İletişim Başkanı Fahrettin Altun, başkanlığın konferans salonundaki ‘Türk Basın Tarihini Yeniden Düşünmek Sempozyumu’na katıldı.
Türkiye’nin 20 yılda elde ettiği kazanım ve ilerlemelerin medya alanında da yansımasını bulduğunu aktaran Fahrettin Altun, “Daha özgür ve çok sesli bir medya ortamının 20 yıl içerisinde oluştuğunu, açık ve net bir şekilde, korkusuzca ifade ediyorum. Medya özgürlüğü ve ifade hürriyeti de geçmişte olmadığı kadar bugün genişletilmiştir, güvence altına alınmıştır. Bu gerçeğe rağmen bu kavramlar, içeride ve dışarıda ülkemiz aleyhine çarpıtılmış ve istismar edilmiş yaklaşım, değerlendirmelerle, Türkiye karşıtlığının bir malzemesi olarak kullanılmaya çalışılıyor. Türk basınının bir kısmının ne yazık ki darbelere zemin hazırladığını, 5’inci kol faaliyetleri yaptığını, itibar suikastlığına giriştiğini maalesef görüyoruz. Basının, sadece ve sadece demokrasiyi güçlendirme, kamuoyunun haber alma hürriyetine hizmet etme, toplumu sağlıklı ve doğru bir şekilde bilgilendirme doğrultusunda çalışması gerektiği açıktır. Ancak yine görüyoruz ki bir kısım basının, yerli ve milli bir çizgide durmak yerine bugün hala müstemleke (sömürge) zihniyetin adeta borazanlığını yaptığına üzülerek şahitlik ediyoruz. Popülist yayın politikalarının kamu yararının önüne geçmesi ise medyanın demokratik sistemlerde oynadığı kritik rolü zayıflatan bir unsura dönüşüyor” diye konuştu.
‘KİTLELERİ SİMÜLASYON EVRENİNE ÇEKİYOR’
Altun, medyada bugün 5N1K kuralının tamamen unutulduğu, hiçe sayıldığı haberlerle karşılaştıklarını belirterek, “Hız, tıklanma, sosyal medya metrikleri (ölçüm), sansasyon, tiraj ve reyting ne yazık ki hakikatin yerine geçer hale gelmiştir ve medyada birer değere dönüşmüştür. Masa başında üretilen asparagas haber, sahte bilgi, kurgusal metinler, montaj videolar ve fotoğraflar vasıtasıyla hakikat geri plana itiliyor, karartılıyor ve gölgeleniyor. Hakikatin yerine üretilen algı vasıtasıyla olgu yok sayılıyor, gerçekmiş gibi sunulan yalan üzerinden simüle edilmiş bir dünyanın oluşturulduğunu görüyoruz. Sorumlu medya anlayışının, basın meslek ve ahlak ilkelerinin bir kenara bırakıldığı yalan haber ve sahte içeriklerle kamuoyu yanıltılabiliyor. Bunu kimi zaman popülerlik elde etme, siyasi rant sağlama, sermaye sahiplerini, patronlarını koruma kollama gibi motivasyonlarla yapabiliyor basın mensupları. Netice itibarıyla, kendi amaç ve hedeflerine ulaşmak için hakikatten koparak kitleleri simülasyon evrenine çekiyor” ifadelerini kullandı.
Dijital imkanlarla artık vatandaşların da içerik üreticilerine dönüştüğüne işaret eden Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Vatandaş gazeteciler çoğu kez gerekli doğrulama yöntemlerini ve teyit mekanizmalarını, ne yazık ki kullanmıyor. Bilginin ve kaynağın güvenilirliğinin sorgulanması esastır. Böylece, sosyal medyada yaptığı paylaşımlarla bir çeşit simülasyon evreni oluşturanlar, aslında hakikatin tahrifine hizmet ediyorlar. Bu durum, gazeteciliğin bir meslek olarak önemini ortaya koyduğu gibi mesleki donanım ve yetkinlik olmadan bu işin yapılamayacağını da bir kere daha göstermiştir. Mesleğin saygınlığına halel getirenlere, hakikati tahrif edenlere, en başta hakikat temsilcisi olarak gördüğüm gazetecilerin karşı çıkması gerekir. Elbette, böyle bir ortamda hakikatin peşinde koşmaktan vazgeçmeyen basın mensuplarımız, medya kurumlarımız da var. Ben onların her birine canı gönülden teşekkür ediyorum.”
‘DÜZENLEMEDE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE İFADE HÜRRİYETİ KORUNUYOR’
Altun, TBMM’nin dezenformasyona ilişkin yasa çalışması bulunduğunu belirterek, “Meclisimizdeki bu çalışmadan özgür medya, çoğulcu toplum ve demokratik siyaset idealine inanan herkes gibi biz de memnuniyet duyuyoruz. Şunu açık bir şekilde ifade edelim. Bu düzenlemeden ancak dezenformasyon yapanlar, kişilik haklarına saldıranlar, yalan ve çarpıtılmış bilgilerle kamu düzenini bozmaya çalışanlar, haber alma özgürlüğünü ipotek altına almaya çalışanlar, demokratik değerleri tahrif edenler, sistematik yalan mekanizmalarına çomak sokulanlar, siyaset sahnesini ve toplumsal huzuru zehirlemeye çalışanlar rahatsız olur. Bu düzenlemeye karşı sesi en çok çıkanların, en çok yalan ve dezenformasyon üretenler ve yayanlar olmasını çok manidar buluyorum. Bu yasa teklifi etrafında yapılan tartışmalar da esasında kimin demokrasinin yanında yer aldığını, kimin demokrasinin karşısında durduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu düzenlemeyle temel hak ve özgürlüklerden asla taviz verilmiyor, demokratik haklar zedelenmiyor. Basın özgürlüğü, ifade hürriyeti ve kişilik hakları en geniş şekilde korunuyor. Gazetecilik mesleğinin daha ilkeli, nitelikli ve saygın şekilde icra edilmesi sağlanıyor. Yapılacak değişikliklerle ayrıca internet haber siteleri ve çalışanlarının haklarına dair de ilerici adımlar atıldığını görüyoruz. İnternet haber sitelerinin de resmi ilan ve reklamları yayınlayarak süreli yayınların faydalandığı imkanlardan faydalanması öngörülüyor” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin bölgesel güce, küresel aktöre dönüştüğü dönemde Türk basınının da bu vizyonu içselleştirerek hareket etmesi gerektiğini kaydeden Fahrettin Altun, şunları kaydetti:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya 5’ten büyüktür’ paradigmasını tüm iletişim platformlarında en güçlü şekilde haykırmalıyız. Bu yaklaşımın yaslandığı değerleri vatandaşlarımıza ve dünya kamuoyuna en doğru şekilde aktarmalıyız. Büyük ve güçlü Türkiye, uluslararası alanda etkisini ve hareket kabiliyetini artırdıkça, ülkemize yönelik dezenformasyon, mezenformasyon ve malenformasyon kampanyalarının şiddeti ve büyüklüğü de artıyor. Bu nedenle Türkiye karşıtı kampanyalara karşı daha dirençli bir Türk basınına, medyasına sahip olmalıyız. Her birimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısını yaptığı iletişim seferberliği doğrultusunda gayret göstermeliyiz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak bütün imkanlarımızla basın camiasında hakikat için emek veren herkesin yanındayız. Başkanlık olarak stratejik iletişimden halkla ilişkilere, kamu diplomasisinden medya ile ilişkilere, geniş bir yelpazede faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Tüm gayretimizle Türkiye İletişim Modeli’ni inşa etmeye, yükseltmeye çalışıyoruz.