İşte uluslararası ilişkiler böyle karmaşık bir şey.
NATO’nun genişlemesi, Türkiye’nin onayına bağlı.
Türkiye ise PKK’nın Avrupa’dan atılmasını şart koşuyor.
40 yıl önce sözüm ona “Marksist-Leninist” olarak kurulan terör örgütü, bugün varlığını NATO’nun genişleme çabasına bağlıyor.
Bir tanesi de çıkıp “Kahrolsun ABD emperyalizmi” diyemiyor.
İşte Proxy olmak böyle bir şey (bu Proxy lafı de iyi tuttu, burada tam karşılığı “ayakçı” demek. Bir ülkenin kullandığı devlet dışı örgüt, o ülkenin ayakçısı, yerdeki postalı demek)
Kırk yıl önce savunduğun ilkeleri bugün savunamazsın ama kendini hala anti-emperyalist göstermekten de vazgeçmezsin.
Emperyalizmle bire bir mücadele eden, emperyalizmin suikast timi gönderdiği lidere de hakaret edersin.
Ama senin “solculuğuna” hiç halel gelmez.
Kendini hala özgürlük savaşçısı ilan edebilirsin hatta Batı’nın en steril demokrasisinin başbakanı senin gibi bir terörist örgütü kurtarmak için istifa etmeyi bile göze alabilir.
Dünyaya hala solun arkaik gözüyle bakarsanız böyle saçmalarsınız işte.
Siyasi partileri takım tutar gibi tutarsanız ve değişen dünyaya rağmen görüşleriniz değiştirmezseniz gerçeklikten her gün biraz daha uzaklaşırsınız.
Elbette ortada bildiğimiz anlamda sağ-sol diye bir şey kalmadı. Mevcut kavga, dünyanın her yerinde her an savaş çıkarıp bundan zarar görmeyen, Pentagon’da oturup binlerce insanın ölümüne karar verebilen, istediği yerde sınırları değiştirebileceğini, canı isterse yeni bir ulus devlet kurup, bir diğerini yıkabileceğine inan küreselcilerle, mevcut topraklarında bu tür oyunlara kurban olmadan yaşamaya çalışan, ama kaçınılmaz derecede de bu küreselciler bağımlı hale gelmiş ulus-devletler arasında sürüyor.
Güneyimize bir garnizon devlet kurmaya karar veren küreselcilerin “ulusların kaderlerini tayin hakkı” için çalıştığını sanmak da yeni solun hali pür melalidir. Türk milliyetçiliğini sağ, Kürt milliyetçiliğini sol sanmak da bizim solculara düştü…
Bu bağımlılıktan kurtulmak gerçekten mümkün mü? Nereye kadar mümkün?
Bilmem farkında mısınız? Her ne kadar her şeyimizin yerli ve milli olmasını istesek de, bugün dünyada hiçbir ülke diğerlerinden izole olarak yaşayamaz. Hatta izole oldukça küreselciler için daha kolay av olur. Nitekim Rusya üzerinde de bunu uygulamaya çalışıyorlar.
Küreselciler hangi saiklerle hareket ediyorlar? Bir sonraki adımları nedir? Putin’den sonra daha kimleri kışkırtıp, kimleri birbirine düşürmeyi planlıyorlar? Burnumuzdaki adaları silahlandırmaya çalışan, topraklarına yeni askeri üsler kurdukları Yunanistan Başbakanını neden Kongre’de Türkiye’nin Yunanistan hava sahasının defalarca ihlal ettiğini ve Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümün ‘kabul edilemez’ olduğunu söylediği sırada 3 dakika ayakta alkışlıyorlar?
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov doğru söylüyor: “Batı önce yaptırımlar uyguluyor, sonuçlarını sonra düşünüyor.” ABD yaptırımları nedeniyle şimdi dünyanın gündemdeki en önemli sorun “dünyanın çeşitli bölgelerine gıda tedarikinin nasıl yapılacağı” haline geldi. Türkiye de Rusya ile işbirliği yapıp bu sorunu çözmeye çalışıyor. Delinin attığı taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyor. Peki, bu ABD’nin umurunda mı? ABD bundan hayati bir şekilde etkileniyor mu? AB’nin gıda güvenliği ABD’nin ne kadar umurunda?
ABD için eskiden beri yapılan bir benzetme vardı “mahallenin iri yarı fakat yarım akıllı ergeni”
Onunla bununla anlamsız kavgalar çıkaran bir ebleh…
Şimdi o ergen akıllandı, kendi kavga etmiyor, fitne sokup mahalleyi birbirine düşürüyor.
@kalemciler