Neden kriz olabilir izah etmek gerekir. İsrail 1967 yılında Batı Şeria’yi işgal etti ancak Kudüs dışındaki toprakları ilhak etmedi.
Bir yorumcu ise “İlhak etmeden ilhak ettik” dedi.
Ancak bu bölgelerdeki hukuki durumu düzenleyen ve o bölgede yaşayanların hukuksal durumlarını belirleyen bir hukuk sistemi geliştirdi ve bu hukuk sistemine göre O bölgelerdeki vatandaşlar aynen İsrail hukuk sistemi çerçevesinde yaşamlarını sürdürebilecekleri yasalaştırıldı.
Ancak bu hukuk sistemi sadece 5 sene için geçerliydi. İsrail hükümetleri Bu hukuk sistemini her 5 sene de bir otomatik olarak bir 5 sene için daha onayladı ve durum bu şekli ile devam etti.
Ta ki İsrail hükümetine RAAM girinceye kadar. RAAM Mansur Abbas yönetimindeki İslami parti. Ve bu hukuk sisteminin bir 5 sene daha devam edebilmesinin son oylama tarihi olan haziran ayı sonunda onaylanmaması halinde BATI Şeria’da yaşamakta olan vatandaşlar Hukuki açıdan boşa düşeceklerdir.
İsterseniz boşa düşmek ne demektir izah edeyim.
İşgal edilmiş bölge ilhak edilip te burası İsrail toprağıdır denmediğinden bu durum hasıl oldu. Bu karar alınsaydı İsrail kanunlarının tamamı bu bölgelerde yaşayanların tamamına uygulanabilir olacaktı..
Ancak bu yapılmadığı için bu bölgelerde yaşayan gerek İsrailli yerleşimciler gerekse Eski Ürdün vatandaşları yeni adı ile Filistinliler bölgede geçerli olan askeri mahkemelerce yargılanabilecekler ve sivil konularda ise Ürdün yasalarına göre yaşamlarını organize etmeleri gerekecektir.
Bu özellikle İsrailliler ve henüz İsrailli olmamış yeni göçmenler açısından İsrail işsizlik sigortası ve Milli Sigorta kapsamında olmayacakları anlamına gelmektedir. Veya en basit şekilde araç kullanmak için gereken ehliyeti İsrail makamlarından alamayacaktır. Ticari ve sivil yasalar ise İsrail yasalarına göre olmayıp Askeri mahkeme kuralları ile Ürdün Hukuk sisteminin dişlileri arasında ezileceklerdir. Kuşkusuz bu hukuki karmaşa İsrail’in siyasi ve diplomatik konumunu ve ilhak edilmemiş olan Batı Şeria konusundaki tutumunu bugünkünden de daha fazla sıkıntıya sokabilecektir.
Kaçırmadan bu soruyu sorabiliriz. İyi de neden İsrail bu bölgeyi ilhak etmedi?
Etmedi çünkü o bölgede yaşayan 2 milyon Ürdün kökenli Filistinlileri, İsrail vatandaşı yapmak istemedi. Ve bazı fikirlere göre bunları sınır dışı edip Suriye’ye veya Ürdüne gönderme olasılığına asla sıcak bakmadığı. Bu yöntemlere itibar etmediği için bu bölge konusunu 55 senedir muallakta bırakmış ve Filistinlilerin bir devlet kurması halinde barış yapılabilir umudu ile bir kısmını da bu yeni ‘devlete’ verebilmek için bu hali ile bıraktı. Yasal düzenlemeyi de 5 senede bir yenilenen hukuk sistemi ile çözmüş oldu.
Sağ, sol, dindar veya dinsiz bütün İsrailli hükümetler veya koalisyonlar bu yasayı otomatik olarak 5’er yıl ara ile yenilediler. Koalisyon da bu yasayı yenileyebilecek yeterli sayı olmadığı takdirde ki RAAM bu yasayı yenilememe taraftarı gibi görünüyor, alternatif onaylayabilecek oylar ise Muhalefetin elinde bulunmaktadır.
İşte olayın esası da burada. Likud partisi ve Natanyahu muhalefeti eline geçirdiği bu fırsatı da sonuna kadar kullanmakta kararlı görünüyor.
YENİ UMUT PARTİSİ LİDERİ GİDEO SAAR
Yani Milli açıdan oldukça önemli olan bu kararı verebilmek için Bu yasanın yenilenmesinin önemini izah eden YENİ UMUT partisi lideri GİDEON SAAR (Eski Likud partisi Milletvekili) Likud partisince eski yeni teklifler ile gel birlikte bir yeni koalisyon kurup bu yasayı yenileyelim derken Gideon Saar’ın niyetinin eski partisine dönmemek olduğunu açıkça belli etmektedir.
Hal böyle olunca ve bu yasa yenilenmezse, Batı Şeria (Yehuda ve Shomron) Yehudiya ve Sammiriye de yaşayan halk ile sistem bir hukuk boşluğuna düşebilecektir. İsrailli Arap milletvekilleri de İsrail’in böylesi bir karmaşa içinde olmasını kar ve kazanç olarak telakki etmekteler ve bu yol ile İsrail’in Batı Şeria’dan çıkmak zorunda bırakılacağı hesabı içindedirler.
Bu olası kriz muhalefetin desteği ile bir anda çözülebileceği gibi, çözülmemesi halinde ise hükümetin düşmesi ve de kurulacak yani bir hükümetin bu yasayı yenileyebileceği alternatiflerinin de mevcut olduğunu herkesin kabullenmesi gerekir. Yani İsrail siyaseti açısından ‘Dünya’nın sonu’ değildir.
Koalisyon ortakları ise mevcut makamlarını kaybetmemek adına RAAM’a bir takım teklifler sunacak ve muhtemelen tavizler de verebileceklerdir. Ama bu ay sonu itibarı ile olası bir kriz ihtimali halen mevcuttur.
İsrail krizlere alışık olup kriz çözme konusunda da oldukça deneyimlidir. Bayağı da heyecanlı oluyor galiba.
Rafael Sadi