Gaye Usluer: AKP iktidarının bitmesini istiyoruz, Cumhur İttifakı’nda olmayız

ANKARA- Memleket Partisi, artan gıda fiyatları, tarımsal sulamada yaşanan sıkıntılar sonucu ortaya çıkan açlık ve kıtlık tehlikesi gibi konularda öneriler içeren “Tarımsal Üretim Su ve Gıda Güvenliği Raporu”nu siyasi partilere sunuyor. Bu kapsamda sırasıyla, Yeniden Refah Partisi, DSP, İYİ Parti, CHP, Gelecek Partisi, Zafer Partisi ve son olarak da MHP’yle görüşmeler yapıldı.

Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve beraberindeki heyeti kapıya kadar uğurlama görüntüleri geniş yankı uyandırırken Memleket Partisi Genel Başkanvekili Gaye Usluer, görüşmelerin içeriğine ve ittifak konusundaki tutumlarına dair konuştu. Cumhur İttifakı ile “partinin kuruluş doğası” gereği herhangi bir ittifak içerisinde olamayacaklarını söyleyen Usluer, “AKP iktidarının bitmesini istiyoruz” dedi.

‘TÜRKİYE 20 YILDIR ORTAK AKLI YİTİRDİ’

Hazırladıkları rapor kapsamında seçime girme yeterliliğine sahip 19 siyasi partiye mektup gönderdiklerini, 7’si ile görüştüklerini, olumlu yanıt veren HDP ve BBP ile de gelecek hafta görüşeceklerini aktaran Memleket Partili Gaye Usluer’in ittifak çalışmalarından cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutumlarına kadar sorularımıza yanıtları şu şekilde oldu:

Siyasi partileri, tarım ve gıda sorunuyla ilgili hazırladığınız rapor kapsamında ziyaret etmeye başladınız. Bu süreç nasıl gelişti, neden bu görüşmelere ihtiyaç duydunuz?

Bütün dünya bir gıda krizi, buna eşlik eden açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Bu seyredilecek bir süreç değil. Türkiye’de 20 yıllık iktidar var ve bu süreçte çok şey değişti. 20 yılda köyden kente göç oldu ve insanlar üretimden, çiftçilikten, hayvancılıktan vazgeçti. Türkiye tarım ülkesiyken samanı bile ithal eden bir ülkeye dönüştü. Memleket Partisi olarak, bu alanda neler yapabiliriz diyerek kafa yoruyoruz ve çalışıyoruz. Sayın genel başkanımız Muharrem İnce bunları yaparken, “Türkiye 20 yıldır ortak aklı yitirdi ve bu doğru bir şey değil” dedi. Gıda krizini de ortak akılla çözmek gerekiyor. Yola çıkarken kimlere mektup yazalım dedik. Bu işin Meclis’te çözülmesi gerekiyor. Dolayısıyla seçime girme yeterliliği olan 19 siyasi partiye mektup gönderdik ve 100 maddelik çözüm önerisini içeren raporumuzu sunmak istediğimizi söyledik. Bize geri dönüş yapan partilerin geri dönüş sırasıyla ve onların oluşturduğu çerçevede ziyaret ettik.

‘HDP VE BBP RANDEVU TALEBİNE YANIT VERDİ’

Nasıl bir çerçeve?

Bazıları genel başkan bazılarıysa genel başkan yardımcıları düzeyinde randevu verdiler. Biz de onların belirttiği komisyona eşdeğer komisyonla ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Ancak İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi’nde konuyla ilişkili genel başkan yardımcıları şeklinde bir talep geldi. Biz bunu da önemsiyoruz.

CHP ve İYİ Parti’nin genel başkan düzeyinde randevu vermemesi sizi olumsuz etkilemedi değil mi?

Etkilemedi. Bu da bir tercih. Sonuçta görüşme konusunda bir istek var. Görüşmenin şekliyle ilgili bir kaygımız, olumsuzlaştırıcı bir durum olmadı. Her bir siyasi partiyle olan görüşmede ben vardım. İki görüşme de (CHP ve İYİ Parti) olumlu geçti.

Mektup gönderdiğiniz 19 siyasi partiden 7’si olumlu döndü ve görüştünüz. Diğerlerinden olumlu yanıt veren ve görüşecekleriniz var mı?

Yanıtlar hâlâ geliyor. Bu hafta içerisinde Büyük Birlik Partisi’nden olumlu bir yanıt geldi. Henüz günü netleştirilmedi. HDP’den iki hafta önce de bir yanıt gelmişti, gün belirlenemedi ve bu hafta tekrar yanıt geldi. HDP ve BBP’nin buna istekli olduğunu söyleyebilirim.

Peki AK Parti?

AKP’den henüz yanıt gelmedi. Olumlu yanıt vermeyen 10 parti arasında Saadet Partisi de, DEVA da var.

‘İTTİFAK HİÇBİR GÖRÜŞMEDE GÜNDEME GELMEDİ’

Bu görüşmelerin çerçevesini anlatıyorsunuz fakat kamuoyunda “ittifak görüşmesi mi yapılıyor” sorusu dile getiriliyor. Bu görüşmelerde gıda sorunu dışında siyasete, seçimlere dair konuşmalar oldu mu?

Bütün siyasi partilerdeki görüşmeler en az bir saat sürdü. Genel başkan düzeyindeki siyasi partileri ziyaretlerinde, MHP dışında, genel başkanlar düzeyinde ikili görüşme oldu. Ayrıca ortak basın açıklamaları oldu. Tabii ki iki siyasi parti bir araya geldiğinde, Türkiye’nin mevcut siyasi durumu, ekonomisi gibi konuları konuşur. Sadece gıdayı konuştuk demek doğru olmaz. İşin doğası bu. Ama ittifak konusu hiçbir tarafta, hiçbir yerde gündeme gelmedi. İttifak başka bir şey. Bizim de niyetimiz bu değildi.

BAHÇELİ İNCE’NİN NABZINI ÖLÇTÜ MÜ?

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve heyeti kapıya kadar uğurlaması çok konuşuldu. “Devlet Bahçeli Muharrem İnce’nin nabzını yokladı” değerlendirmeleri yapıldı. Görüşmede İnce’nin nabzı yoklandı mı?

Ben hiç öyle bir şey sezmedim. Bütün siyasi partilerle görüşme çok ciddi bir nezaket çerçevesinde oldu. Vatandaşın şikâyet ettiği öfkeli siyasetin, rahat rahat konuşabilir şekle bürünmesi bence en kıymetli kısmıydı. Sayın Devlet Bahçeli bizi arabamıza kadar geçirdi fakat Sayın Davutoğlu da bizi arabamıza kadar geçirdi. Diğer partilerin liderleri de kurmayları da kapıya kadar geçirdiler. O öyle yaptı da bu böyle yapmadı denilecek bir durum yok. Türkiye’deki siyaset zemini özellikle MHP ile olan görüşmeden bir anlam çıkarmaya, ya da anlam yüklemeye çalışıyor. Oysa aynı niyetle bakarsanız aynı anlamı yükleyebilirsiniz. Niye diğer partilerde anlam yüklenmeye çalışılmadı da MHP’yle olan görüşme üzerinden anlam çıkarılmaya çalışıldı?

‘ORTAK AKIL TRAFİĞİNİ ZEDELEME ÇABASI’

Burada yürütmek istediğimiz ortak akıl trafiğini zedeleme, bizi olumsuzlaştırma çabası da var. Bir grup, “Bahçeli’yle niye görüştünüz, AKP’nin ortağı” diyor. Tamam da biz bu mektubu 19 partiye gönderdik. Bunun içinde AKP de var. Sonuçta bizim niyetimizin ne olduğu belli.

