Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah biz en kısa vakitte Şam’a gidecek, Selahaddin-i Eyyübi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı kılacağız” diyeli 10 yıl oldu.
Geçen 10 yılda…
Arap ülkelerinin iç siyasetine, birbirleri ortasındaki çatışmalara müdahil ve taraf olmama formundaki Atatürk’ün çizdiği klasik çizgi küçümsendi. Ehil diplomatlar “Monşerler” diye aşağılandı.
Fatih Camisi’nin art sokaklarındaki rutubetli çay ocaklarında pinekleyen bir avuç radikal İslamcı meczubun cihat hayallerinin peşinde sürüklendi, Türkiye. Bu uğurda Suriye’de iç savaşa taraf olundu ve ÖSO silahlandırıldı.
El Düstur ve IŞİD’in davetine uyan teröristler ‘cihat’ otobanına çevirdikleri hududumuzdan Suriye’ye geçti. Hududun karşı yakasında PKK, IŞİD ve El Esas devletçileri kuruldu. Bu örgütler ülkemize canlı bomba sokup kanlı katliamlar gerçekleştirdi.
İlan etmediğimiz savaşın kaybedeniyiz
Selefiler ülkemizde 10-20 bin kişilik tabana ulaştı.
Suriyeli sığınmacıların sayısı 100 bini geçtiğinde “Kritik eşik aşıldı” denilmişti. 100 bin, beş milyon oldu. Kelamda biz Suriye’ye girecektik, Suriye bize girdi.
Şu an Suriyelilerin yaşamadığı bir kentimiz yok.
Sınırdaki Hatay, Şanlıurfa, Gaziantep, Mardin, Kilis ile Adana ve Mersin’de nüfusun üçte biri Araplaştı. Gündelik lisan Arapça’ya evrildi. Nesillerimizi etkileyecek bir ulusal güvenlik sıkıntısı yaratıldı.
Fırat Kalkanı, Zeytin Kolu ve Barış Pınarı’nda IŞİD ve PKK’ya karşı 100’ü aşkın şehit verdik.
Rus uçakları 34 askerimizi birden şehit etti.
AK Parti, “Askerlerimizi Ruslar vurdu” bile diyemedi.
Emevi Camisi’nde şükür namazı hayali kuranlardan dolayı Türk mescitlerinde cenaze namazları kılındı.
AK Parti, Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu araziyi bırakıp sırtında türbeyle kaçtı.
Savaşta mıydık?
Hayır.
Suriye’ye karşı savaş ilan etmedik.
Ancak etseydik, bundan daha ağır bir bilançoyla karşılaşmazdık. Girmediğimiz savaşın kaybedeni olduk.
Yüzde 64.5 ‘Esad ile görüşülsün’ diyor
Geçen 10 yılın sonunda …
‘Stratejik Derinlik’ pusulası ile yola çıkarılan Türkiye, Suriye çölünde tarafını kaybetti. Yüzyıl evvel Zeytindağı’ndaki Mehmetçikler üzere yapayalnız kaldı.
AK Parti’nin İslam dünyasına liderlik ihtirası ulusal çıkarlarımızı zedeledi. Türkiye’nin gelecek memnun 10 yılları geçmiş 10 yıl içinde çöl rüzgarında savruldu.
İktidara karşın Türk halkı Suriye’ye düşmanlaştırılamadı ve İhvan’cı iktidara ikna edilemedi.
Araştırmalara da yansıdı.
MetroPoll’ün Ocak 2022’deki saha çalışmasında iştirakçilerin yüzde 64.5’i “Hükümet Suriye ile münasebetleri olağanlaştırmak için Esad ile diplomatik görüşmeleri başlatmalı” dedi.
AK Parti ve MHP’lilerin yüzde 54.1 buna dahildi
Yüzde 55.2’si Türkiye’nin askerlerini geri çekmesi gerektiğini söyledi.
AK Parti, iflası kabul etti
Türkiye’nin ekonomik yükü arttıkça Suriye ‘cihadı’ da külfete dönüştü. AK Parti, Suriyelilerin ‘Ensar’ı olmaktan ve sığınmacıları ‘Muhacir’ görmekten vazgeçmek zorunda kaldı. Yoksa iktidarı avuçlarından kayıp gidecekti. Türkiye’yi yönetiyor olmak, AK Parti’yi Suriye siyasetinden geri adım atmaya ve bu iflası kabule mecbur etti.
Hem mecburdu.
Hem de doğrusu buydu.
Beş milyon Suriyelinin geri dönüşünü görüşmek ve planlamak için Esad ile münasebet kurmak zorundayız. Türkiye, âlâ niyet göstergesi olarak, İdlib’i Suriye’ye bırakmalı. İdlib’te El Düstur ve IŞİD ile öteki Selefi örgütlerin varlığından dolayı Türkiye, “Teröristleri koruyor” diye suçlanıyor. Bırakalım Suriye, kendi topraklarında güvenliği sağlasın.
Geçen 10 yılda Erdoğan ‘Kardeşim Esad’ dediği Beşşar’ı ‘Katil Esed’ ilan etmişti.
Geçen 10 yılın sonunda ‘Katil Esed’ tekrar ‘Kardeşim Esad’ oluyor.
Arap komşularımızın çatışmalarına müdahil ve taraf olmamayı öğütleyen Atatürk haklı çıktı. İstikrarlı ve barışçıl bir diplomasisi öneren monşerler de o denli. Suriye’de savaşa ve IŞİD zorbalığa karşı çıkan muhalifler de.
10 yıl sonra birinci defa bir Türk uçağı Şam’a uçuyor
10 yıl sonra birinci defa bir Türk yolcu uçağı Türkiye’den havalanıp Suriye’nin başşehri Şam’a inecek. Vatan Partisi Genel Lideri Doğu Perinçek ve arkadaşlarını taşıyacak olan özel uçak, Esad’ın daveti üzerine yaklaşık iki hafta sonra Suriye’de olacak.
Perinçek, ziyarete ait sorularımı yanıtladı.
Doğu beyefendi, bu ziyaret nasıl gelişti? Siz mi talep ettiniz?
Yeni-sekiz aydır bizi davet ediyorlardı. Rusya ile görüşmeler yaptı partimiz. Ethem Sancak, Şule ve Mehmet Perinçek, Moskova’da görüşmeler yaptı. İran’la görüşüyoruz. Türk devletiyle de görüşüyoruz. Sonuç itibariyle Suriye’deki terörün temizlenmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması, Suriyeli konukların memleketlerine döndüğü şartların yaratılması planıyla bu görüşmeleri yapacağız.
Ankara’nın bilgisi var mı?
Tabi tabi, onlarla görüşüyoruz. Biz onların kontrolünde ve idaresinde değiliz. Ancak devletimizin ve milletimizin sıkıntısı olduğu için onları bilgilendiriyoruz.
‘Gitmeyin’ diye bir uyardılar mı?
Hayır, bulunmuyorlar. Onlar da aslında dikkat ederseniz, olumlu bir sürece girdiler. Rusya-Soçi görüşmesi… Biz de Soçi öncesinde çok çalıştık. Rusya’ya iki sefer heyet yolladık. Türk devletiyle fikir alışverişi yapıyoruz. Hoş sürece girdi.
Ne vakit gideceksiniz? Tarih belirli mi?
Tarih iki-üç güç içinde aşikâr olacak. Suriye “Bir an önce gelin” diyordu. Biz biraz erteledik. Sanıyorum 10-15 gün içinde gideriz.
Esad idaresinin davetiyle değil mi?
Evet, devletin davetiyle gidiyoruz.
Heyetiniz kimlerden oluşuyor?
Şu anda ben varım, Ethem Sancak var. Öbürleri birkaç günde belirli olacak. Parti dışındaki şahsiyetler de olacak.
Gazeteci olacak mı?
Onun için de çalışıyoruz. Özel uçak 12 kişilik galiba. Büyük uçak olursa gazeteci de olacak yahut gazetecilere şartlar sağlamaya çalışacağız. Kendi imkanlarıyla Beyrut’a gidebilirler. Orada da Suriye onları ağırlar.
Uçuşunuz direkt Şam’a değil, anladığım kadarıyla.
Doğrudan Şam’a. O da bir yenilik olacak.
İlk kez…
Şam Havaalanı’nı açacağız.
Görüşmede hangi başlıkları ele almayı düşünüyorsunuz?
Esas olarak terörü bitirmek ve Türkiye’deki konukların ülkelerine inançlı dönmesi. Suriye onları affediyor esasen. Tam itimat sağlayacağız. Rahatça işlerine dönecekler. Başlarına birşey gelmeyecek. Bir de PKK’nın bitirilmesi Suriye ile işbirliğini gerektiriyor. Bizimki alternatif… Tayyip Erdoğanlarınki, 900 kilometre uzunluğunda, 30 kilometre derinliğinde güvenlik şeridi, o bir tahlil değil. O, mülteciyi kaldırıp Türkiye’nin egemenlik alanına götürüyor, diğer yere yerleştiriyor. Ona Türkiye bakacak, Kızılay’dan yemek verecekler, briket meskenler, saçmasapan…
Buna karşısınız.
Karşıyız. Suriye topraklarına konut yap, postane ve banka kur falan, bir nevi Türkiye’nin egemenlik alanını genişleten bir uygulama. Kimsenin de kabul edebileceği bir şey değil. Tahlil değil.
Suriye’nin de talebi var. Diyor ki topraklarımı boşaltın.
Tabi, en sonunda o olacak. Terör bittiği vakit öteki bir silahlı gücün bulunmasının manası kalmayacak. Ne Rusların ne İranlıların… Tabi Amerikan üsleri tasfiye edilecek.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü Türk devleti de savunuyor. Tabi ki oralar Suriye’nin egemenliğinde olacak. Türkiye orada kalıcı olamaz ki.
Bir de bölgede şeriatçı örgütler var.
İşte Türkiye’nin başındaki bela onlar. Türkiye onları koruyarak başına bela sarıyor. Çok yanlış yapıyor. Türkiye’yi kalıcı ve asıllı adımlar atmaktan alıkoyuyor. Bir nevi Türkiye’nin ayağındaki prangalar.
Türkiye ile Suriye’nin yakınlaşması ne kadarlık bir vadede mümkün olabilir? Öngörünüz var mı?
Bence süratli olacak. Türkiye-Rusya, Türkiye-İran ve Türkiye-Çin yakınlaşması Suriye’de düğümleniyor, anahtar misyonu yapacak. Türkiye’nin Rusya ile birlikte olmaya muhtaçlığı var. Suriye bize Doğu Akdeniz’de de lazım. Doğu Akdeniz’de KKTC’nin tanınması, Amerika-İsrail-Yunanistan eksenli deniz tehdidine karşı en yakın birlikte olacağımız ülke, Suriye. O mevzuyu hiç kimse getirmiyor gündeme lakin onu da ele alacağız görüşmelerde.