Malatya’da 18 Nisan 2007’de Hristiyan içerikli kitap dağıtımı yapan Tepe Yayınevi’nde çalışan Alman asıllı Tilmann Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel boğazları kesilerek öldürülmüştü. Bu dehşetli olayın yaşanmasının akabinde tekrar Malatya’da kilise derneği odaklı dikkat çeken olaylar meydana geldi. Kurtuluş Kiliseleri Derneği Malatya Şube Lideri Vedat Serin’in Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı kabahat duyurusu, yeni bir katliamın kurgulanıyor olabileceği tasası yarattı.
“Bunları öldürün, ne istiyorsanız verelim”
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine nazaran, Kurtuluş Kiliseleri Derneği Malatya Temsilcisi ve işçisi Vedat Serin, 5 Eylül’de çarpıcı bir ihbarda bulundu ve cürüm duyurusu dilekçesi verdi. Serin, dilekçesinde, üç dört ay evvel kilise derneğinin olduğu mahallede gerisinden gelen birinin, “Vedat abi, nasılsın” dediğini, bu kişiyi çıkartamadığını lakin konuşmaya devam ettiğini söyledi.
Serin, 25 Ağustos’ta kilise dernek binasına gittiğini, yaklaşık iki dakika sonra ismini o gün öğrendiği T.A.’nın geldiğini, bir ağacın altında İncil bulduğunu, bunu işaret sayarak kiliseye geldiğini anlattığını aktardı. Daha sonra T.A.’nın bir kişiyi aradığını anlatan Serin, “Kapının önünde konuşmaya başladık. ‘Burada ses kaydı var mı?’ diye sordu. ‘Varsa beni s…’ dedi. Daha sonra bana başından geçenleri anlattı” dedi.
T.A.’nın bir periyot Malatya’da bir mahallenin dava ocağı başkanlığını yaptığını söyleyen Serin, şöyle devam etti:
‘Bahsettiği ocağa sivil JİTEM’ciler, askeri çalışanlar gelmişler. Yaşça büyük olan biri daha varmış. Bunlara, ‘Malatya’da misyonerler var. Bu durum vatan için uygun değil’ üzere şeyler söylemişler. Malatya’da Vedat Serin, Ankara’da İhsan Özbek ve daha evvel Malatya’da yaşayan Timothy Wesley Stonen’in isimlerini, adreslerini ve fotoğraflarını vermişler. ‘Bunları öldürün size ne istiyorsanız verelim’ demişler.’
Tüm işleri yolunda gitmiş
Serin, T.A.’nın kendisine, “Ben bir müddet seni takip ettim. Abi sen çok rahat bir beşersin. Bir insan Malatya üzere yerde kilisede çalışacak, Hıristiyanlığı anlatacak, senin üzere de çarşıda gezecek. Sahiden biz de şaşırdık. Korkmuyor musun?’ dediğini, “Yok, ben yanlış bir şey yapmıyorum. Kimseye zorla bir şey vermiyorum. Yüz kızartıcı bir şey yapmıyorum. İsteyen olursa gelip buradan kitap alır. Sorusu olan varsa sorar” cevabını verdiğini anlattı.
O periyot üniversitede peyzaj, gübre satışı üzere işlerle uğraşan T.A.’ya kolaylıklar sağlandığını, bütün işlerinin yolunda gittiğini, başından geçen olayları basitçe atlattığını söyleyen Serin, bu bilgileri de kendisinden aldığını aktardı.
Günaydın’ın babasına anlatmışlar
Serin, şöyle devam etti:
“Yayınevi katliamından ötürü cezaevinde yatan Emre Günaydın’ın babası Mustafa Günaydın’ın yanına gitmişler. Mevzuyu anlatmışlar. Mustafa Günaydın bunlara, ‘Yapmayın, benim oğlumu da kullandılar. Evlat acısını ben biliyorum’ üzere şeyler söylemiş ve ağlamış. ‘Vazgeçin’ demiş.
Bunu üzerine T.A. bu cinayetleri işlemeyeceğini söyleyince bu bireylerin bütün ticari işlerini engellemişler. İhaleleri iptal edilmiş. Çok ziyana uğramış. Gök Tengri niyetini savunduğu ve İncil ile ilgili hususlara da birkaç sefer girdiği için oradaki vazifesinden de alınmış. Bana telefonunu verip, daha sonra geleceğini söyleyerek ayrıldı. Kim bu tehditlerden sorumlu ise şikâyetçiyim. Hayatımdan tasa ediyorum. Hayatımın korunması için gereken önlemlerin alınmasını ve bu şahısların cezalandırılmasını istiyorum.”