‘CUMHUR İTTİFAKI’NDA OLAMAYIZ’

Peki bu konuda Memleket Partisi’nin, Muharrem İnce’nin tutumu nedir? Cumhur İttifakı’nda yer alabilir misiniz?

Yok, yer alamayız, olamayız. Birçoğumuzun uzun yıllar dahil ve ait olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ne muhalefet etmek için kurulmuş bir parti imajının çizilmesi doğru değil. CHP’de uzun yıllarımız geçti ama partinin kurumsal kimliğiyle sorunumuz hâlâ yok. Ama sonuçta ayrı düştük. Aynı yolda yürürken, yaşama aynı bakarken yönetenlerle ayrı düştük. Buna bir tepki koyduk. Bunu yaparken de bir yandan evimize gidip oturabilirdik. Türkiye’nin iyisi, aydınlığı için siyaset oluşturmak istedik.

‘AKP İKTİDARININ BİTMESİNİ İSTİYORUZ’

Bugün bizim Memleket Partisi olarak temel düsturumuz, 20 yıldır iktidarda olan siyasi parti bugün Türkiye’yi yönetemez durumda. Özellikle 2018 seçimlerinde ve değişen anayasa çerçevesinde Türk tipi denilen ve siyaset biliminde adı olmayan bir başkanlık sisteminin Türkiye siyasetini, Meclis’i, ekonomiyi, dış politikayı ne hale getirdiği ortada. Bunların sorumlusunun kim olduğunu biliyoruz. Bugün önceliğimiz her siyasi partinin olduğu gibi iktidar olabilmek. Ama bunun ötesinde biz Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarının bitmesini istiyoruz. Bu kadar net.

‘AMACIMIZ MUHALEFETE MUHALEFET DEĞİL’

“Yönetemiyor” dediğiniz bir partiyle de aynı ittifakta olmayacaksınız.

Kesinlikle. Bizim kuruluş amacımız başka bir şeye evrilir. Bize, “Muhalefete muhalefet etmek” diye çokça eleştiri var ama öyle değil. Bizim kuruluş amacımız AKP iktidarının değişmesi. Ama biz değiştiririz ama başkası. Ama ittifaklar içerisindeki partilere bakın. Altılı masaya baktığımızda her bir siyasi parti birinci parti olmaya çalışıyor. Birbirleriyle rakipler aslında. Biz hiçbir ittifakta olmadığımıza göre, ittifak içerisindeki partiler birbirlerine subliminal mesajlar verirken biz açık mesajlar veriyoruz. Çünkü sonuçta her siyasi parti kendi birinciliği için çalışır. İttifak içerisinde olmadığınızda özgürsünüz. Amacımız muhalefete muhalefet değil. Bana deseniz ki, “Siz kaybediyorsunuz kim kazansın”, tabii ki AKP’nin başını çektiği taraf değil öteki tarafın kazanmasını isteriz. Çünkü şu anda Türkiye’nin mevcut sorunlarının sahibinin kim olduğunu ve o sorunları yaratan mekanizmanın mevcut sorunları çözemeyeceğini biliyoruz.

‘CUMHURBAŞKANI ADAYI SÜRECİ SAKİN GEÇMEYECEK’

Memleket Partisi herhangi bir ittifakta yer alabilir mi? Ya da ittifak kurmak için çalışıyor mu?

Cumhur İttifakı’nın içerisinde olmayacağımızın bir kez daha altını çizeyim. Türkiye’de seçim sath-ı mahallîne girmiş gibi görünüyor olsak da henüz cumhurbaşkanı adaylarının belli olmadığı bir dönem. Cumhurbaşkanı adayı tartışması sakin geçecek gibi görünmüyor. Her bir siyasi partinin liderinin bir iddiasının olduğu açıkça görünüyor. Ana muhalefet partisi en güçlü görünse de diğer genel başkanlar da iddialı. Yani sonuç farklı şeylere gebe olabilir.

