Ertuğrul Özkök, eşinin ismine gönderme yapan “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün, Vatan Partisi’nin Amiral Soner Polat Kurultayı’na ismini veren Soner Polat’ın, “Balyoz” davasından mahpusa girdiğine dikkat çekti ve “O günlerin iktidar gözündeki bir ‘hain’i’, artık iktidarın resmen ortağı bir partinin genel konseyine ismini veriyor” dedi.
Özkök’ün “İktidar cephesinde enteresan gelişme; Perinçek kurultayına ‘Polat’ ismi” başlıklı yazısı şöyle:
Davetiye bugün öğlen saatlerinde WhatsApp iletisi ile geldi.
Altında Dr. Doğu Perinçek imzası var.
“Sayın Ertuğrul Özkök…” diye başlayan davetiye mektubu şöyle devam ediyor:
“Güçlü devlet üreten millet için İktidara” sloganıyla toplayacağımız 11’inci Genel Kurultayı’mızda (Amiral Soner Polat Kurultayı) siz bedelli basın mensubumuzu ortamızda görmekten memnunluk duyacağız.”
Davetiye’nin üstünde ise eski Sovyet ve Çin Komünist Partisi amblemlerine çok benzeyen, başaktan oluşan bir çelenk içinde yıldız var.
Tabii bu kızıl yıldız değil.
Al yer içinde “Ak bir yıldız…”
(Beyaz Türklerle karışmasın diye ak yıldız dedim. Lütfen komplo teorisi üretmeyin.)
Gözüm o an kurultaya verilen isme takıldı
Tabii ki gözüm ve aklım anında “Amiral Soner Polat’a” takıldı.
Türk siyasi hayatında parti genel heyetlerine, kurultaylarına isim takılması pek rastlanan bir şey değildir. Öyleyse kimdir bu Soner Polat ve ismi neden kurultaya verildi…
Onu da Vatan Partisi’nin resmi yayın organı Aydınlık’tan öğrendim.
Turgut Reis’in NATO’cu istihbarat komutanı
1958 yılında Van’da doğmuş. 1979 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmuş.
Türk donanmasının en itibarlı gemisi Turgut Reis Fırkateyni’nin komutanlığını yapmış.
Deniz Kuvvetleri’nin İstihbarat Daire Başkanlığı’nı yapmış.
Yani NATO eğitimli bir subay.
Roma’daki NATO Savunma Koleji’nden mezun.
Ama en kıymetlisi 2005-2007 yıllarında Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanlığı yapmış.
Bir anda tarihimizin en aşağılık komplosunun maksadı oluyor
Doğal olarak o periyotta devlet içinde artık kendinden emin bir güç haline gelen FETÖ’nün dikkatini ve düşmanlığını çekmiş.
İşte Türk ordusunun birçok gururlu subayı üzere, onun dramı da bundan sonra başlıyor.
11 Şubat 2011 günü Balyoz Kumpası nedeniyle tutuklanıyor, 18 yıl hapise mahkum ediliyor ve Silivri Cezaevi’ne gönderiliyor.
Anlayacağınız hayatının en dramatik devrine damgasını vuran iki söz “Balyoz” ve “Silivri” oluyor.
Türk siyasi tarihinin en karanlık devrinin simgesi haline gelen iki söz.
Tahliye edilince siyasete giriyor
Hayat kıssasına devam edelim.
Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz yargılamalarında hak ihlali vardır kararı üzerine tahliye ediliyor ve siyasete atılıyor. Adresi Doğu Perinçek’in Vatan Partisi… 30 Eylül 2019’da ise hayatını kaybediyor.
Şimdi diyebilirsiniz ki, bir partilinin kurultay isminin hayatını kaybetmiş bir yöneticisinden verilmesinde şaşılacak ne var?
Had ile görüşme sonrası Avrasyacı kanaatten işaret mi?
Şu var…
Doğu Perinçek ve Vatan Partisi oldukça bir müddettir iktidar bloğunun, hasebiyle Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı durumunda.
Cumhur İttifakı’nın “Avrasyacı” bir pozisyona gelmesinde, onun oy potansiyelini aşan büyük bir tesiri oldu.
AKP’nin “yeni ve ulusal devlet anlayışının” şekillenmesinde de rolü oldu diyebiliriz.
Ancak Vatan Partisi bir müddettir iktidar blokundaki yerini hafifçe sorgulayıcı bir tavra girdi.
Enflasyon ve iktisat bahislerinde bu eleştirel pozisyonu daha da bariz hale geldi.
Ve bu eleştirisi Anayasa değişikliği konusunda hükûmetin HDP ile görüşmesinden sonra çok daha besbelli hale geldi.
Doğu Perinçek yansısını şöyle lisana getirdi:
“HDP ile birlikte Anayasa yapılmaz, Anayasa yıkılır…”
MHP önderi Devlet Bahçeli’nin bu görüşmeye takviye verdiği günlerde, Perinçek’den gelen bu itiraz pek göze çarpmadı.
Cumhur İttifakı’nda Silivri mağdurlarına birinci iade-i itibar
Ama asıl büyük darbe bugün geldi.
Partinin 26 Kasım günü yapılacak Genel Kurul’una resmen bir Balyoz mağdurunun ismi verildi.
Şimdi biraz durup, o günlere, 2011 yılına dönelim.
İktidara yakın gazetelerin bu Balyoz haberlerini nasıl verdiğine bakalım.
Ortalık “Balyoz”, “Kafes”, şu, bu haininden geçilmiyordu.
Her gün “hainler listesi” yayınlanıyordu.
O günlerin iktidar gözündeki bir “hain’i”, artık iktidarın resmen ortağı bir partinin genel konseyine ismini veriyor.
Üzerinen akan elbise ile bavulu sürükleyen adamı hatırladınız mı?
Diyorum ya…
Bir ırmağın kenarında oturanlar, önlerinden nelerin, nelerin geçtiğini görürler, görüyorlar…
Polat Amiral’in ismini bugün iktidar ortağı bir partinin kurultayında gördük.
O günlerde, ellerindeki bavul dolusu kumpas evrakları ile bu insanları mahpuslara gönderen , o “Zeitgeist kahramanlarının” bugün cezaevlerinde tek başlarına nasıl, sırtlarında “kumpasçı” etiketleriyle
Üzerinden akan zorla giyilmiş bir kadro elbise ile kumpasçı polis ve savcıların kendisine servis ettiği düzmece dokümanları yeniden tıpkı savcılara kanıt diye götürürken kendisini çılgın üzere alkışlayanlardan bir teki bile yanında duramıyor artık.
Çünkü artık hepsi kendisini unutturma telaşında.
Bak Adalet Bakanı bile “Keşke” diyor…
“Keşke demeseydim o sözleri…”