Gezi tutuklusu Kahraman: Gezi’nin hak mücadelesi olduğu unutulmamalı

Gezi davası kapsamında tutuklanan Can Atalay ve Tayfun Kahraman, Gezi Parkı eylemlerinin dokuzuncu yıl dönümü vesilesiyle DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

İstanbul Taksim’dekiGezi Parkı’na yapılmak istenen Topçu Kışlası inşaatına itiraz etmek için başlayan ve Taksim’in ardından ülke geneline yayılan eylemlerin üzerinden dokuz sene geçti. Polis şiddeti sonucu sekiz sivilin hayatını kaybettiği eylemlerde, 10 bine yakın kişi yaralanmıştı. Eylemlerin sönümlenmesinin ardından yargı süreçleri başladı.

Gezi Parkı eylemlerine yönelik ilk dava, 2014 yılında açıldı. Sanıkların 2015 yılında beraat etmesinden sonra 2019 yılında ikinci bir dava süreci başlatıldı. Bir yıl sonra sonuçlanan bu davada “cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “mala zarar verme”, “kasten yaralama” ve “ağırlaştırılmış yaralama” suçlarından yargılanan sanıklar, suçlamalara ilişkin somut ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle bir kez daha beraat etti. Fakat savcılığın itirazı üzerine davanın yeniden görülmesine karar verildi. DW Türkçe’ye konuşan Gezi davası avukatları, beraat kararının bozulmasının Gezi Parkı eylemlerini kriminalize etmeye yönelik bir başka girişim olduğunu dile getirmişti.

Çağlayan Adliyesi’nde 25 Nisan’da karar duruşması yapılan “Üçüncü Gezi Davası”ndan ise mahkûmiyet ve tutuklama kararları çıktı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve hepsinin ayrı ayrı tutuklanmasına karar verildi. Aynı dosya kapsamında yargılanan iş insanı Osman Kavala’ya  ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.

Atalay: Gezi vesilesi korku duvarı aşılmıştır

Avukat Can Atalay ve şehir plancısı Tayfun Kahraman, vesilesiyle Silivri Cezaevi’nden DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı. Taksim Dayanışması’ndan Atalay ve Kahraman, ortak gönderdikleri mesajda, “Gezi Direnişi aşağıdan kardeşleşme inadıdır. Memleketimizde eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasinin sönmeyecek umududur” dedi.

Gezi Parkı eylemleri sonrası açılan başlatılan yargılamaları DW Türkçe’ye değerlendiren avukat Can Atalay’a göre, açılan davalar demokratik itiraz yolunu engelleme çabasından kaynaklanıyor. Atalay, “Gezi davasında Gezi Direnişi karşısında AKP eliti ve Fethullahçı ittifakın ne kadar biçare kaldıklarını görürsünüz. ‘Ağaca sarılan genç’ o kadar başa çıkılamaz bir imge olmuş, öyle bir toplumsal sahiplenme gerçekleşmiş ki bu suç koalisyonu Gezi Direnişi’ni bir ‘yabancı komplosu’ olarak nitelemeyi denemeye karar vermiş. Bir mimar, bir şehir plancısı ve bir avukatı ‘yabancı komplosu’ ile ilişkilendirip sıradan yurttaşın anayasal haklarına sahip çıkmasını ve her türden demokratik itirazını şeytanlaştırmaya çalıştılar” diyor.

Sosyal Haklar Derneği gönüllüsü Can Atalay, “mahkeme kararı kisvesi altında bir tarih tezi” yazılmak istendiğini savunarak, Gezi Parkı eylemlerinin karalanmak istendiğini vurguluyor. “Başarısız oldular. Gezi vesilesi ile bir kez daha korku duvarı aşılmıştır” diye ekliyor.

Kahraman: Kentte itiraz edilen projelere hassasiyet arttı

Mimar Sinan Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Dr. Tayfun Kahraman, Gezi Parkı eylemlerinin bir kent hareketi olarak dünyada örneği olmayan büyüklükte bir yurttaş itirazı olduğunu dile getiriyor. Kahraman, “Aslında bir kent hareketi ve mücadelesi olan Gezi Direnişi bizlerin gördüğü şiddet sonrasında her yurttaşın itirazını alarak geldiği demokrasi, eşitlik ve özgürlük taleplerinin yükseldiği bir alan da oldu. Bu nedenle Gezi Direnişi’nin kent hareketlerine etkisi büyük olsa da başkaca bir hareketin bu boyuta varmasını beklemek gerçekçi değildir” diye ekliyor. İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Kahraman’a göre, Gezi Parkı eylemleri Türkiye’nin tüm şehirlerinde vatandaşların kentte itiraz edilen projelere karşı hassasiyetini artırdı. “Yurttaşlar nerede bir itiraz olsa oraya daha fazla kulak kabartmaya başlamış, kendi yaşam alanlarında meydana gelenlere karşı ses yükseltmenin önemini görmüştür” diyor.

Tayfun Kahraman, Gezi sürecinin kent hareketlerine ve kentlerde yapılmak istenenlere itirazını yükseltenlere desteği büyüttüğünü dile getirerek, “Ama unutmamak gerekir ki, Gezi Direnişi biricik bir hak mücadelesidir” diye belirtiyor.

Burcu Karakaş

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir