Kurutulmuş çiçekler ve Diyarbakır’ın hafızası

Bir vakitler okuduğum kitap sayfalarının arasına yaprak, çiçek ya da ot parçası koyduğumu, bunları ayraç olarak kullandığımı hatırlıyorum. Ancak özenli olmadığımı, bu işi rastgele yaptığımı da hatırlıyorum. Bir süre sonra yeniden elime aldığım kitabın sayfaları arasından kurumuş bir yaprak düştüğünde şaşırıp sevindiğim de olmuştur. Bu yaprakları ve çiçekleri çerçeveletip duvara asmak için bir çabam olmadı, hatta hiç aklıma bile gelmedi. Çiçekleri nerden buluyordum? Parklar ve bahçesi olan mekanlar, kitap okumak için de en ideal yerlerdir benim için.

Biraz rastgele olsa da birçoğumuz gibi kitap sayfaları arasında kuruttum çiçekleri. Ancak çiçek kurutmanın birçok yolu var. Mikrodalga fırında bile çiçek kurutuluyor. Meraklısı biliyordur elbette, yöntemi ne olursa olsun çiçek kurutmak da incelik ve özen istiyor.

HER ŞEY BİR HEVESLE BAŞLADI

Sözü, yakın zamanda Hewş Kafe’nin avlusunda açılan sergiye getireceğim. Bahoz Damlayıcı ve Ayşe Suna, kurutup çerçevelettikleri çiçekleri burada sergilediler. Çerçeve içindeki kurutulmuş çiçeklerle karşılaşınca, uzun zamandır kitaplar arasında çiçek kurutmadığımı da hatırlamış oldum.

Bahoz Damlayıcı, neredeyse çocukluk yıllarında merak sarmış çiçek kurutmaya. Sık sık azar işitse de önce annesinin balkonda yetiştirdiği çiçekleri kurutmuş. Çok sonra çiçek kurutma işini biraz daha profesyonelce yapmaya başlamış. Kurutulmuş bir çiçeği çerçeveletmek fikrinin doğuşuna ise parasızlık neden olmuş. Arkadaşına güzel bir hediye almak istemiş ancak vakitlerden parasızlık zamanıymış. Kuruttuğu çiçeklerden birini çerçeve yapmış ve tablo gibi sunmuş hediyesini. Hediye beğenilince bir tutkuya dönüşmüş çiçek kurutmak, kurutulmuş çiçekleri tablo haline getirmek.

Bahoz Damlayıcı

DAR Û PEL AÇILDI

Dar û Pel (Yaprak ve Ağaç) atölyesi de bu tutkunun eseri. Bir odada başlayan çiçek kurutmak, kurutulmuş çiçekler için çerçeve hazırlamak ve bunları yakınlarına göstermek hevesi Bahoz Damlayıcı ile Ayşe Suna’nın yolunun kesişmesine de olanak sağlamış.

Ayşe Suna, Damlayıcı’nın yaptığı işlere yerinde müdahalelerde bulununca, “Gel beraber yapalım bu işi” teklifi almış. Suna, önce metal çerçeveleri bir kenara bırakmış, “Ahşap, çiçeğe daha çok yakışır” diyerek. Damlayıcı ve Suna, deyim yerindeyse işi büyütünce, Suriçi’nde eski bir ev kiralayarak Dar û Pel atölyesini açmışlar. Belli aralıklarla düzenledikleri çiçek kurutma ve bunları tablo haline getirme işlemiyle ilgili atölyeler düzenliyorlar. Katılımcılar işin inceliklerini öğreniyor ve atölyenin sonuna kendi imzalarıyla hazırladıkları tablolarla ayrılıyorlar Dar û Pel’den. Damlayıcı ve Suna’nın verdiği bilgiye göre kimi katılımcılar, atölyeden sonra da bu işi kendi olanaklarıyla sürdürmeye devam ediyorlar.

