Kaymakamlık’tan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi:
30 Ocak 1923’te Yunanistan ile Türkiye ortasında imzalanan “Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename”de Patrikhanenin durumu ve statüsü ile ilgili bir karara yer verilmemiş; bu sözleşme ile Türkiye’de yaşayan Rumlarla Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türkler yer değiştirmişler, İstanbul ve Bozcaada ile Gökçeada’daki Rumlarla Batı Trakya’daki Müslüman Türkler mübadele dışında bırakılmışlardır.
Tıpkı formda, azınlıklar konusunda Türkiye’nin temel tüzel desteğini oluşturan 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nda da Patrikhâne ile ilgili bir karara yer verilmemiş, Patrikhanenin İstanbul’da kalması karşılığında mübadele dışı tutulan Rum cemaatinin dini bir kurumu olarak kalacağına, siyasi bir faaliyetinin bulunmayacağına ait iştirakçi ülke delegasyonlarının kelamlarının senet olarak kabul edildiği belirtilerek, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile manevî meclisinin yetki alanı İstanbul başpiskoposluğu ile Bozcada ve Gökçeada bölgesi Rum cemaatinin dini gereksinimlerini karşılamakla hudutlu tutulmuştur.
Lozan Antlaşmasının azınlıkların korunması başlıklı 38-44. hususlarında gayri müslim Türk vatandaşlarının statüsü belirlenmektedir. Buna nazaran: azınlık statüsüne alınan vatandaşlarımızın dini serbestiyet içerisinde kendi lisanlarıyla ibadet ve eğitim yapmaları, ayrıyeten ibadethaneleri ile mezarlıklarını müdafaaları konusunda gerekli kolaylığın gösterileceği taahhüt edilmiş, Antlaşmanın 45. unsurunda ise Türkiye’nin azınlıklara tanıdığı bu hakları Yunanistan’ın da Batı Trakya’daki Türk azınlığına tanıyacağı taahhüdü yer almıştır.
Hülasa; Lozan Antlaşmasının müzakereleri sırasında durumu uzun süren tartışmalar sonunda barizleşen Patrikhane Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile yeni bir statüye dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bu durum çerçevesinde Patrikhane, Türkiye’deki Rum azınlığın bir kilisesi olarak yalnızca dini yetkileri haiz bir kilise niteliğinde Antlaşmanın “Azınlıkların Korunması” başlıklı çerçevesinde mütalaa edilmesi gereken dini bir kurumdur. Yunanistan’ın uygulamasının aksine, Türkiye’de din görevlilerini kendilerinin seçme özgürlüğü bulunmakla birlikte Patrikhane’nin siyasi-yönetsel açıdan “ekümenik” vasfı bulunmamaktadır.
Nitekim Rum olmayan başka Ortodoks kiliselerinin işlerine dönük müdahalesinin yargıya taşınması sonucunda Yargıtay 4. Dairesinin E:2005/10694, K.2007/5603 sayılı kararında: “Egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir kadro ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasanın 10. unsurunda gösterilen eşitlik unsuruna açıkça karşıtlık oluşturacağından kabul edilemez. Bu nedenle Patrikhanenin ekümenik olduğu tezinin, yasal bir desteği bulunmamaktadır. İstanbul Valiliğinin 6 Aralık 1923 tarih ve 1092 sayılı yazılarından da anlaşılacağı üzere Patrikhanede dini ve manevî seçimlere katılacak ve seçilecek şahısların Türk Vatandaşı olmaları ve seçim sırasında Türkiye’de misyonlu bulunmaları gerekmektedir. Bu konu da, Patrikhanenin ekümenik sıfatının bulunmadığının açık bir göstergesidir.” şeklinde vurgulanmıştır.
Sonuç olarak; Lozan mutabakatı tutanakları ile Yargı kararlarında Fatih Kaymakamlığına bağlı dinî bir kuruluş olarak kabul edilen Fener Rum Patrikhanesinin “ekümeniklik” iddiası hukuksal gerçeklerle bağdaşmamaktadır.