Türkiye’nin güvenliği için en kritik alanlardan biri de hiç elbet hava savunma. S-400’lerin alımı ve sonrasında gelişen kimi olaylar süreci daha hassas bir noktaya taşıdı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Lideri Prof. Dr. İsmail Demir’in bayramda duyurduğu gelişme bu nedenle yalnızca TSK için değil Türkiye’nin ulusal savunma atağı için de bir ‘bayram hediyesi’ niteliğindeydi.
TRT Haber’den Sertaç Aksan’ın haberine nazaran, ulusal hava-hava füzesi Gökdoğan’ın radar arayıcı başlıklı test atışı muvaffakiyetle yapıldı. Bu atış aslında Türkiye için bu alanda çok farklı bir periyodun başladığının da en net habercisi.
Bu gelişmelerin akabinde perdeyi biraz daha aralamak ve Gökdoğan atışından yola çıkarak ülkemizin hava-hava füzelerinde geldiği durumun izini sürmek istedik…
30 YILLIK SIKINTI
Türkiye, değişen harp koşulları nedeniyle aslında 90’lı yıllardan bu yana uzun menzilli hava savunma füze sistemine muhtaçlık duyuyor. Geride kalan periyotlarda sorunun tahlili için çeşitli ihaleler yapıldı. Patriot, SAMP/T, FD-2000 ve misal seçeneklerin de konuşulduğu bir ortamda S-400 tedarik edildi.
Ancak 2 batarya S-400’le bu alandaki gereksinimimizi büsbütün gidermek mümkün görünmüyor. Uzmanlara nazaran, Türkiye en az 8 batarya uzun menzilli hava savunma füze sistemine muhtaçlık duyuyor.
‘S-400’ler gelmeden evvel hava alanımız nasıl korunuyordu?’ sorusunun da karşılığını verelim ve sonrasında sürecin teknik kimi noktalarına geçelim… Türkiye’nin uzun menzilli ve yüksek irtifa hava savunması, F-16’lara emanet. F-16’ların ise temelde kullandığı iki farklı hava-hava füzesi var. Bunların ikisi de ABD üretimi. Yani biz bu bahiste, birçok NATO üyesi ülke üzere göbekten ABD’ye bağımlıyız.
MEVCUTTA HANGİ FÜZELER KULLANILIYOR?
Bu noktadan sonra kelam Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin’e bırakıyoruz… Şahin, üstte bahsettiğimiz iki füzeyi biraz daha ayrıntılı anlatıyor. Birinci füzenin AIM-9 Sidewinder olduğunu söylüyor. Bu, görüş içi menzilde kullanılan ve görüntüleyici kızılötesi arayıcı başlığa sahip bir füze. Özetle savaş uçağının, düşman gayesini gözle görebildiği durumlarda kullanılıyor.
İkinci füze ise AIM-120 AMRAAM. Bu ise görüş ötesi menzilde kullanılan ve radar arayıcı başlığa sahip olan bir füze. Yani düşmanı gözünüzle görmeseniz de maksadı muvaffakiyetle yok edebiliyorsunuz. “En kritik hava-hava mühimmatımız.” diyor Şahin.
BU YILIN SONUNDA İKİSİ DE HİZMETE GİRECEK
TÜBİTAK-SAGE son periyotlarda imza attığı başarılı işlerle ismini sıkça duyuruyor… Onların geliştirdiği GÖKTUĞ Projesi tüm bu anlattıklarımızın temelini oluşturuyor. Gökdoğan da bu proje kapsamında geliştirilen iki füzeden biri. ABD’nin AIM-120 AMRAAM füzesine muadil. BOZDOĞAN ise AIM-9 Sidewinder muadili.
Anıl Şahin, tıpkı öteki ABD üretimi sistemler üzere bu füzelerin tedarikinde de vakit zaman zorlandığımız gerçeğine değiniyor:
“Çünkü bu füzelerin tanesi 1 milyon dolardan yüksek. Ve genelde satışı ABD Kongresi’nin müsaadesine tabi oluyor. Dolayısı ile bu füzelerin yerli olarak üretilmesi Türk hava alanının, ‘Türk Hava Sahası’ olarak kalması için hayati değere sahip. Öte yandan hem ABD’li muadillerine nazaran ilerleyen basamaklarda daha ucuz olacak olmaları hem de ihracat potansiyelleri, bir öteki avantaj konusu.
Hem Bozdoğan hem Gökdoğan’ın yerden ve F-16’dan atışlı testleri muvaffakiyetle gerçekleştirildi. İkisinin de bu yılın sonunda hizmete alınması planlanıyor. Burada çok kritik bir bilgi de paylaşayım… ‘Bozdoğan, muadili AIM-9X’ten birçok parametre bakımından daha güzel performans gösteriyor.’ Bu cümle bana değil füzeyi kullanan bir kaynağımdan direkt alıntı.”
TÜRKİYE BU ALANDA DÜNYADA 4-5 ÜLKEDEN BİRİ OLACAK
Anıl Şahin, Bozdoğan ve Gökdoğan’ı anlattıktan sonra enteresan bir noktaya daha dikkat çekiyor… Türkiye’nin hava-hava füzelerinde Şampiyonlar Ligi’ne çıkmasının ‘GÖKHAN’ hava-hava füzesiyle olacağı kanaatinde.
RamJet itki sistemi kullanacak Gökhan’ın da geliştirme faaliyetleri devam ediyor. “Başarmamız durumunda, havadan-havaya füze alanında dünyadaki 4-5 ülkeden biri olacağız.” diyor Şahin.
Haliyle RamJet’in neden değerli olduğu sorusu ehemmiyet kazanıyor… Bilmeyenler için kısa bir dipnotla haberi tamamlayalım…
Bozdoğan/Gökdoğan üzere füzelerde atıcı platformun suratı ve irtifası, atılan füzenin menzil ve suratına direkt tesir ediyor. Zira katı yakıtlı motora sahip bu füzelerin motoru, fırlatıldıktan sonra çok kısa bir mühlet boyunca çalışıp füzeye birinci suratı veriyorlar. Devamında ise füzeler, amaçlarına motorları durduğu için süzülerek gidiyor. Hasebiyle ne kadar yüksekten ve süratli seyreden bir platformdan atılırlarsa süzülme güçleri de o kadar fazla oluyor.
Gökhan’ın RamJet motoruna sahip olması ise onu çok daha süratli ve uzun menzilli yapıyor. Dünyada hava-hava füzelerinde bu teknolojiyi kullanan 4-5 ülke bulunuyor. Türkiye’nin Gökdoğan ve Bozdoğan ile başladığı proje aslında bu tıp çok kritik kazanımların da kapısını aralamış oluyor…