Emekli-Sen, bugün Samsun’da dayanışma kahvaltısı düzenledi. Dayanışma kahvaltısına, Emekli-Sen Genel Lideri Cengiz Yavuz ve idare heyeti üyeleri, CHP Samsun Milletvekilleri Neslihan Hancıoğlu ve Kemal Zeybek de katıldı.
Cengiz Yavuz, kahvaltının akabinde bir basın açıklaması yaptı. Emekli-Sen üyeleri, açıklama sırasında sık sık “Sefalet fiyatı istemiyoruz”, “Bu daha başlangıç, gayrete devam”, “İnsanca yaşayacak fiyat istiyoruz”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganları attı.
‘Bu artış oranları yok hükmündedir’
Cengiz Yavuz, basın açıklamasında şunları söyledi:
“Bir ülke düşünün ki emekli aylıkları minimum fiyatın binlerce lira aşağısında kalsın. İşte bu ülke Türkiye. Partili Cumhurbaşkanı tarafından emekli aylıkları artırım oranı yüzde 25 olarak açıklanmışken bir öbür sabah tekrar partili Cumhurbaşkanı tarafından yüzde 30’a çıkarılmıştır. 12 aylık enflasyon artış oranının yüzde 130’ları aştığı bir periyotta, emeklilerin iradesi ve ömür hakları yok sayılarak duyurulan bu artış oranları yok kararındadır. Dahası, en düşük emekli aylığının 5 bin 500 TL’ye çıkarılması, hâlihazırda 3 bin 500 TL’nin üzerinde aylık alanlar açısından bir mana tabir etmemektedir. Örneğin 2022 Aralık ayında taban emekli aylığının üzerinde, 4 bin 300 TL aylık alan bir emeklinin aylığı, bahse husus yüzde 30 artırım oranı uygulandığında 5 bin 590 TL’ye yükselecektir. Bu durumda, en düşük emekli aylığının 5 bin 500 liraya yükseltilmesi sonucu bu emeklinin alacağı artırım ölçüsü sadece 90 TL olacaktır. Tıpkı biçimde bu uygulama, halihazırda aylığı 4 bin 230 TL olan bir emeklinin ise rastgele bir artırım alamamasına yol açacaktır.
‘Emeklilik sisteminin en büyük sorunu olan intibak sorunu çözülmelidir’
Taleplerimiz haklarımızdır. Hakkımız olanı istiyoruz. Bugün emeklilerin çok büyük kısmı, minimum fiyatın, hasebiyle açlık hududunun altında ömür gayreti vermektedir. Emeklileri bir ülkede belirlenen en düşük fiyat meblağından daha düşük maaşlara mahkum etmek kimsenin haddine değildir. Bir sefer daha söylüyoruz: En düşük emekli maaşı, minimum fiyat seviyesinde belirlenmelidir. Emekliler de toplumun başka tüm kesitleri üzere ve hatta hayat döngüsündeki yerleri gereği daha da yakıcı biçimde ekonomik krizden etkilenmektedir. Emeklilere resmi enflasyon oranında yapılan yüzdelik artırımlar hiçbir mana söz etmemektedir.
Yapılması gereken, en düşük emekli maaşı taban fiyat düzeyinde olmak üzere tüm emekli maaşlarına minimum fiyat artırımı oranında artırım uygulanmasıdır. Emeklilik sisteminin en büyük sorunu olan intibak sorunu çözülmelidir. Birebir şartlara sahip çalışanların farklı emeklilik şartlarına ve farklı maaşlara sahip olması, emekliler ortasında devasa eşitsizlikler yaratmaktadır. Şu anki sistem bir yandan tüm emeklileri fakirleştirirken öteki yandan emekliler ortasındaki adaletsizliği de derinleştirmektedir. İntibak yasası çıkarılarak 2000 öncesi ve sonrası emekli olanlar ortasındaki eşitsizlik giderilmediği surece tüm emeklilerin minimum hayat standartlarına kavuşması mümkün değildir.
Emekli bayram ikramiyelerinin açıklanan ‘resmi’ enflasyondan dahi etkilenmeden bin 100 lira olarak ödenmeye devam edilmesi kabul edilemez. Bu ikramiye, ‘bayram ikramiyesi’ değil ’emekli ikramiyesi’ ismi altında değiştirilmeli ve hiçbir biçimde minimum fiyatın altına düşmeden yılda iki ikramiye olarak ödenecek biçimde güncellenmelidir.
‘Emeklilere müjdelediğiniz yoksulluktur, açlıktır, zulümdür’
Bir sefer daha görüyoruz ki ülkenin ekonomik gerçekliğinden tümüyle uzak bir enflasyon oranı ve 3-5 puanlık bir refah hissesi ile emeklilerin yeni artırım oranları müjdelenmek istenmektedir. Türkiye’nin emeklileri olarak diyoruz ki Hazine katkılarıyla, resmi enflasyon oranlarınızla, ‘Haydi bu da bizden olsun’ diyerek verdiğiniz 3-5 puanlık refah hisseleriyle emeklilere müjdelediğiniz yoksulluktur, açlıktır, zulümdür. Emekliler geçinememekte, barınamamakta, sıhhat hizmetlerine erişememektedir.
7 milyon emeklinin çalışmak zorunda kaldığı bir ülkede, emekliler minimum fiyatın katbekat altında aylıklarıyla ömür gayreti veriyorsa, emekliler kara kışın kapıyı çaldığı bugünlerde kışı soğukta ve karanlıkta geçiriyorsa bu ülkenin iktidarı emeklileri yurttaş olarak görmüyor demektir. Bilinsin ki bizler de bu iktidarı muktedir olarak görmüyoruz.
‘Zorbaların kendi sonlarını kendilerinin hazırladığını göstermektedir’
Bir ülke düşünün ki çalışanı aç, halkı fakir, emeklisi vefatla burun burunayken iktidar eliyle açıkça halkın iradesinin gasp edilmesi uygulamalarına da her gün bir yenisi eklensin. İşte bu ülke, Türkiye. Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’nun hukuksuz biçimde yargılanarak mahkumiyet almasının üzerinden birkaç hafta geçmişken artık de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin Hazine yardımı hesabına bloke konulması talebi Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir.
Seçimlerin adil, pak ve inançlı yapılmayacağının birinci adımları, iktidar eliyle bugünden atılmaktadır. Lakin tüm bunlar, zorbalığın temel idare biçimi halini aldığı günümüzde zorbaların kendi sonlarını kendilerinin hazırladığını göstermektedir. Emekçinin, işçinin, emeklinin, insan hakları savunucularının birlikte çaba etmesiyle hukuksuzluk yerini hukukun üstünlüğüne, zorbalık yerini demokrasiye bırakacaktır.
İlan ediyoruz; çalışanlara yapılan zulmün, emeklilere yapılan bu insanlık dışı artırımların, anti-demokratik uygulamaların, hukukun üstünlüğünün değil üstünlerin hukukunun benimsendiği idare anlayışının karşısında yılgınlığa kapılmıyoruz. Uğraşımızın meskende, iş yerinde, sokakta, mahallede, Meclis’te ve her yerde devam edeceğini bildiriyoruz. Haklarımızı alıncaya kadar, eşitliğin ve demokrasinin karar sürdüğü yarınları inşa edinceye kadar susmayacağız.”