İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, Türk Ocakları ve İBB işbirliğiyle düzenlenen “Günümüz İslam Dünyasında Problemler ve Tahlil Yolları 2” başlıklı sempozyumda, “İslam coğrafyasında sorun tahlili oluşacaksa hâlâ bunun merkezi İstanbul’dur. Ben de elhamdülillah Müslümanım. Kişisel olarak da katkı sunmanın keyfini yaşıyorum” dedi.
Türk Ocakları’nın kuruluşunun 110. yılında İBB işbirliğiyle düzenlediği “Günümüz İslam Dünyasında Sıkıntılar ve Tahlil Yolları 2” başlıklı sempozyum, Fatih Ali Buyruk Kültür Merkezi’nde başladı. Üç gün sürecek sempozyumun açılışına CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Lideri Ekrem İmamoğlu ile CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu da katıldı.
İstanbul’un yüzyıllardır İslam coğrafyasının başşehri olduğunu belirten Ekrem İmamoğlu, satır başlarıyla şöyle konuştu:
“İSTANBUL EN YANLIŞSIZ ATILIMLARIN BEDEN BULDUĞU BİR KENT OLURSA TÜM DÜNYA KEYİFLİ OLUR: İstanbul, İslam coğrafyasının yüzyıllardır başşehri. Binlerce yıldır da dünyanın başşehri. İstanbul en gerçek atılımların beden bulduğu bir kent olursa tüm dünya memnun olur. Bu türlü bir buluşmayı sağladığınız için size yürekten teşekkür ediyorum. İslam coğrafyasında sorun tahlili oluşacaksa hâlâ bunun merkezi İstanbul’dur. Bir tesadüf daha var: Ben de elhamdülillah Müslümanım. Ferdî olarak da katkı sunmanın keyfini yaşıyorum.
KORKUNÇ EŞİTSİZLİKLER… BİRÇOK ZORBALIKLAR… KAÇ ADALETSİZLİKLER…: Dünya tarihinin değişik bir devrindeyiz. Bilimde, teknolojide yaşanan inanılmaz ilerlemelere bakınca, insanın aklına, zekâsına, üstün yeteneklerine hayran olmamak mümkün değil. Lakin toplumlar, ülkeler, medeniyetler ortası münasebetlere bakınca, apayrı bir tablo çıkıyor karşımıza. Dehşetli eşitsizlikler… Kaç zorbalıklar… Kaç adaletsizlikler… İnsanın âlâ yanının da makus yanının da ne kadar güçlü olduğunu görmek, sarsıcı bir deneyim. Uygunluk ve kötülük yalnız dış dünyada, beşerî hayatta değil, insanın iç benliğinde de çaba halinde. Ben, düzgünlük ve kötülük ortasındaki bu büyük savaşın, düzgünlüğün mutlak zaferiyle sonuçlanacağından hayatım boyunca bir an bile kuşku duymadım.
İYİLİĞİN GÜCÜNE OLAN İTİMADIMI HİÇBİR ŞARTTA KAYBETMİYORUM: Uygunluğun gücüne olan inancımı hiçbir şartta kaybetmiyorum. Zira güzelliğin kudretine olan inancımı yitirirsem, insanlığımı yitireceğimin farkındayım. Bu benim düşünerek bulduğum, aklımla çıkardığım bir sonuç değil. Bu benim annemden, babamdan, dedemden, ninemden geçmişimden aldığım bir terbiye. Bu benim, içine doğduğum, hissedip anlamaya, yaşamaya çalıştığım Müslümanlığın özü. Benim anlayışıma nazaran, o denli. Bu yolda yürümeye devam edeceğim. Allah’ın adaletine, merhametine, şefkatine inanan ve ona sığınan biri, bu hisleri diğerinden esirgeyebilir mi? Uygunluğu emreden, sevgi, barış ve müsamahayı yücelten bir dinin mensubu, bu kavramları hiçe sayarak yaşaması mümkün mü? Vicdanımız, yüreğimiz bunun mümkün olamayacağını söylüyor. Ancak hangi din, hangi medeniyet olursa olsun, dinî kutsallık ismine her yerde, her vakit vahim şeyler yapılabildiğini ne yazık ki hepimiz biliyor, hepimiz görüyoruz ve çok da üzülüyoruz.
HİÇ KİMSEYİ İNANCI, KİMLİĞİ NEDENİYLE KAÇINILMAZ OLARAK BERBAT KABUL EDEMEYİZ: İnancın özü ile kimi tezahür biçimleri ortasındaki görülebilen büyük uçurumlar günümüz İslam dünyasının da kıymetli bir sorunu elbette. Tahminen de en değerli sorunu. Bu sıkıntının tarihi, coğrafik, kültürel, felsefi, siyasi pek çok boyutu olduğu kesinlikle. Ve elbette kolay bir tahlili de yok. Milyarlarca insanı ilgilendiriyor. Lakin, ferdî ahlak seviyesinde, Müslüman üzere yaşamak düzleminde yapabileceğimiz çok kıymetli şeyler olduğuna inanıyorum. Her şeyden evvel, düzgün insan olmanın, aşikâr bir kimliğe, muhakkak bir inanca sahip olduğumuz için tabiatıyla edinebileceğimiz bir özellik olmadığını idrak etmemiz gerekiyor. O mertebeye lakin kendimizle çaba ederek, öbürleri için emek sarf ederek ulaşmamız mümkün. Müslümanlık bize bu çabayı kazanmanın yollarını gösterdiği, herkes için adaletli ve vicdanlı olmayı, yardımlaşma ve dayanışmayı emrettiği için çok değerli. Güzellik nasıl muhakkak bir kimliğe, muhakkak bir inanca sahip olmanın tabiatıyla yol açtığı bir sonuç değilse, kötülük de değildir. Hiç kimseyi inancı, kimliği nedeniyle kaçınılmaz olarak makus kabul etmek mümkün mü Allah aşkına kabul edemeyiz, o denli muamele edemeyiz. Gayelerimiz ne kadar kutsal ne kadar güzel ve bedelli olursa olsun, ‘Amaca giden yolda her şey mubahtır, her vasıta kullanılabilir’ diye düşünemeyiz.
MÜSLÜMANLIK BİZE MERHAMET VE DAYANIŞMANIN ÜZERİNDE YÜKSELEN ÇOK SAĞLAM AHLAKİ TABAN SUNUYOR: Araçlar gayeleri lekeleyebilir. Müslüman üzere yaşamanın, bu bahiste da çok hassas olmayı mecburî kıldığını düşünüyorum. Müslümanlık bize, uygunluğun, sevginin, müsamahanın, merhamet ve dayanışmanın üzerinde yükselen çok sağlam bir ahlaki yer sunduğunu bilmeliyiz. Bu yeri, sağlıklı, güçlü ve kesinlikle haysiyetli bir irtibat içerisinde, bugünün dünyasıyla hemhal edebilmeyi başarmamız gerekiyor.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ OLARAK, İSTANBUL’A BU TARAFIYLA DE SAHİP ÇIKMA VE GELİŞTİRME UĞRAŞI İÇERİSİNDEYİZ: Bu değerli sempozyumun ve çok bedelli konuşmacılarının bu açıdan da çok değerli açılımlar sunacağına yürekten inanıyorum. ‘Günümüz İslam dünyasında sıkıntılar ve tahlil yolları’ başlıklı sempozyumun ikinci kez İstanbul’da gerçekleştiriyor olmasını başlı başına manidar bir durum olarak kabul ediyorum. Zira az evvel söz ettiğim kadim tarihiyle İstanbul, inanç ve kültür temelli problemlere müsamaha ve sağduyu ekseninde tahliller geliştirmek açısından dünyanın en ilham verici kentlerinden biridir. Büyükşehir Belediyesi olarak, İstanbul’a bu tarafıyla de sahip çıkma ve geliştirme uğraşı içerisindeyiz. Bu kıymetli sempozyumu düzenleyen Türk Ocakları İstanbul Şubesi’ne, tüm saygıdeğer konuşmacılara ve kıymetli iştirakçilere yürekten teşekkür ediyorum. Türk Ocakları’nın kuruluşunun 110. yılını kutluyorum. Hepinizi sevgiyle hürmetle selamlıyorum.”