Nilüfer 7. Caz Şenliği kapsamında gerçekleştirilen panelde, kültür sanatın iklim üzerine tesirleri ve tahlil teklifleri paylaşıldı. Konuşmacılar, iklim kriziyle uğraşta, yanlışsız kullanıldığı takdirde kültür sanatın büyük gücü olabileceğini vurguladı.
BURSA (İGFA) – Nilüfer 7. Caz Festivali’nde konserlerin yanı sıra, atölye ve söyleşiler de düzenlendi. Caz şenliği kapsamında gerçekleştirilen panelde, kültür sanatın iklim krizine olan tesirleri konuşuldu. Moderatörlüğünü Gizem Gezenoğlu’nun yaptığı panelde Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Itır Erhart, iklim krizini ele alan ve nizamlı yayınlanan bir podcast serisinin proje yöneticisi Naz Yaman ve Museum for Future hareketi Türkiye Koordinatörü Dr. Emek Yılmaz, kültür sanatın iklim krizine tesirlerini ve tahlil tekliflerini paylaştı. Üç Fidan Parkı’ndaki panelde konuşan Prof. Dr. Itır Erhart, “Bizlerin günlük davranışları değişmeden, iklim krizini yavaşlatma bahtımız yok” dedi. İklim krizini insanların oluşturduğunu söyleyen Prof. Dr. Erhart, “İklim krizinin hepimizin önceliği olması gerektiği, daima konuşuluyor. İçinde bulunduğumuz duruna biz neden olduk. Gezegen, daha evvel de birçok kriz yaşadı. Biz kendi elimiz ve katkımızla gezegeni bu hale getirdik. Gezegen hayatta kaldı fakat artık biz kalamayacağız. İklim değişikliği nedeniyle birtakım bölgeler yaşanamaz hale geldiği vakit, biz yok olacağız fakat gezegen hayatta kalacak. Herkesin, bu sıkıntının bir tarafından tutması gerek. Hükümetler çalışıyor, ancak bu kâfi değil. Bizlerin günlük davranışları da değişmeden bu gidişatı yavaşlatma bahtımız yok. Bizlerin de çok küçük davranış halleri bu süreci yavaşlatır. Kültür sanat da bunlardan biri. En zoru da kültür ve davranış dönüşümü” diye konuştu.
Kültür sanat aktivitelerinin bu alanda oluşturduğu bir farkındalığın olduğunu, potansiyelinin yüksek olduğunu lakin tesirinin birebir oranda olmadığını belirten Naz Yaman da, temel olan şeyin toplumun tüm kesitlerine ulaşabilmek olduğunu vurguladı. Yaman, “Kültür sanat aktivitelerine, zati bu mevzuya ilgisi olan şahısların ilgisini katıldığını düşünüyorum. Düşünmemiz gereken temel şey toplumun tüm kesitlerine bunu yayabilmek. Çok büyük bir tesir potansiyeli var lakin bunu tam olarak gerçekleştirebildiğimizi düşünmüyorum. İklim ve ekoloji hususuyla ilgili beşerler bu cins aktivitelerde yer alıyor ve her sene biz bizeyiz üzere hissediyorum. Daha genele hitap eden, tanınan sanatkarların yarattığı farkındalığın tesir alanının daha büyük oluyor” dedi.
Bu husustaki tahlil tekliflerini de paylaşan Naz Yaman şöyle konuştu: “Endişe yaratarak değil de, insanlara ilham vererek, âlâ örnekler vererek bir şeylerin değişebileceğini göstererek fark yaratmaya çalışıyoruz. Kültür sanatın bu tarafta çok büyük gücü var. Herkesin hayatında kültür sanattan idol olarak gördüğü birileri olmuştur. Kültür sanat, hayatı taklit ediyor bir noktada. Âlâ örneklerin çok büyük tesir potansiyeli olabilir. Gerçek bilgiyi, anlaşılabilir formda vermek kıymetli. İklim krizi, sürdülebilirlik bahisleri ağzımıza çok takıldı lakin çok da içini dolduramıyoruz üzere. Anlaşılabilir formda ilham vererek bunları anlatmak değerli. Rakip olarak görmek yerine, birlikte bir şeyleri çözebileceğimizin farkında olması çok değerli.”
İklim krizine müzeler üzerinden örnekler veren Dr. Emek Yılmaz da, müzelerin çok güç tüketen yerler olduğunu, müze binalarında yapılacak etraf dostu uygulamaların, bu mevzunun kıymetli adımlarından biri olduğunu söyledi.
Türkiye’de yer alan 428 müzenin 2021 yılında 16 milyon kişi tarafından gezildiğine dikkat çeken Dr. Emek Yılmaz, “Müzeler, etkin halde bu sürecin modülü olması gerekiyor. Okullarla, lokal idarelerle iş birliği yapılıyor. 7’den70’e her yaştan insanın ve fark demografik yapıdan insanların birebir andan bir ortada bulunduğu yerler müzeler. Müzeler, farkındalık yaratan yerlerden bir tanesi.
Burada, küratörlere öneli rol düşüyor. Harekete geçmek çok kıymetli. Bir davranış değişikliği dahi çok kıymetli. Bir ortaya gelip, kesinlikle baskı kurulmalı ve harekete geçmeye özendirilmeli. Müze binaları etraf dostu olmalı, gelen ziyaretçiler kendi araçlarıyla değil de, toplu taşımayla gelmeli” diye konuştu.