‘MEMLEKET’E İTTİFAK TEKLİFLERİ VAR’

İttifakların dışında kalan çok sayıda parti var. Oy oranları belli olmadığı için üçüncü dördüncü ittifak süreçleri var bence. Bize de bu yönde teklifler var. “Birleşelim, beraber gidelim, üçüncü ittifakı oluşturalım” diyerek tabii ki teklifler geliyor.

Hangi siyasi partilerden teklifler aldınız?

Onu söylemem doğru olmaz. Ancak ete ve kemiğe büründüğünde söylemek doğru olur. Sonuçta ittifak çalışması sol cephede de var. HDP’nin şemsiyesi altında seçime girebilecek partiler var. Öte yandan sol yelpazedeki partiler birleşelim sol ittifak yapalım söylemleri var.

Sürprizlere açık olmalıyız yani?

Görünüyor. Altılı masanın bile bütün ayaklarının yerinde kalacağının bugünden yarına garantisi yok.

‘ERDOĞAN’A OY VERMEYECEĞİMİZ AÇIK’

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Memleket Partisi ilk turda kendi adayını destekleyebilir. İkinci tur ihtimali de söz konusu. Altılı masada da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı öne çıkıyor. İkinci turda Erdoğan ve Kılıçdaroğlu gibi bir senaryoda Memleket Partisi ne yapar?

Sayın Kılıçdaroğlu’nun adının öne çıkarılması CHP’nin iç mekanizmalarıyla ortaya çıkan bir durum. Altılı masada olan beş liderden hiçbiri Sayın Kılıçdaroğlu’nun adını telaffuz etmiyor. Ben Kılıçdaroğlu üzerinden örnek vermeyi doğru bulmuyorum. Henüz adaylığı kesinleşmeden söylem doğru değil. Eğer doğru bir aday ikinci tura kalırsa her durumda Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeyeceğimizin altını çizelim. Çünkü mevcut sistemden şikâyet ediyoruz ona oy vermeyeceğimiz açık. Diğer taraftan da karşıdakine koşulsuz veririz demek doğru değil. Seçmen koşulsuz oy verebilir mi? Diyelim ki bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan diğer tarafta Abdullah Gül çıktı. Seçmen burada ortaklaşabilir mi? “Biz altılı masayız adayımız Sayın Gül” derlerse seçmenin tavrı ne olur? Seçmeni ortaklaştıramadığınızda bir siyasi partiye bunu destekler misiniz sorusuyla karşı karşıya bırakmak hakkaniyetli değil. Ama diyelim ki dediğiniz gerçekleşti ve o masanın adayı Kılıçdaroğlu oldu ve ikinci tura kaldı. Tabii ki destekleriz.

‘İŞİMİZ ZOR, İMKANSIZ DEĞİL’

Memleket Partisi’ni seçim sath-ı mahallînde nasıl göreceğiz?

İşimizin zor olduğunu biliyoruz ama imkânsız olmadığının farkındayız. Sokağa çıktığımızda, insanlarla temas ettiğimizde bunun imkânsız olmadığını görüyoruz. Elimizdeki en büyük güç insan kaynağımız olacak. Bizim varlığımıza inanan, başarabileceğimize inanan, Sayın İnce’nin umut olduğunu düşünen insanlarla hareket edeceğiz. En büyük silahımız seçmen olacak. En mustarip olduğunuz konu ne derseniz, bir tanesi siyasetin finansmanı. Sokaktaki bir tane billboard bile arkada bir finans kaynağının olduğunu göstergesidir. Devletten ödenek alan siyasi partiler, belediyeleri olan siyasi partiler bu olanakları sonuna kadar kullanıyorlar. Bizim kendi yağımızla kavruluyor olmamız zayıf yönümüz. Öteki taraftan medya gücü. Bugün medya Türkiye’de bağımsız değil. Hem iktidar hem de muhalefet partileri kendi medyalarını oluşturmuşlardır. Biz bu dezavantajları bilerek yola çıktık. Bunların üstesinden geleceğiz. En büyük isteğimiz Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkışmışlıktan kurtulması.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir