İZMİR – Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir İl Örgütü, Tepekule Kongre Merkezi’nde HDP Adana Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Barış Akademisyeni Nilgün Toker ve Yeşil Sol Parti Merkez Yürütme Kurulu üyesi Ahmet Asena’nın katılımıyla “Birlikte değiştireceğiz İzmir buluşması” etkinliği düzenledi. HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni ve çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı etkinlikte açılış konuşmasını İl Eş Sözcüsü Hüseyin Çağlar yaptı.
‘AKP-MHP POLİTİKALARI SONUCU KRİZ DERİNLEŞİYOR’
Çağlar, AK Parti-MHP politikaları sonucu ekonomik, siyasi, ekolojik krizin derinleştiğini söyledi. Kriz derinleştikçe iktidarın baskı ve şiddete başvurduğunu belirten Çağlar, toplumun her kesiminin bu şiddetten payını aldığını ifade etti. Önümüzdeki dönemde yapılacak seçimlerde sıkıntılı bir süreç yaşanacağını söyleyen Çağlar, bu sıkıntılı süreçte ne yapılması gerektiği sorusunun cevabını aradıklarını ve bu nedenle böyle bir etkinliğe ev sahipliği yaptıklarını söyledi. Eş Sözcü Ayşe Erdem, böylesi bir ortamda üçüncü yolun oluşturulmasının kaçınılmaz görüldüğünü belirterek, sağlam bir demokrasi ittifakını örmeye ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Ekinlikte moderatör olarak görev alan Avukat Arif Ali Cangı, dünyada ve Türkiye’de yaşanan sorunlara ve krizlere değinerek, “Bu krizleri aşmanın bu düzeni değiştirmenin bir yolunu bulmalıyız. Hepimize farklı farklı da olsa sorumluluklar düşüyor. Madem ki birlikte değiştirmeye talibiz birlikte tartışacağız, birlikte konuşacağız” dedi. Cangı daha sonra sunum yapacak katılımcıları tanıttı.
‘ŞU AN KİMSE YURTTAŞ DEĞİL’
Etkinlikte ilk olarak sunum yapan Barış Akademisyeni Nilgün Toker, dünyada ağır bir adalet krizi yaşandığının altını çizdi. “Dünya kötüydü daha kötüye gidiyor. Türkiye de kötüydü daha kötüye gidecek. Pandemi sürecinde ağır bir insanlık krizi yaşandığını söylemiştim ama ağır bir adalet krizi yaşanıyor” diyen Toker, eşitsizlikleri daha da derinleştiren yeni eşitsizlikler yaratarak devam eden bir yapıyla karşı karşıya olunduğunu ifade etti. Neoliberalizmin bıraktığı devlet yapısıyla baş başa kalındığını söyleyen Toker, “Modern devlete mücadelelerle giydirilmiş bir elbise vardı. Hukuk devleti diyorduk. Yurttaşların hak taşıyıcısı olduğunu tanıyan bir devlet vardı. Neoliberalizmin soyduğu elbise bu. Bu elbiseyi çıkarınca geriye ne kaldı? Devletin değiştiğini kabul etmemiz lazım” dedi.
Şu an kimsenin “yurttaş” olmadığını söyleyen Toker, “Eskiden birileri yurttaş değildi. Şu an kimse yurttaş değil. Yeni devlette ilk ve çıplak gerçek bu. Bu yeni devletin özgürlük, eşitlik ilkeleri de yok. Serbestlik ilkesine dayanıyor. Eşitsizlik yeni devletin üzerine dayandığı ilke. Yoksulluğun giderek derinleştiği ve arttığı dünyada, toplumun egemenle ilişkisi beklenti yaratan ve bekleyen ilişkisi olarak gelişiyor. Bu yeni rejimlerin karakterini faşizme özgü olarak tanımlamıştım. Israrcıyım” diye konuştu. Homojen olmayan tüm farklılıkları tanıyan yeni bir yurttaşlık inşasının peşinde olduklarını söyleyen Toker, “Yeryüzünün yeniden bir ortak adalet ilkesine göre nasıl kurulacağına dair değerler üretmek durumundayız” dedi. Toker, en geniş hak alanını açacak bir dil ve ilişkilenmenin önemine de dikkat çekti.
