Bir devre damgasını vuran işçi göçlerinin her anlamda zorlu dünyası, Almanya’ya yapılan göçlerin parçası olan Abdullah Erol Göksu tarafından “Dönüş Sancısı” serisinde kaleme alınıyor.
Göksu, bu göç sırasındaki gözlemlerini edebiyatla dokuyarak, bir kuşağın hikâyesini Hasret, “Değişim” ve “Bitiş” üçlemesinde hem gurbetteki insanların psikolojileri hem de toplumsal çileleriyle çift yönlü olarak yansıtıyor.
Yaşanan dünya savaşlarının akabinde Almanya’ya göçler başlarken, yeni bir ekmek kapısı bulan insanların akın ettiği gurbet, Dönüş Sancısı’nın ilk kitabı olan “Hasret”te anlatıldığı gibi engebeli bir yaşamın da durağı hâline gelir.
İki kültürün sıkışmışlıkları
Ekonomik nedenlerle Almanya’ya giden bir Türk ailesinin hayatını konu eden “Hasret”, alışılan topraklardan yabancısı olunan bir ülkeye yapılan yolculuğu, iki kültür arasındaki sıkışmışlıklarıyla ele alıyor.
Yabancılaşanların romanı
1990’lara ayna tutan “Hasret”, üçüncü baskısıyla okurlarının karşısına çıkarken; buranın “Almancı”sı, gidilen yerin “yabancı”sı olan insanların dönüş umutları ve bu umuda her defasında engel konulması yalın ve etkileyici dille anlatılıyor.
Ekmek kavgası
Ekmek kavgası uğruna sılayı terk edenlerin, kimseden destek bulamadan sadece bir meta olarak görülenlerin romanı Hasret’te, bir kuşağın yalnızlık yelkeninde yol aldığı Batı deryası ve duyulan heyecanların alabora oluşu yazar Göksu tarafından ince ince işleniyor.