Hayatı film olması gerekenler: İlk Türk romancısı Şemseddin Sami

Sinemanın kitleler üzerinde tesiri her masanın konusu. Kültür, sanat ya da global sorunlar ele alınırken sinemadan bahsetmemek olmuyor. Kitle bağlantı aracı olmasının yanında en yeni ve tesirli sanat kollarından olan sinema, izleyiciye sunduğu meramı, duyguyu ve manası kalıcı hale getirebilme gücüne sahip.

Bu tabloyu bilhassa biyografi sinemalarından görüyoruz. Sinema tarihinin en tesirli sinemaları ortasında biyografiler vardır. Türkiye’de ise bilhassa son periyotta biyografi sinemaları gişede büyük yük kaldırıyor ve öyküsü beyaz perdeye taşınan bireylerin bilinirliğini ve tahminen de daha farklı tanınmasını sağlıyor. Müslüm, Ayla, Naim Süleymanoğlu, Bergen, Düzgün ki Varsın Eren üzere sinemalar son 10 yılın en tesirli biyografileri ortasında yer alıyor. Gişede de önemli karşılık bulan bu sinemaların toplam izlenme sayısı 25 milyona yaklaşıyor.

Liste daha da kabartılabilir. Fakat şu an dikkat çekmek istediğimiz nokta ‘yapılma ihtimali az olan’ fekat kesinlikle biyografik sineması yapılması gereken birtakım isimleri anmak.

Gerek Anadolu ve İslam kültüründe, gerekse insanlık tarihinde çok kıymetli yeri olan karakterlerin çağımız insanına sunulması hayati derecede kıymet arz ediyor. Çünkü sinemanın, sunduğu öyküyü ve gerçekliği izleyiciye inandırma tesiri var. Başka medya araçlarıyla yaptığınız hiçbir şey sinema kadar tesirli olamıyor. Hele kitlelerin tanıdığı meşhur simaların oyuncu olarak yer alacağı üretimler kelam konusu olduğunda tesir daha da artıyor.

36 BİN YIL ÖNCESİ VE ÇOK SONRASI

İşte bu zaviyeden bakınca birtakım isimlere dikkat çekmek ve sinemalarının yapılacağı vakti iple çekeceğimizi söz etmek istiyorum. En başta İbn Heysem geliyor… Optik biliminin kurucusu kabul edilen Heysem, teknik manada kameranın da temelini atan kişi aslında. Miladi 961 doğumlu olan Heysem’in ‘karanlık oda’nın mucidi olduğu da biliniyor (Da Vinci’nin intihal sıkıntısı malum). Bundan bin yıl evvel gözün görme biçimine dair kabulleri yıkarak perdeye manzara aksettiren kişinin sinemasının yapılması büyük heyecan uyandıracaktır.
İsmini bilmediklerimiz… Bundan tam 36 bin yıl evvel duvarlara perspektifli fotoğraflar çizen ve hareket eden ışığın tesiri ile hareketli imaj tesiri uyandıran Paris’teki Chauvet Mağarası sakinlerinin sinemasını yapmak insanlığın boynunun borcu olsa gerek…
36 bin yıl evvel hangi güç ve zihin yapısıyla bunu yaptıklarını sorgulamak bile değerli olur…
İlk Türk romancısı kabul edilen Şemseddin Sami, Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun ressamı Osman Hamdi Beyefendi, Türk isminin birinci geçtiği İlteriş Kağan Anıtı ve kıssası de bu listeye eklenebilir. Umarız Türkiye’de önemli bütçeler ve başarılı yapımlarla bu kişi ve olayların sinemalarını izlemek mümkün olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir