Hesap engellense idi, “Bakın bakın, saat 22.00’deki ifşaatları önlediler” diye algı oluşturacaklardı..
Bu sefer Celal Ülgen, kankasına canlı yayında ileti geçip, “Ben o hesap, müvekkilim Levent Göktaş’ın demedim. Olabilir dedim” U dönüşünü yaptı..
Sonra mı?
Bekledik ki, görüntüler çıksın.. 6 yıl evvel FETÖ’cü ahlaksızların dillendirdikleri iftiraların ötesinde, bir şeyler söylensin..
Ne var ki, ne söylesinler..
“FETÖ ne ise, Ergenekon da o” demedik mi?
Dün FETÖ ne dedi ise, artık Ergenekon sanıkları, dün FETÖ’nün dediklerini, dandik bir toplumsal medya hesabından yaymaya çalıştılar..
Fakat pabucun kıymetli olduğunu görüp, bir adım geri gittiler..
Cumhurbaşkanı’na yönelik alçakça, rezilce, pespayece iftiralarının, aslında 7-8 yıl evvel toplumsal medyada dillendirildiğini, lakin küçücük bir kanıt gösterilemediğini hatırlayıp, şimdilik suskunluğa geçtiler..
Ve Av. Celal Ülgen’in çırağı Hüseyin Ersöz, tüm o iftira hazırlıkları sonrasında dün açıklama yaptı: “Belirtilen hesap, müvekkilim Levenk Göktaş’a ilişkin değildir.”
Sorsak, “Levent Göktaş ile görüştün de mi, bunu açıklıyorsun” diye..
Eminim, karşılık vermeyecektir..
Göktaş’tan çok, bu algı operasyonunu organize eden takım ile kararlaştırıp, bu açıklamayı yaptığını itiraf edecektir..
Rezilliği görüyor musunuz..
Avukatların bile karıştığı tertipleri, bir gün evvel söylenilenlerin, bir gün evvel nasıl yalanlandığını görüyor musunuz?
İşte bu rezillikler olmaması için..
Yalan haber engellenmeli..
Kamuoyu, bu hokkabazlıklara esir edilmemesi için, “Saat 22’de vahim ifşaatlar” deyip..
Saatlerce tv’de tartıştırılan mevzuların..
27 Mayıs darbesi öncesindeki, “Üniversiteli gençler polisler tarafından öldürülüyor, cesetler kıyma makinesinden geçiriliyor. Bulunmasın diye, asfaltların altına yerleştiriliyor” yalanına bir kısım beşerler inandırılmasındaki üzere inanması sağlanamadı.
Sonrasında.. “Hesap dandikmiş” diyerek, artık olayın üstü örtülecek..
İftira atıldığı ile kalacak. “İftira atarak sizi güç durumda bırakırım” söylemli şantajları yapanlar, yaptıkları ile kalacaklar..
Onun içindir ki, TBMM açılır açılmaz. Birinci işi, palavra haberi cezalandıran kanunu geçirmek olmalıdır.