Bilim insanları, uykunun insanlık tarihinde önemli bir konu olduğunu, diğer primatlara kıyasla daha az uyumamızın evrimsel sürecimizde büyük bir rol oynadığını söylüyor.
Bilimsel araştırmalar, avcı-toplayıcı, göçebe-bahçıvan ve tarım toplulukları gibi endüstrileşmenin dışındaki toplumların, yani bugünlerde atalarımıza fizyolojik olarak en yakın sayılabilecek insanların günde ortalama 7 saatten az uyuduğunu gösteriyor.
Bu çalışmalar, insanların günümüze kadar uzmanlar tarafından incelenmiş tüm maymunlardan daha az uyuduğuna işaret ediyor. Örneğin, şempanzeler ortalama 9,5 saat uyurken üç çizgili gece maymunları günün 17 saatini uyuyarak geçiriyor.
Uykunun hafızamız, bağışıklık sistemimiz ve genel sağlığımız için önemli olduğunu söyleyen ve insanların da ortalama 9,5 saat uyumasını tavsiye eden uzmanlar, bunda bir tuhaflık olduğunu söylüyor.
Ne zaman daha az uyumaya başladığımız henüz kesin olarak bilinmiyor. Uzmanlar, milyonlarca yıl önce ağaçlarda uyuyan atalarımızın ağaçlık yaşamdan vazgeçmesi ve yere inmesiyle başlamış olabileceğini düşünüyor.
Toronto Üniversitesi’nde Evrimsel Antropolog olan David Samson, yerde uyumaya başlayan insanların yırtıcı hayvanların tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ve kendilerini korumak için uyku düzenlerinde daha esnek davranmak zorunda olduğunu ifade ediyor.
Samson ve ekibi, insanların ağaçlarda uyuyan maymunlara kıyasla daha az uyuduğunu, ancak derin uyku süremizin daha uzun olduğunu söylüyor.
Güvenliğin uyku evrimindeki rolü
Atalarımıza ait fosiller bize uyku düzenleri ile ilgili ipucu vermediği için uzmanlar uyku tarihi çalışmalarını çağdaş, endüstrileşmenin dışındaki toplumları inceleyerek gerçekleştiriyor.
Bilim insanları, Tanzanya, Madagaskar ve Guetamala gibi ülkelerdeki topluluklarla çalışıyor ve uyku düzenlerini takip ediyor.
Samson, insanların derin uyku haricindeki süreyi kısaltmaya ve uyku alışkanlıklarında daha esnek davranmaya doğru evrimleştiğini söylüyor.
2021 yılında yayımlanan çalışmasında Samson, insanlığın uyku evrimindeki en büyük etkenin güvenlik olduğunu söylüyor ve o sırada insanların dönüşümlü olarak büyük gruplar halinde uyuduğuna ve böylece yırtıcı hayvan tehlikesiyle baş ettiğine dikkat çekiyor.
Eski toplulukları bir “salyangozun kabuğuna” benzeten Samson, insanların ancak bu kabuğun içinde güvende olduğunu, dönüşümlü şekilde ve kısa süreli uyuyarak katmanlı bir şekilde birbirini koruduğunu söylüyor.
Samson aynı zamanda insanların hayatta kalma çabasını mümkün kılan bu yöntemin insanlığın Afrika’dan ayrılmasına ve daha soğuk iklimlere doğru ilerlemesine yol açmış olabileceğini öne sürüyor.
Veriyi tutsak hayvanlardan elde ediyoruz
Kuzey İrlanda’da Belfast Üniversitesi’nde Evrimsel Ekoloji Umzanı olan Isabella Capellini de Samson’un teorisine kısmen katılıyor.
2008’de yaptığı bir çalışmada Capellini, yırtıcı hayvan tehlikesiyle yaşayan memeli hayvanların ortalama olarak daha az uyuduğunu tespit etti.
Ancak Capellini, verilerin büyük çoğunluğunun tutsak hayvanlardan elde edildiği için bu sonucun yanıltıcı olabileceğini söylüyor.
Capellini, “Vahşi hayvanların uyku alışkanlıkları hakkında çok az şey biliyoruz. Hayvanat bahçelerinde veya laboratuvarlarda hayvanlar stres yüzünden daha az uyuyor olabilir” diyor.
2008 yılında Almanya’daki Max Planck Ornitoloji Enstitüsü’nde yapılan bir çalışmada vahşi tembel hayvanların ortalama 9.5 saat uyuduğu, tutsak tembel hayvanların ise neredeyse 16 saat uyuduğu tespit edildi.
Araştırmanın başındaki Niels Rattenborg, vahşi hayvanların uyku düzeniyle ilgili daha çok veri elde etmenin bu çalışmalara yardımcı olacağını, ancak bu veriye ulaşmanın zor olduğunu ifade ediyor.
Rattenborg, “Tembel hayvanlar çoğunlukla uysal ama diğer primatlar uyku düzenlerini takip etmek için taktığımız cihazları çıkarmakla uğraşabilir” diyor.
Uzmanlar, sosyal uyku alışkanlıklarının insanlarda ve diğer hayvanlarda çok önemli bilgilere işaret ettiğini, ancak bu konuda henüz kesin bir sonuca varmanın mümkün olmadığını söylüyor.
California Üniversitesi’nde Evrimsel Ekolojist ve Antropolog olan Gandhi Yetish, atalarımızın daha ziyade geceleri ateş çevresinde toplanıp birbirleriyle sosyalleştiğini, bilgi paylaşımında bulunduğunu ve bu yüzden uykusuz kaldığının da ihtimaller arasında olduğuna işaret ediyor.
Öte yandan Samson, bugünlerde insanların uyku düzenlerinde yaşadığı sorunların ve sabah uyandığında yeterince dinlenememiş olma hissiyatının aslında gruplar halinde uyumaya doğru evrimleşmiş olduğumuza yoruyor, yalnızlık çektiğimizi öne sürüyor.