Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 29-30 Haziran’da İspanya’nın ev sahipliğinde yapılacak NATO Zirvesi öncesinde, terörle mücadelede Türkiye’nin kaygıları giderilmediği sürece İsveç ve Finlandiya’nın üyelik süreçlerinde ilerleme kaydedilemeyeceğini söyledi. İspanya’nın başkenti Madrid’deki temaslarıyla ilgili AA muhabirine değerlendirme yapan Kalın, burada Dışişleri, AB ve İşbirliği Bakanlığı Dış ve Küresel İşler Devlet Sekreteri Angeles Moreno Bau ve Başbakanlık İspanya AB Dönem Başkanlığı Koordinasyon Ofisi Direktörü Aurora Mejia ile “kapsamlı, yapıcı, verimli ve nitelikli görüşmeler gerçekleştirdiğini” vurguladı.
Kalın, İspanya’nın NATO misyonu kapsamında Adana’da konuşlandırdığı Patriot savunma füzelerinin süresini uzatmasından dolayı Türkiye’nin duyduğu memnuniyeti İspanya tarafına ilettiğini söyledi. Geçen yıl 16 milyar dolar olan Türkiye-İspanya ikili ticaret hacmini 20 milyar dolara çıkarmak için neler yapabileceklerini değerlendirdiklerini söyleyen Kalın, görüşmelerde aynı zamanda Ukrayna savaşı, Güney Kafkasya’da yaşananlar, Suriye ve Doğu Akdeniz konularının da ele alındığını belirtti.
NATO Zirvesi’ni “Stratejik konsept kağıdının değerlendirileceği ve bunun güncelleneceği önemli zirvelerden biri” olarak tanımlayan Kalın, “özellikle Ukrayna savaşı, siber güvenlik, gıda güvenliği, bölgesel konular, terörle mücadele, Rusya ile ilişkiler gibi konuların gündemde olduğu bir dönemde bu zirvenin yapılacak olmasının büyük önem arz ettiğini” ifade etti.
‘GÜVENLİK KAYGILARI GİDERİLMEDEN İLERLEME OLMAZ’
NATO’ya üyelik başvurularını yapan ve Madrid’deki NATO Zirvesi’ne özel davetli ülke olarak katılacak İsveç ve Finlandiya’nın terörle mücadele konusunda Türkiye’nin kaygılarını gidermesi gerektiğine bir kez daha vurgu yapan Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
“İsveç ve Finli muhataplarımıza beklentilerimizi, endişelerimizi ve taleplerimizi açık ve net bir şekilde, yapıcı bir tutum içerisinde ama çok kararlı bir şekilde ilettik. Özellikle terörle mücadele konusunda bu ülkelerde PKK/PYD/YPG veya FETÖ gibi yapılanmaların mevcudiyeti hakkındaki konumumuzu açık bir şekilde ifade ettik. Kendilerine bilgi ve belgelerle, bütün görselleriyle bu örgütlerin oradaki yapılanmasını paylaştık. Burada para toplayan, Türkiye aleyhine faaliyet yapan, eleman devşiren, terörist faaliyetleri organize eden kişi ve kuruluşlara karşı açık ve net tavır almaları gerektiğini ifade ettik. Bu yönde beklentimiz devam ediyor. Henüz karşı taraftan bu yönde bize gelmiş somut, bizim endişelerimizi tatmin edici bir geri dönüş olmadı. Görüşmeler devam ediyor. Türkiye’nin bu konudaki kaygılarını giderecek yönde somut adım atacaklarına dair net bir tablo ortaya çıktığında sürecin seyri ona göre ilerleyecektir. Türkiye’nin güvenlik kaygıları giderilmeden ilerleme olmaz.”
‘KENDİMİZİ ZAMAN BASKISI ALTINDA HİSSETMİYORUZ’
İbrahim Kalın, “İsveç ve Finlandiya’nın üyelikleri NATO Zirvesi’nde netlik kazanır mı?” sorusunu şöyle yanıtladı: “NATO Zirvesi gibi bir zaman sınırlaması içinde kendimizi görmüyoruz. Zirve son derece önemli. Tabii ki bu yeni konjonktür içerisinde Ukrayna savaşı ve diğer gelişmeler çerçevesinde NATO Zirvesi’nin başarılı geçmesi, İttifak’ın kendi iş birliğini ve dayanışmasını güçlendirmesi son derece önemli. Tam da bundan dolayı Türkiye’nin dile getirdiği terörle ilgili kaygılarının dikkate alınması, önemsenmesi İttifak’ın gücünü tahkim etmesi açısından da son derece önemli. Çünkü NATO bir ekonomik iş birliği örgütü yahut bir turizm derneği değil. NATO bir güvenlik ittifakı. Dolayısıyla burada bir üye ülkenin güvenlik endişeleri dile getirildiğinde bunun mutlaka ciddiye alınması gerekir. Yeni bir üye veya üyeler alınacaksa da mutlaka bu üyelerin, bu endişelerini dile getiren ittifakın üyesi ülkenin kaygılarını da dikkate alması ve bu yönde somut adımlar atması gerekir. Dolayısıyla bu bir süreç, bunu illa ‘NATO Zirvesi’ne kadar bitiririz, bitirelim’ gibi bir zaman baskısı altında biz kendimizi hissetmiyoruz. Önemli olan burada İsveç ve Finlandiya’nın terörle mücadele konusunda ne tür adımlar atacağını açık, net, somut bir şekilde ortaya koymaları. Bu gerçekleştiğinde süreç buna göre ilerleyecektir.”
‘TAHIL KRİZİ’ YORUMU
Dünya gıda krizinin önlenmesi amacıyla Ukrayna ve Rusya’nın elindeki tarım ürünlerinin ve gübrenin uluslararası pazarlara ulaştırılmasının önemli olduğunu ve Türkiye’nin bu konuda çok yoğun bir diplomasi yürüttüğünü kaydeden Kalın, sözlerine şöyle devam etti: “Şu anda Karadeniz ve Azak Denizi limanları üzerinden bu tahıl ürünlerinin boğazlardan geçirilerek uluslararası piyasaya ulaştırılması ekonomik açıdan da fiziki olarak da en makul, en fizibil opsiyon olarak görülüyor. Bu yönde tabii ki Ukrayna tarafının Odesa limanlarındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili bir çalışması olacak. Ama bunun karşılığında bu limanlara Rus gemilerinin girmemesi yönünde de birtakım, haklı güvenlik beklentileri var.
Ayrıca bu gemilerin gidiş gelişlerinin koordine edilmesi, Türkiye, Ukrayna, Rusya ve BM arasında oluşturulacak bir mekanizma ile bunun gözlemlenmesi ve bu koordinasyonun yapılması için de istişarelerimiz devam ediyor. Şu ana kadar genel olarak olumlu bir havanın olduğunu söyleyebilirim. Rus tarafı da buna olumsuz bakmadığını ifade etti. Ukrayna tarafı da böyle bir mekanizmanın kurulmasını ve kendi tahıl ürünlerini uluslararası piyasaya ulaştırılmasının kendi menfaatlerine olacağı kanaatinde. Zaten uluslararası camia da bu yönde bir beklenti içerisinde. Türkiye bu süreçte çok kritik bir yol oynayacak. Önümüzdeki günlerde bu konuda birtakım somut kararlar alınmasını da bekliyoruz. Bu yöndeki çabalarımız devam ediyor.
