Haber 7 / Abdurrahman Koç
Sultan II. Mehmed’in komutanlığında 54 günlük kuşatmanın sonucunda 29 Mayıs 1453’te gerçekleşen fetih ile 1500 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu yıkıldı, Orta Çağ bitip, Yeni Çağ başladı.
Kendisi de bir mimari aşığı olan Fatih Sultan Mehmet, rivayete göre fetih sonrası şehre girince doğruca Ayasofya’ya gitti, atından inerek yaya olarak içeri girdi. Mabedin azametini görünce hayran kalan Fatih, burada askerlerine, “servet ve esirler size yeter, şehrin binaları bana aittir” dedi. Daha sonra Ayasofya’nın camiye çevrilmesini emretmiş ve ilk ezanlar beraber burada ilk namazını kıldıktan sonra camiyi kendi hayratının ilk eseri olarak vakfetmişti.
Fatih’in camilere ve mimariye olan hayranlığı ve ilgisi, İstanbul’da hükümdarlığında da devam etti ve toplamda 184 cami inşa ettirdi. Aynı zamanda Edirne’de de 28 caminin Müslümanlara kazandırılmasına vesile oldu. “İstanbul’da kiliselerin yarısını camiye çevirdi” iddialarının aksine ise Fatih, hükümdarlığı boyunca yalnızca 17 kiliseyi camiye çevirdi.
O DÖNEM HER 250 KİŞİYE BİR CAMİ DÜŞERKEN, BUGÜN BU SAYI 5 BİNİ GEÇTİ
Osmanlı’da dini kültürde cami cemaati çok önemli bir yere sahipti. 27 yıllık İstanbul hükümdarlığında şehre 184 cami kazandıran Fatih Sultan Mehmet, 1481’de vefat ettiğinde, kentte 50 bin Müslüman nüfusu bulunuyor ve her 250 kişiye bir cami düşüyordu. Ancak yıllar geçtikçe bu oran giderek azaldı. Cumhuriyetin ilanından sonra bu rakam her bin kişiye bir cami şeklinde iken, günümüzde İstanbul’da 5 bin kişiye bir cami düşüyor.
Bugün İstanbul’un fethinin 569. yıldönümü kutlanırken, Fatih’in mirası camilerin 86’sı kayıp, kullanılamaz veya yerine başka bir yapı inşa edilmiş halde duruyor. Bunun yanında, İstanbul Çevre Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği’nin (İSTED) girişimleri ve Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun onayıyla bazı camilerin restorasyonu da gerçekleştiriliyor.
Kutlu fethin yıldönümünde, Fatih’in mirası bazı kayıp eserler ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) engellemeleri karşısında bu eserlerden geri kazandırılmaya çalışılan camileri sizleri için derledik.
MİMAR AYAS CAMİİ
Şaraçhanebaşı Camii olarak da bilinen Mimar Ayas Camii, 1475’te Fatih Sultan Mehmet dönemi mimarlarından Mimar Ayas tarafından yaptırıldı.
Konumu Fatih Camii’nin karşısında, Horhor caddesinin başındaki İskenderpaşa’da bulunan ve vakfiyesi olan bu camii, aynı zamanda bulunduğu mahalleye de ismini vermiş.
Camii, İslam alimi Mehmet Emin Saraç Hoca’nın ilk imamlık yaptığı cami olarak biliniyor. 1957’de yıktırılan cami, İSTED’in girişimleri sonucu 2013 yılında İstanbul IV Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tescil edildi.
İBB ENGEL OLUYOR
İhya projeler 15 Ocak 2019’da ilgili kurul tarafından onaylandı. Geçmişte imamlık yaptığı bu caminin ihya edileceğini öğrenen Emin Saraç Hoca’nın bu duruma çok sevindiği bildirilmiş. Ancak bu tarihi cami, halihazırda İBB’nin engellemeleri neticesinde yapılamamakta.
UZUNCA OVA MESCİDİ
Fatih’te Silivrikapı ile Davutpaşa Kuru Sebil Sokağı’nda bulunan Uzunca Ova Mescidi’nin tarihi 1495’e dayanıyor.
Mescid, Kocamustafapaşa Camii bina emini olan Katip Muslihiddin Efendi tarafından yaptırıldı. Mescidin banisinin mihrap önünde defnedildiği zikredilmekte. Fakat bugün mevcut değil.
Zamanla harap olan mescidden bir eser kalmamış. Fakat arsası mevcut. İçinde bulunan gecekondular Vakıflar İdaresi’ne para ödüyor. Tarihi mescid, bugün ihya edilmeyi bekliyor.
DARÜŞŞİFA HASTANESİ VE DEMİRCİLER CAMİİ
Fatih Camii yakınında bulunan Darüşşifa Hastanesi ve Demirciler Camii’nden de bugün eser yok. Fatih Sultan Mehmet devrinde medrese, camii ve hastane şeklinde inşa edilen külliyenin üzerinde bugün binalar ve dükkanlar bulunuyor.
Banisi Sultan Mehmet Han’ın cerrahbaşı Ali Efendidir.
VOYNUK ŞÜCAEDDİN CAMİİ
Unkapanı’nda eski Vakıf Yokuşu üzerinde Şeb-Sefa Camii’nin pek yakınında bulunuyor. Eserle ilgili fazla bilgi bulunmamakta. Banisinin Şücaeddin İbrahim Efendi olduğu belirtiliyor. Voynuk lakabı, Osmanlı ordusunda süvariların hayvanlarına bakanlara verilirdi.
Caminin, 1956 yılında sebepsiz yere yıkılmadan önce çekilmiş bir fotoğrafından hareket eden Ekrem Hakkı Ayverdi, mescidin fevkani olmadığını söylemekte. Bu bilgi ışığında caminin ilk halinin muhafaza edilemediği, sonradan tekrar yapıldığı anlaşılıyor.
Caminin en önemli özelliği, İstanbul’un fetihten sonraki ilk kadısı olan Hızır Bey Çelebi’nin mezarının da etrafında olmasıdır. Hızır Bey, harap olarak devraldığı İstanbul’un imarına katkıda bulunmuş önemli bir isim.
Vakfiye olan camiye ait ilk kayıtlar 1473 olarak görünüyor. Günümüzde bu caminin yerinde manifaturacılar çarşısı binaları bulunuyor.
Caminin gereksiz yere yıkıldığı yolundaki şikayet üzerine, CHP hükümeti tarafından atanan eski İstanbul Valisi Kerim Gökay hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, mahkeme olayın soruşturulması için sanat tarihi profesörü Dr. Semavi Eyice’nin de görüşlerine başvurulmuş. Yapılan bu kovuşturmaya rağmen Voynuk Şücaeddin Mescidi geri getirilmemiş, Osmanlı döneminden kalan bir tarihi eser daha yok olup gitmiştir.
LALA HAYRETTİN CAMİİ
Lala Hayreddin (Acem Ağa) Mescidi, Fatih devri ricalinden Arpa Emini Lala Hayrettin Paşa tarafından 1484 yılında camiye çevrilmiş bir Bizans eseri. Kadim cami 1779 yılında tamir edilmesinden bir müddet sonra yanmış akabinde tekrar ibadete açılmış. 1935 yılında Kadro Kanunu ile devre dışı bırakılan mescidin malzemeleri kiremitlerine kadar içerisindeki tüm tezyinatı dâhil hurdacılara satıldıktan kısa bir süre sonra duvarları ile çatısı çökmüştü.
Şu anda restorasyonu devam eden caminin önümüzdeki yıl ibadete açılması bekleniyor.
Lala Hayrettin Bey, diğer adıyla Acemağa Camii, İstanbul’un en eski ibadethanelerinden biri. Yaklaşık 1600 yıllık bir ibadethane olan yapının tarihi miladi olarak 399-400 yıllarına dayanıyor.
Harabe halde bulunan kilise yapısı 1480’lerde Lala Hayrettin Paşa tarafından camiye çevrilerek hizmete alındı. Kur’an-ı Kerim’in en önemli yazma eserlerinin bulunması nedeniyle caminin önemli bir tarihi özelliği bulunuyor.
EDİRNE’DEKİ ŞEHABETTİN PAŞA CAMİİ
İstanbul’un fethinde Sultan Mehmet’in yanında vezirlik yapan Şehabettin Paşa büyük yararlılıklar gösterdi. Edirne’de sarayın köşesinde yaptırdığı camii, haziresi ve hamamı şu anda tamamen yok edilmiş halde.
Camiiye ve hazireye ait alan günümüzde düğün salonu olarak kullanılıyor.