Türk sinemasının kahramanı Cüneyt Arkın, 85 yaşında hayatını kaybetti. Dün gece saatlerinde rahatsızlanarak İstanbul Beşiktaş’taki özel bir hastanede tedavi altına alınan Arkın, yapılan tüm müdahalelere karşın kurtarılamadı. Arkın’ın mevt sebebinin kalp krizi olduğu açıklandı.
Bugüne kadar ‘Dünyayı Kurtaran Adam’, ‘Köroğlu’, ‘Battal Gazi Destanı’ ve ‘Kara Murat’ üzere 400’e yakın sinema sinemasında rol alan, sinemaseverlerin gözünde ‘kahraman’ olan Arkın, hayatının 40 yılını tutkuyla sevdiği işine, oyunculuğa ayırmıştı. Oyunculuk onun için bir tutkuydu. 1963 yılında ‘Kaderin Mahkumları’ sinemasıyla başlayan bu seyahat 2010’lu yıllara kadar devam etmişti. Bugüne kadar 400’e yakın sinemada rol alan Cüneyt Arkın, arkasında bıraktıklarıyla hafızalarda ve kalplerdeki yerini müdafaaya devam edecek.
‘JAMES BOND TEKLİFİNİ KABUL ETMEYİNCE…’
Cüneyt Arkın, röportajlarında pek kimsenin bilmediği kıymetli ayrıntıları da bizlerle paylaşmıştı. 2014’te verdiği bir röportajda dünyaca ünlü James Bond serisinde rol alması için teklif aldığını duyurmuştu. Arkın, aldığı bu kıymetli teklifi şu sözlerle anlatmıştı:
“Adamlar buraya kadar geldiler ancak ben sıcak bakmadım. Benim yerime de Roger Moore’u James Bond yaptılar.”
Hollywood’daki aktörlerin özgürlük alanlarının kısıtlanması, onun Bond sinemasında rol alma teklifini geri çevirmesinde tesirli bir faktördü. Arkın, bunu “Hollywood’da özel hayat kalmıyor. Ne istediğin üzere gezebiliyorsun ne de dostlarla bir iki laf edebiliyorsun. Burada da özel hayatım yoktu ancak milletimin içindeydim en azından. Kendi çöplüğümde ötüyorum” kelamlarıyla açıklamıştı. Dünyaca ünlü Mısırlı sinema yıldızı Ömer Şerif’le ortalarında geçen bir diyaloğu da paylaşan Arkın, “Yıllar sonra bir davette Ömer Şerif’le karşılaştık. ‘Her şeyim var fakat vatanım yok’ dedi bana. O dolarları kazanabilmek için vatansız olacaksın arkadaş. Bu da bana uymaz” demişti.
‘ARTIK BERBAT ADAMLIKTA PARA VAR’
Cüneyt Arkın için tüm filmografisi boyunca daima ‘iyi adam’ları oynadığı, mesleğinde hiçbir vakit ‘kötü adam’ı canlandırmadığı söylenir. Arkın, bir röportajında bu bilginin aslında tam olarak gerçek olmadığını aktarmıştı. 1972 yılında ‘Ali’ karakteriyle rol aldığı Lütfi Ömer Akad direktörlüğünde çekilen ‘Yaralı Kurt’ta aslında makus bir adamı oynadığını şöyle hatırlatmıştı:
“Ben ‘kötü adam’ı oynamaz olur muyum? Hatta ‘Yaralı Kurt’taki topal kiralık katil rolüyle ödül bile aldım. Artık makûs adamlıkta para var.”
Türk sinemasında bir kült haline gelen ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ın dijital platformlardaki ‘kötü şöhreti’ ise onu bir oldukça üzüyordu. Sık sık ‘gelmiş geçmiş en makûs sinemalar listesi’nde gösterilen ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ sinemasına yönelik tenkitlerin kendisine dokunduğunu tabir eden Arkın, “Türk sinemasında o kadar kalitesiz sinemalar çekildi ki ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ onların yanında zemzemle yıkanmış üzere kalır. O sinemada emek vardır, absürddür, saçmadır ancak asla makus bir sinema değildir” demişti.
“Türkan’la (Şoray) birinci sinemamı çekerken ‘Sakın gözlerine bakma ölürsün’ dediler. Kim gencecik yaşta ölmek ister ki? Karşılıklı birinci sahnemizde bu lafı çıkaramıyorum aklımdan. Kulaklarına, alnına, çenesine falan bakıyordum daima repliklerimi söylerken. Türkan nezaketten susuyor ancak ben bir türlü istenen oyunculuğu veremiyordum. Sonunda ‘Ölürsem öleyim’ diye isyan ettim ve baktım gözlerine. Gözler göz değil gözistandı, memleket türküsüydü.”
‘HASRETİM, UMUDUM, HAYALLERİMDİ’
Cüneyt Arkın, aile hayatına da çok ehemmiyet veren bir oyuncuydu. Dede olma heyecanını kendi kaleminden yıllar evvel resmi internet sayfası üzerinden paylaşmıştı. Arkın, yaşadığı torun heyecanını, “Torunumun doğumuna birkaç ay kala başının biçimini, saçlarını, yüzünü, ağzını, burnunu, kulaklarını fakat bilhassa gözlerinin rengini hayal ettim durdum. Sonunda doğdu. Uçaktan iner inmez hastaneye koştum. İçimde büyük bir hasret vardı. Evvel uzaktan baktım. Öylesine tanıdıktı ki; kucağıma aldım. Pak, günahsız, küçücük bir canlı idi. Kokladım. Tekrar baktım. Mübarek bir rahmet idi. Kanımı taşıyan, varlığımı sürdürecek ebedi bir kudretti. Gözlerini açıp şöyle bir baktı. Kocaman masmavi baktı. O minicik can, kucağımdaki bu sıcaklık kocaman bir hayat idi. Hasretim, umudum, hayallerimdi” kelamlarıyla tabir etmişti.
‘CÜNEYT ARKIN’ ASLINDA ONUN FİKRİYDİ!
Eskişehir’in Karaçay köyünde 8 Eylül 1937’de doğan Cüneyt Arkın’ın babası Kurtuluş Savaşı’na katılmış olan Hacı Yakup Cüreklibatur’du. Zaten o, ‘Cüneyt Arkın’ olarak değil Fahrettin Cüreklibatur olarak dünyaya gelmişti. Lakin milyonların kalbine taht kurması Cüneyt Arkın ismini seçmesiyle gerçekleşmişti. Lise tahsilini Eskişehir Atatürk Lisesi’nde tamamlayan Arkın, 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Mesleği doktorluktu. “Aslında nörolog olmak istiyordum fakat boş takım yoktu” diye o günleri anlatan Arkın, 1963 yılında Artist mecmuasının yarışına katıldı. Onun bahtını değiştirecek isim de Artist mecmuasının yöneticiliğini yapan Recep Ekicigil’di. Arkın, bunu şöyle açıklamıştı: “Artist mecmuasının yöneticisi Recep Ekicigil, Cüneyt Gökçer’in Cüneyt’ini, Arkın Kitapevi’nin sahibi Ramazan Arkın’ın da Arkın’ını birleştirip beni o denli lanse etti. İsmim artık Cüneyt Arkın’dı.”
‘FATMA’M BEKLE BENİ ORADA, BEKLE GELİYORUM’
Cüneyt Arkın’ı yıkan en son olay ise çok sevdiği rol arkadaşı, Yeşilçam’ın usta oyuncusu Fatma Girik’in mevti oldu. Geçtiğimiz 24 Ocak’ta hayatını kaybeden Girik’in vefatının akabinde canlı yayına bağlanan Cüneyt Arkın’ın yaptığı konuşma herkese his dolu anlar yaşatmıştı. Canlı yayında ağlayarak Fatma Girik’i anlatan Arkın, “İnanamıyorum ya, bir devir gitti. İçim yanıyor nasıl dayanırım bu acıya ah Fatma’cığım, ah Fatma’cığım. Sen ne güzel bir insandın, ne kadar zariftin, dosttun. Ne hoş mavi mavi bakardın, parıltı içinde yat” diye konuşmuştu. Sonrasında konuşurken kötüleşen Arkın, “Fatma’m bekle beni orada, bekle geliyorum” diyerek telefonu kapatmıştı.