ÇİÇEKLER DİYARBAKIR’DA TOPLANIYOR

Damlayıcı ve Suna arasında iş bölümü de yapılmış zamanla. Çiçekleri Damlayıcı toplarken, bunların kurutma işlemini ve kurutulmuş çiçeklere uygun zemini ve çerçeveyi Suna hazırlıyor.

Damlayıcı, “Diyarbakır’da yetişen bütün çiçekleri öğrendim. Hangisi hangi mevsimde çıkar, nerede görülür biliyorum. Çiçekleri toplamak için onları tanımak, bilmek gerek. Gece mi toplanmalı, gündüz mü bunlar çok önemli” diyor.

Surların kıyısında, Hevsel Bahçeleri’nde ve biraz daha dışarıda yetişen çiçekleri topluyor Damlayıcı. Yaptığı işten haberdar olup takdir edenler, Damlayıcı için yaşadıkları ilçelerden çiçekler toplayıp getiriyorlar. Bu sayede Damlayıcı, Diyarbakır’da yetişen birçok çiçeğe ulaşma imkanını buluyor.

.

ÇİÇEĞE ESTETİK DOKUNUŞ

Damlayıcı’nın topladığı çiçekler kurutulmak üzere Ayşe Suna’ya teslim ediliyor. “Bazı çiçekler 3 ayda ancak kuruyor” diyen Suna, doğallıklarını kaybetmesinler diye hiçbir işlemden geçirmeden, çiçekleri kitap arasında kuruttuklarına dikkat çekiyor. Görsel sanatlara ilgi duyan ve fotoğrafçılık yapan Suna, kurutulmuş bir çiçeğin bir tablo olarak ortaya çıkışının sanıldığı gibi hiç de kolay olmadığını anlatıyor. Bir tablonun hazırlanması, çiçeğin toplanma ve kurutma sürecinden başlayarak 3-6 ay gibi bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Emek, özen ve estetik bir duyguya da ihtiyaç duyuyor Suna’nın yaptığı tasarımlar. Kurutulmuş çiçeği masaya koyduğunda, bunu nasıl bir zemine oturtacağını, hangi rengin uygun düşeceğini ve çerçevenin ebatlarını düşünmeye başlıyor Suna. Sonunda ortaya bir sanat çıkacak, Suna da bu şekilde yaklaşıyor kurutulmuş çiçeğe.

DİYARBAKIR DOĞASININ HAFIZASI

Damlayıcı, yaptıkları işin yaygınlaşmasını istiyor. Çünkü bu şeklide Diyarbakır’da yetişen çiçekler kayıt altına alınmış, tanıtılmış olacak. Diyarbakır doğasının hafızası bu şekilde de oluşturulabilir. Haksız da sayılmaz. Dicle Nehri’nin ve Hevsel Bahçeleri’nin ileride ne olacağı belli değil maalesef. HES’ler, kum ocakları, para hırsı derken Dicle Nehri ve çevresi, bütün uyarılara rağmen tehlike altında.

İşte bu hafızayı kayıt altına almak için topladıkları çiçeklerin videosunu ve fotoğraflarını da çekiyor Suna ile Damlayıcı. İleride bu çiçekleri anlatan bir kitaba da imza atmak istiyorlar. Ancak bunun için ekonomik desteğe ihtiyaçları var. Hazırladıkları bir proje var ve bunu sivil toplum örgütleriyle paylaşmak istiyorlar. Destek alabilirlerse Diyarbakır ve çevresinde yetişen yüzden fazla çiçeği daha geniş kesimlere tanıtma olanağı bulacaklar.

Hewş Kafe’de açılan sergi sona erdi. Ancak insanı heyecanlandıran çiçekler Dar û Pel’de görülebilir. Aslında sadece çiçekler sergilenmiyor Dar û Pel’de, burada 10 yıldır dağ tepe gezerek çiçek toplayan Damlayıcı’nın emeği, Suna’nın estetik dokunuşları ve Diyarbakır’ın doğasını da görmek mümkün…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir