Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı TOKİ Projesi’ne ait olarak, “Sayın Erdoğan, dar gelirlilerin mesken sahibi olma umudunu seçim materyali olarak kullanmakta kararlı. Daha da açık bir sözle insanımızın umutları ile hisleriyle oynuyor adeta. Sayın Cumhurbaşkanı sanki 2019 yılında muştusunu verdiği 100 bin konutun akıbetinden haberdar mı, merak ediyoruz” dedi.
Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, bugün parti genel merkezinde haftalık basın toplantısını düzenledi. Karamollaoğlu; TOKİ Projesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti, dış siyaset ve hayat pahalılığı bahislerine değindi.
Karamollaoğlu özetle şunları söyledi:
“Erdoğan, dar gelirlilerin konut sahibi olma umudunu seçim gereci olarak kullanmakta kararlı”
“Hayat pahalılığının oluşturduğu sorunları gideremeyen ve memnuniyetsizleri ortadan kaldıramayan iktidar ise kaybetmek dehşetiyle neredeyse elindeki bütün kartları masaya sürmeye başladı. Adeta kısmı bitirmek için tüm tuşlara basan bilgisayar oyuncusu üzere davranıyor. Ruhsal bir hava içinde. Ne var ki iktidarın vatandaşa verdiği muştular bu hayat pahalılığının yanında birer köpükten farksız gözüküyor. Kelamda en büyük müjde olarak takdim edilen bahisler bile birkaç hafta içinde tesirini yitiriyor. Zira, bu hususta önemli adımlar atılamıyor. Taban fiyat artırımı, ek gösterge, EYT düzenlemesi derken yakın vakitlerde açıklanan TOKİ kampanyası iktidarın kendisinden süratle uzaklaşan seçmenlere yaptığı son teşebbüslerden birisi olarak tarihe geçti. Sayın Erdoğan, dar gelirlilerin konut sahibi olma umudunu seçim gereci olarak kullanmakta kararlı. Daha da açık bir sözle insanımızın umutları ile hisleriyle oynuyor adeta. Konut, gündeme gelmişken bu sefer 500 bin konut muştusu veren Sayın Cumhurbaşkanı sanki 2019 yılında muştusunu verdiği 100 bin konutun akıbetinden haberdar mı, merak ediyoruz.
“20 yılık bir iktidar hala büyük vaatlerle insanın gönlünü almaya çalışıyor”
Biz söyleyelim, 2019’da benzeri cümlelerle duyurulan 100 bin konut projesi temel evresinden öteye geçemedi, vatandaşımızın mesken sahibi olma hayalleri ne yazık ki gölete dönüştü. Bunu da bilerek kullanıyorum; zira, Aksaray’da gölete dönüşen temellerden biri maalesef 16 yaşındaki bir yavrumuzun vefatına sebep oldu. Birbirine bağlamak için değil ancak bir gerçeği ortaya koymak için bu sözleri kullanıyorum. TOKİ, vatandaşın umutları üzerine inşa edeceği bu 500 bin konuta başlamadan evvel sanki 2019 hatta 2018 ve 2020 yılları ortasındaki kuraya açtığı projeleri bitirebilecek mi biz bunun tasasını, kuşkusunu taşıyoruz. Öte yandan bu konutlar bitirilse bile ödeme planları dikkate alındığında yeniden dar gelirlilerinin konut problemini çözmüş olacak bu projeler. İstanbul’da 18 bin lira, Türkiye genelinde 16 bin liranın altında gelirli olanların bu projelerde rastgele bir hissesi olmayacağı kesin. Bu da bir itiraf, kendileri söylüyorlar. Çalışanlarımızın tahminen yüzde 70’i bu gelirin altında bir fiyata mahkûm.
Büyük konut atılımı diye sunulan ve maalesef seçim yatırımı olduğu artık açık olan TOKİ projesinin hiçbir yaraya merhem olamayacağı da çok açık bir halde görülmektedir. Bu proje kıymetli bir proje. Bu proje kesinlikle tatbik edilmeli, konut sorunları çözülmeden bir ülkede huzur ve iç barış tam olarak sağlanamaz. Herkes evvel kendi konutunda rahat, huzur içinde yaşayabilmeli. 20 yılık bir iktidar hala büyük vaatlerle insanın gönlünü almaya çalışıyor.
“Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi lüks olarak görüyor”
Bakınız, enflasyonu hiç dikkate almadan rakamsal artışları büyüme öyküsü olarak anlatan Erdoğan, her fırsatta üniversiteli gençlere verilen burs ölçüsünü örnek veriyor. İktidara geldiklerinde 45 lira olan öğrenci bursunun, paranın bedeline bağlı olarak 800 liraya çıkışını anlata anlata bitiremiyor Erdoğan. Lakin ne hikmetse, bursu artan üniversiteli gençlerin sofrasındaki ekmek küçülüyor, tabağındaki porsiyon azalıyor.
KYK yurtlarındaki 2-3 kişilik odaları ranza koyarak hapishane hücresine çeviren hükümet, artık de yemeklerde fiks menü veriyor; daha ucuz olduğu için. Öğrenciler artık sabah kahvaltısında zeytinli poğaça yemeye mecbur bırakılıyor. Zeytinli poğaça dediklerinin içinde de zeytini orta ki bulasın, mikroskopla bakınca lakin görülebilecek cinsten… Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi lüks olarak görüyor, yurtlarda karınlarını doyurma çalışıyordu. Fakat artık kaldıkları yurtlarda bile sadece açlıklarını bastıracak kadar yiyebilir hale geldiler. Geleceğini emanet edeceği gençlerin karnını doyuramayan iktidar, artık ülkeyi 5 yıl daha yönetme yetkisi istiyor, 2053 ve 2071 amaçlarından kelam ediyor. Ne diyelim; Allah akıl, fikirsin versin!
“Eğer istikrarlı bir ekonominiz, güçlü bir demokrasiniz, inanç veren bir adalet sisteminiz yoksa tesirli bir dış siyasetiniz olamaz”
Bilindiği üzere Sayın Cumhurbaşkanı, BM’nin 77. Genel Şura Toplantısı nedeniyle bir müddettir New York’ta bulunuyor. Onun çabucak öncesinde de Şanghay İş birliği Örgütü Toplantısı nedeniyle Özbekistan’daydı. Biz bu ziyaretleri önemsiyoruz. Türkiye savaşın değil, barışın; çatışmanın değil diyaloğun temel olduğu bir süreç için her türlü ülkeyle, her türlü oluşumla temas halinde bulunmalıdır. Bunu değerli bir görev olarak görüyoruz. Lakin bir gerçeği de tabir etmek isteriz ki dış siyasetteki prestijimiz ve tesirimiz içerideki gücümüz ile direkt doğruya orantılıdır. Şayet istikrarlı bir ekonominiz, güçlü bir demokrasiniz, inanç veren bir adalet sisteminiz yoksa tesirli bir dış siyasetiniz olamaz. Size bakanlar, gerinizdeki milletin hali ile dikkate alırlar.
“Erdoğan ABD’den bir ayağını çekemiyor”
Cumhuriyet tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’ne en çok ziyaret yapan devlet lideri Sayın Erdoğan olmuş. Bu kadar arbedeli hale gelmişiz, al gülüm ver gülüm bir sürü problemler yaşamışız fakat Sayın Erdoğan ABD’den bir ayağını çekemiyor. Sonuç ortada, her geçen gün pervasızlaşan bir ABD var. Dün PKK’ya verdiği saklı bir dayanağı bugün YPG’ye açıkça veren bir ABD var. PYD’yi Türkiye’ye, Atina’yı Ankara’ya tercih eden bir Amerika var. Bölgesel barış için kalıcı tahlilin adresi ne Washington ne de Moskova’dır. Ne NATO ne Şanghay beşlisidir. Bunu Sayın Erdoğan’ın kabul etmesi gerekir.
“Bu topraklarda herkes için adalet hakim kılacak hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz”
Saadet Partisi olarak vatandaşına doruktan bakan, beşerinin kederlerine kulak tıkayan bir anlayışın karşısındayız. Toplumsal kutuplaşmaya da bu kutuplaşmayı körükleyerek ayakta kalmaya çalışan zihniyetlere de muhakkak bir son vereceğiz. Bu topraklarda herkes için adalet hakim kılacak hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz. Enflasyonu denetim altına almak, bu berbat gidişata dur demek mecburiyetindeyiz. Bunu gerçekleştirecek anlayış ve siyasetler Saadet Partisi’nin politikalarıdır. Geçmişte yaptık, bunu yeniden yapacak güce, mantığa, projelere sahibiz. Dün Kıbrıs’ı verebilmek için kampanya düzenleyenler, bugün Kıbrıs’ta iftihar etme noktasında bütün memleketler arası topluluk tarafından tanınmalıdır diyen bir anlayışa sahibiz. Tansu Çiller’i çıktığı Kardak kayalığına bugün çıkamıyorlar. Savaş noktasına geldiler, bu ne biçim anlayış? 18 adaya Yunanlar, göz nazaran göre yerleşti! Bu nasıl mantık Allah aşkına? Muhalefet, iktidarın yanlışlarını lisana getirdiği taktirde, birileri çabucak zirvesine balyoz üzere iniyor! Bu anlayış içinde siz nasıl adaletten bahsedersiniz?”