Hayal ve hobiler uğruna mutsuz olan ‘Proje Çocuklar’…


İlgi duydukları alanlarda mutlu olabilecekken bıkkın bireylere dönüşebiliyorlar…

İnsanın, bebeklik döneminden itibaren yeteneklerine, ilgi, istek ve becerilerine yönelik ipuçları sunmaya başladığını belirten uzmanlar ailelerin kendi hayalleri ve gerçekleştiremedikleri üzerinden çocuğu “proje çocuk” hâline getirmelerinin, çocuğun hem psikolojik olarak değersiz hissetmesine hem de ilerleyen dönemlerde zorlanmasına neden olabileceğini söylüyor. Çocukları farklı bireyler olarak kabul etmemiz gerektiğini belirten Öğr. Gör. Elif Konar Özkan, “Aslında çocuklar yaşam enerjisini, yeteneği, ilgisi, isteği ve becerisi olan alanlara yönelterek başarılı ve mutlu olabilecekken bıkkın, işe yaramaz, sinik bir bireye dönüşebiliyorlar.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Görevlisi Elif Konar Özkan, çocukların hangi ilgi alanlarına sahip olduklarının belirlenmesi ve nasıl doğru yönlendirilebilecekleri hakkında açıklamalarda bulundu.

Gözlemleyici ebeveynler çocuğun yeteneklerini fark edebiliyor

İnsanın bebeklik döneminden itibaren yeteneklerine, ilgi, istek ve becerilerine yönelik ipuçları sunmaya başladığını söyleyen Öğr. Gör. Elif Konar Özkan, “Çocuğu tanımaya yönelik gözlemleyici ebeveyn ve bakım verenler, çocuğun yeteneklerini, hangi hobilerle ilgilenebileceğini fark etmiş olur. Çocuk oyun ve oyuncaklarında, ilgilendiği etkinliklerde, sorularında ve sorulara verdiği cevaplarda kendine dair birçok ipucu verir. Yetişkine de çocuğu gerçekten tanımaya niyetli olması düşer. Bununla birlikte gelişimsel izlem, gözlem ve takipler de bu bağlamda yetişkinlerin farkındalığını oluşturur.” dedi. 

Hobileri engellenen aileler özlemlerini çocuklarına yansıtabiliyor

“Anne ve babaların genellikle kendi çocukluk ve gençlik dönemlerinde içlerinde ukde kalan hobilere çocuklarını yönlendirmeye çalıştıklarını gözlemliyoruz.” diyen Özkan, böyle durumlarda da çabaların sonuçsuz kalmasının olağan olduğunu belirtti. Buna benzer durumları kendi hayatımızda ya da çevremizde tecrübe etmiş olabileceğimizi kaydeden Özkan, “Baba saz çalmak istemiştir kendi ailesi buna izin vermemiştir. Hobileri engellenen, yetenekleri ketlenen bu baba, kendi çocuğu olduğunda tüm özlemlerini, engellenmişliklerini kendi çocuğuna yansıtabiliyor. Oysa çocuğu biraz gözlemlese ya da oynasa fark edecek ki aslında çocuk müziğe değil de resme veya plastik sanatlara yetenekli.” ifadelerini kullandı.

Çocukların günlük yaşam becerilerinde, tutum ve davranışlarında hangi algılarının baskın olduğunu, öğrenme modellerini yansıttıklarını ifade eden Özkan, “El becerileri iyi mi, ince motor becerileri gelişmiş mi, pratikliği var mı; estetik algısı mı daha baskın… Bütün bu ayrıntılar çocuğu tanımaya odaklanarak gözlem yoluyla anlaşılabiliyor. Aile veya bakım veren bunu netleştiremiyorsa uzman desteği alabilir.” şeklinde öneride bulundu.

Erken yaşlarda çocukla oynarken ilgi alanları keşfedilebilir

Dünya üzerinde ilgisi ya da becerisi olmayan hiçbir çocuk olamayacağına dikkat çeken Öğr. Gör. Elif Konar Özkan, “Çocuk oyun oynarken kendine dair ön izlemeler sunmuş olduğu için özellikle erken çocukluk döneminde çocukla oynarken ilgi alanları keşfedilebilir. Çocukların ilgi alanları farklılaştığında oynadıkları oyunlar ve oyuncaklar aynı olsa bile oynama tarzları değişir.” dedi.

Çocukları farklı bir birey olarak kabul etmeliyiz

Çocuk gelişimcilerin en sık ‘Bireysel farklılıklar’ ifadesini kullandığını belirten Özkan, “Her çocuğu farklı bir birey, farklı bir âlem olarak kabul ederek yaklaşmamız gerekir. İlgi alanları tespit ederken Gardner’ın ‘Çoklu Zekâ Kuramı’ bize yardımcı olur. Çoklu Zekâ Kuramına göre bireysel ilgi ve beceri alanlarıyla ilgili sekiz zekâ bölümünden bahsedilir: Mantıksal-Matematiksel, Sözel-Dilsel, Görsel-Mekânsal, İçsel-Kişiye Dönük, Sosyal, Kişiler arası, Müziksel-Ritmik, Bedensel-Kinestetik ve Doğa.” şeklinde konuştu.

İlgi alanlarını belirlemek için çocuklara özgürlük verilmeli

“Çocukların ilgi alanları belirlenirken isabetli tespitler yapabilmek, hedefi tutturmak için çocuklara özgürlük alanı verilmeli, sorumluluk ve seçim hakkı verilmeli.” diyen Özkan, çocuğun yanında olmanın, destek ihtiyacını karşılamak ve özgüveni için önemli olduğunu söyledi.

Günlük yaşam becerileri içinde çocuğun hangi sorumlulukları istekli bir şekilde yerine getirdiği gibi kendine uygun seçimler yapmasının, çocuğun ilgi alanlarını ortaya koyacağını belirten Elif Konar Özkan, “Çocuğa okunan resimli kitaplar, aktarılan sözlü kültür unsurları, oyunlar, etkinlikler, farklı kurslar, kamplar, grup projeleri çocuğun ilgi alanlarının keşfinde etkili olur. Çocuğun kuvvetli yönlerine odaklanmak ve kendisinin de fark etmesini sağlamak, motivasyon desteği sağlamak, takdir ve teşvik eksenli yaklaşımlarda bulunmak, istemediği ve sevmediği alanlarda zorlamamak, keşif heyecanlarını ve icat çıkarma isteklerini engellememek, çocukların yeteneklerini desteklemek ve çocukları uygun alanlara yönlendirmek için gereklidir.” dedi.

Potansiyellerini ortaya çıkaramamaları onları hayatın uzağına itebilir

Anne babaların ve bakım verenlerin kendi hayalleri ve gerçekleştiremedikleri üzerinden çocuğu “proje çocuk” hâline getirmelerinin, çocuğun hem psikolojik olarak değersiz hissetmesine hem de ilerleyen dönemlerde mesleki çalışmalarında ve toplumsal yaşantıda zorlanmasına neden olabileceğinin altını çizen Öğr. Gör. Elif Konar Özkan, “Aslında çocuklar yaşam enerjisini, yeteneği, ilgisi, isteği ve becerisi olan alanlara yönelterek başarılı ve mutlu olabilecekken bıkkın, işe yaramaz, sinik bir bireye dönüşebiliyor. Potansiyellerini ortaya çıkaramamış olmaları kendilerini adeta baskılanmış, hapiste hissetmelerine neden olabilir ve onları hayatın uzağına itebilir.” şeklinde uyarıda bulundu.

Her tohum kendi potansiyelini ortaya çıkarmak ister, çocuk da öyle… 

Çocukları zorlamanın doğru olmadığını vurgulayan Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğr. Gör. Elif Konar Özkan, “Her tohum kendi potansiyelini ortaya çıkarmak ister. Doğru toprağı ve bakımı bulamazsa çürür maalesef. Çocuk ki en değerli varlığımız. Öyleyse bir kuyumcu, bir cerrah, bir terapist titizliğinde yaklaşmalı, onu hayat ve toplum dışında kalmaya mecbur ve mahkûm etmemeliyiz.” şeklinde konuştu.

Ölçünün çocuğun yaşına ve gelişimine uygun olarak potansiyelini ortaya koyabilmesi olduğunu söyleyen Özkan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Aslında yetişkine düşen sorumluluk, bireysel farklılıklarını dikkate alarak her çocuğu olması gerektiği gibi kendi halinde destekleyebilmektir.”

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir