CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde kanaat başkanları ve muhtarlarla bir ortaya geldi. Programda bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, daha sonra kendisine sorulan soruları yanıtlandırdı.
“BİZİM CHP OLARAK BİR EKSİĞİMİZ VAR”
Kılıçdaroğlu, “Bir vatandaşımız, bir ailemiz şayet yatağa aç giriyorsa hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kanaat başkanları ile muhtar arkadaşlarımla yaptığım toplantılara ehemmiyet veriyorum. Birbirimizi tanımamız lazım. Bu toplantıların yapılma nedeni biraz da bu. Sizden farklı bir yaşantım yok benim. Hasebiyle benim o denli saraylara o denli lüks hayatlara falan gereksinimim yok. Onlar beni rahatsız eder. Benim vatandaşım şayet huzur içinde yaşıyorsa ben de huzur içinde yaşarım. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir eksiğimiz var. Biz genelde Ankara’da oturduk. Hoş nutuklar attık. Sonra dedik ki vatandaş niçin bize oy vermiyor? Gelip sizin sofranıza oturmadık. Kederinizi dinlemedik. ‘Ya arkadaş sizin derdiniz nedir?’ diye oturup konuşmadık. Daima Ankara’dan konuştuk, ondan sonra sizden oy bekledik. Sonra ‘neden vatandaş bize oy vermiyor’ diye oturup düşünmedik bile. Ben, Anadolu’da sizler nasıl yetiştiyseniz o denli yetiştiğim için sizin sofralarınıza oturmak, sizinle oturup konuşmak, dertleşmek benim görevim” dedi.
“TÜRKİYE’NİN SAMAN İTHAL EDECEĞİ AKLIMA GELMEZDİ”
“Siyaset ahlaklı değilse sorunu çözemezsiniz” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasete giren kişi zenginleşmişse, açık ve net söylüyorum; siyasete giren kişi ‘ben zenginleştim, köşeyi döndüm’ diyorsa bilin ki hırsızlık yapıyor. Türkçesi yok bunun. Ben de girdim siyasete. Devlette bürokrattım. Siyasete girdiğim gün bütün mal varlığımı kendi internet siteme koydum; ‘benim mal varlığım budur’ dedim. Lakin siz birden teğe zenginleşirseniz ham hamam sahibi olursanız, bilmem nerelerde ‘yurtlar yapıyorum’ diye gökdelenler yapıyorsanız, onların başında sizin çocuklarınız olursa, bu demek ki birisi malı götürüyor. İşin Türkçesi bu. ‘Malı götürmek’ ne demektir? Yoksulun fukaranın hakkını çalmak demektir. Bir devlet üretirse o devlet dünyada güçlü olur. Fakat devlet üretmezse yalnızca tüketirse o devlet zayıflar. Her şey gelirdi; ancak benim aklıma Türkiye‘nin saman ithal edeceği hiç gelmezdi. Ancak onu da ithal ettik. Sonra, canlı hayvandı, etti, aklınıza ne gelirse dışarıdan ithal etmeye başladık. Ne yapmamız lazım? Evvel topraktan başlamamız lazım. Üstüne sanayi kurmamız lazım. Üstüne üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Üstüne katma pahası yüksek eser üretmemiz lazım” diye konuştu.
“YABANCILARA MÜLK SATIŞINA KARŞIYIZ”
Kılıçdaroğlu, konuşmasının akabinde muhtar ve kanaat liderlerin kendisine sordukları soruları yanıtlandırdı. Kılıçdaroğlu, “Yabancılara mülk satışı gerçek bir uygulama mıdır ve bu durum ülke faydasına mıdır?” sorusuna, “Biz yabancılara mülk satışına karşıyız. Buna karşı çıktığımızı söyledik. Yalnızca o değil tank-palet fabrikasının Katar Ordusu’na satılmasına da karşı çıktık. Münasebetiyle biz iktidar olduğumuzda Allah’ın müsaadesiyle evvel o tank-palet fabrikasını Katar Ordusu’ndan alıp ulu ordumuza vereceğiz. Ordumuzun hastanelerini kapattılar. Hastanesi olmayan dünyada tek ordu Türk ordusu. Bugüne kadar elinden alınan pek çok şeyi tekrar ordumuza iade edeceğiz” diye cevap verdi.
“CUMHURBAŞKANI ADAYININ NİTELİKLERİNİ SAYDIK”
Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanlığına çok yakışıyorsunuz; aday mısınız?” sorusu üzerine ise, “Cumhurbaşkanlığını belirleme yetkisi 6’lı masada. Bu hususta görüş birliğini sağladık. Görüş birliğine vardık. 6 önder yalnızca cumhurbaşkanının niteliklerini belirlediler ve onu kamuoyu ile paylaştılar. Cumhurbaşkanı olacak kişinin ahlaklı olması lazım, faziletli olması lazım, devleti tanıması lazım, devlet aklının olması lazım, deneyimli birinin olması lazım üzere nitelikleri saydık. Bu niteliklere uygun bir cumhurbaşkanı adayımız çıkacak, inşallah Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu 13’üncü cumhurbaşkanı olacak.” sözlerini kullandı.