‘ADALET İSTİYORSAK BÖYLESİ BİR İTTİFAKI KURMAK DURUMUNDAYIZ’
Ardından konuşan Yeşil Sol Parti MYK üyesi Ahmet Asena, demokrasi ittifakını kurabilmek için hedef konusunda ortaklaşmanın önemli olduğunu ifade etti. Farklı geleneklerden gelen bugün de farklı yerlerde duran insanlar olduklarını söyleyerek bir araya gelmenin önemine dikkat çeken Asena, “Yoksulluktan, baskıdan, krizlerden kurtulmak istiyorsak, adalet istiyorsak biz böylesi bir ittifakı kurmak durumundayız” dedi. Asena şöyle devam etti:
“Bu süreçte kendimiz gibi olmayanları örgütlemekle görevliyiz. Örgütsel olarak eksikliklerimizi aşmak durumundayız. Yanlış hedeflere kapılmamalıyız. Herkesin bizim gibi olmasını beklemeden en geniş kitle içerisinde en dar kadro çalışmasını yapamazsak eğer bu iktidarın gidişi mümkün olmayacak. Dünyanın hiçbir yerinde faşist rejimler kendiliğinden gitmez, devrilirler. Bu seçimlerde bunların gitme ihtimali var. Bunun da aracı demokrasi ittifakı. Toplumun tüm kesimlerinin bu mücadelede yer almasını sağlayabilirsek onlara keyifli bir güle güle el sallamasını yapabiliriz diye düşünüyorum.”
‘SUÇU ORGANİZE EDEN BİR BAKANLA KARŞI KARŞIYAYIZ’
HDP’li Meral Danış Beştaş, yaşanan krizin sadece bir ekonomik kriz olmadığını toplumsal, siyasal, sosyal kriz olduğunu söyledi. Krizden yalnızca ayrıcalıklı bir kesimin etkilenmediğini ifade eden Beştaş, “Kuvvetler ayrılığı lafta, anayasa yok. Bu süreçte en çok muhalifler üzerine kullanılan temel bir silah var o da yargı. Yargı bir silah haline geldi ve tamamen iktidarın istediğini söylemeyenlere yönelik baskı aracı olarak kullanılıyor. Herkes iliklerine kadar bunu hissediyor. Çok sistematik bir şekilde bütün muhalefet üzerinde yargı silah olarak kullanıyor. Kolluğa gelirsek içişleri bakanı değil, suç işleri başkanı. Suçu organize eden bir bakanla karşı karşıyayız. Böyle bir sürecin içerisinde yol alıyoruz” dedi.
‘SEÇİME GİDERKEN BU BULUŞMALAR ÇOK ÖNEMLİ’
Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne yönelik operasyonlarına da değinen Beştaş, Türkiye’nin iç ve dış politikada da Kürt düşmanlığı üzerinden hareket ettiğini ifade etti. Birlikte mücadelenin önemine dikkat çeken Beştaş, “Bir avuç saray ittifakı bu ülkenin sahibi biziz diyor. Mevcut kurulu düzende hak ve özgürlüklerden yararlanma konusunda tarihin en kötü dönemlerinden birini yaşıyoruz. Adil, yargılanma, sağlık hakkı, ekonomik özgürlük yok. Buna dair bir demokrasi ittifakı ve birlikte hareket etme olanaklarını konuşuyoruz. Bu seçim sürecine girmişken bu buluşmalar çok önemli. Yalnız konuşmak için tartışmak için değil, yaşama geçireceğimiz bir mücadele hattını ortaya koymak zorundayız” diye konuştu. AK Parti-MHP iktidarını hiçbir partinin tek başına gönderemediğini dile getiren Beştaş, ortak mücadele hattını büyütmek gerektiğini söyledi.
‘GEZİ DAVASINI KONUŞANLAR NE ZAMAN KOBANE DAVASINI DA AYNI DÜZEYDE KONUŞURSA BU İTTİFAK BAŞARIYA ULAŞMIŞTIR’
Gezi ve Kobanê davalarına da değinen Beştaş, “Gezi davasını konuşanlar ne zaman Kobanê davasını da aynı düzeyde konuşursa bu ittifak başarıya ulaşmıştır. Gezi de bir özgürlük talebiydi. Başka bir dünya talebiydi. Ben de Türkiyeli hak savunucusu biri olarak oradaydım. Ama Türkiye’de Geziye Kürtler gitmemiş gibi bir söylem var. Böyle bir şey yok. Kobanê meselesine gelirsek bütün dünya IŞİD’e karşıydı. Kobanê davasını hakikaten İstanbul görmüyor. En önemli sorunlarımızdan biri bu. Kobanê davasında yüzlerce arkadaşımız bir tweet attıkları için ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Birbirimize değen noktaları artırmamız lazım. Bu ikisine birlikte karşı çıkmazsak Gezi’yi de Kobanê’yi de bitirecekler” dedi. Kimlikler, diller, inançlar ön yargıları dağıtarak gerçekten bir demokrasi mücadelesi etrafında birleşebilirse bu rejimin, sistemin değiştirilebileceğini söyleyen Beştaş, “Kendi mahallemizdeki sorunlarla kendimizi sınırlandırmadan ortak bir mücadele hattıyla inanarak mücadelede edersek biz bu meseleyi başarabiliriz” diye konuştu.
Verilen aranın ardından etkinlik, katılımcıların düşüncelerini dile getirdiği forum ile devam etti. (DUVAR)