LAVROV’UN ZİYARETİNDE ‘ÖNEMLİ KARARLAR’ ALINABİLİR
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un gelecek hafta Türkiye’ye yapacağı ziyarette önemli kararlar alınabileceğinin sinyalini veren Kalın, şunları kaydetti: “Bu tahıl ürünleri Karadeniz’den ve boğazlardan geçtiğinde, dünya gıda krizinin önlenmesinde de çok kilit bir rol oynayacak. Bu yönde askeri makamlarımızın, lojistik, taşımacılık ve tarımla ilgili diğer uzmanlarımızın da yakın bir zamanda bir araya gelerek bu konuları ele alması öngörülüyor. Sayın Lavrov’un Türkiye’ye yapacağı ziyaretten sonra bizim beklentimiz, kısa sürede bu konunun farklı boyutlarını, hızlı bir şekilde ele almak, bunları bir karara bağlayarak, belli bir protokol ve mutabakat zaptı çerçevesinde bu operasyonu bir an önce başlatmaktır. Şunu da söylemek gerekir. Biz yarın anlaşsak bile temel hususlarda operasyonun başlaması muhtemelen bir 3-5 hafta daha sürecektir. Çünkü mayınların temizlenmesi, o koridorun hazırlanması, gemilerin oraya gitmesi düşünüldüğünde zaman biraz aleyhimize işliyor. O yüzden biz bütün mevkidaşlarımıza ve muhataplarımıza, ne kadar hızlı ve erken başlarsak o kadar iyi olur mesajını iletiyoruz.”
‘SURİYE’YE HAREKAT’ AÇIKLAMASI
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yeni bir sınırı ötesi harekat hazırlığında olduğuna ilişkin iddialara ilişkin de Kalın, “Türkiye, Suriye sınırını güvenlik altına almak için bugüne kadar kendi imkan ve kabiliyetleriyle gerekli tedbirleri aldı ve bundan sonra da almaya devam edecektir. Bunu bütün mevkidaşlarımızla biz detaylı bir şekilde konuştuk, açık, net izah ettik” karşılığını verdi. Kalın, “Bundan sonra da Türkiye, kendi güvenlik ve tehdit değerlendirmeleri çerçevesinde uygun gördüğü zamanda ve zeminde bu operasyonlara devam eder. Bu en doğal hakkıdır. Çünkü sınır güvenliğinin korunması, ülkenin vatandaşlarının, güvenlik güçlerinin korunması bir ülkenin en doğal hakkıdır” açıklamasında bulundu.
Kalın, “Ancak Türkiye, bugün İdlib, Afrin gibi bölgelerde aslında bir anlamda güvenli bir bölge oluşturarak, Suriyelilerin orada kalmasını sağladı. Ve biz muhataplarımıza hep şunu söylüyoruz: ‘Türkiye’nin oradaki askeri mevcudiyetinden dolayı yeni bir göç dalgası önlenmektedir. Bundan dolayı dost ve müttefik ülkelerin Türkiye’nin oradaki askeri mevcudiyetini eleştirmek yerine tam tersine bundan memnun olmaları, müteşekkir olmaları gerekir. Zira İdlib veya diğer bölgelerde bir güvenlik zaafı oluştuğunda oralardan gelebilecek muhtemel bir göç dalgası sadece Türkiye’yi değil bütün Avrupa’yı da vuracaktır” değerlendirmesini yaptı.
‘TÜRKİYE’NİN YENİ BİR GÖÇ DALGASI ALMASI MÜMKÜN DEĞİL’
Kalın, sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye’nin yeni bir göç dalgası alması mümkün değil. İmkan ve kabiliyetlerimizin ötesinde. Tam tersine, biz Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin ülkelerine, bölgelerine, güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde dönmeleri için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz. O yüzden Suriye tarafında bu güvenlik hattının korunması bu açıdan da büyük önem arz ediyor. Ama aynı şekilde orada oluşturulabilecek muhtemel bir terör koridoruna karşı Türkiye bugüne kadar nasıl çok net bir tavır aldıysa bundan sonra da aynı kararlılık içinde hareket edecek. Terörün her türüne karşı Suriye’den gelebilecek muhtemel her türlü tehdide karşı net bir tavır içinde mücadeleye devam edecek.” (HABER MERKEZİ)